Çıkış Yolu

Çıkış Yolu

Ülkede geçtiğimiz günlerde 15 Temmuz kutlamaları gerçekleştirildi. Konuşmalara bakılırsa her şey yolunda gidiyor izlenimi yaratılmaya çalışılıyor. Halk dilinde buna pişkinlik deniyor. Aslında ülke sorunlarının üzerine kapkalın ve bir o kadar da ağır bir battaniye örtülmüş durumda. Bir süre sonra battaniyenin altında kalanlar, iyice havasız kalacaklar. O zaman battaniye de çare olmayacak, çünkü ülke nüfusunun ezici çoğunluğu havasızlıktan boğulmamak için canhıraş bir şekilde avazı çıktığı kadar bağıracak ve hayatını kurtarmaya çalışacak.

Yaşamın gerçekleri ile iktidardakilerin propagandaları arasında derin bir uçurum var. Hep anlatılır. Sovyet Kızıl Ordusu Berlin’e girip kurtarmadan daha birkaç gün öncesine kadar Alman faşistlerinin propaganda makineleri sanki Nazi ordusu Moskova’ya girmek üzereymiş gibi haberler yayınlıyorlardı. Ama Sovyet Kızıl Ordusu Berlin’i kurtarınca gerçekler ortaya çıktı. Bizdeki de o hesap…

Bazen insanların bu sorunları göre göre kanıksadığı sanılıyor ama öyle değil. Çözüm bulamadıkları zaman susuyorlar. Önlerini görmedikleri zaman hareket etmiyorlar. Değilse yarın ayağa kalkacak olan insanlar yine aynı insanlar olacak. Hatta iktidar ve resmi muhalefet partilerine bugün destek verenler bu iktidarın ve işbirlikçi muhalefetin sonunu getirecek. Bu kesin!

Merak edilen konu, bunun nasıl ve ne zaman gerçekleşeceği. Ancak, bu da merakla, edilgenlikle çözülecek bir sorun değil. Bu konuda etkin, girişimci, örgütçü ve aktif mücadele içince olmak gerekiyor. Kuşkusuz ki nesnel olarak sonuç böyle olacaktır. Fakat, yitirilen her gün ve saat bu ülke insanı, işçi, emekçi, yoksul ve sömürülen halklar için bir kayıptır.

 

***

 

Kendi içlerinden biri olan Peker, bir dizi ifşaat içeren ve yüz elli milyon izleyiciye ulaşan video serileri sürerken susturuldu. Suç ortağı olanların ifşaatları ve itirafları önemlidir. Başkalarının söylediklerine benzemez. Şimdi Twitter’dan yayınlarına devam etmesi yine bir takım yeni verileri ortaya koyuyor. Özellikle “kayıp” silahlar ile ilgili yer, zaman ve şahıs bildirimi ile yaptığı paylaşımlar somut verilerdir. Ki Peker’in verdiği somut örnek AKP ve MHP’lilere dağıtılan silahların binde birini kanıtlıyor.

Resmi makamlar, devletin hukuk kurumları bu itiraflar ve ihbar niteliğindeki açıklamalar karşısında kılını kıpırdatmadı. Neden? Çünkü hukuk siyasal kontrol ve resmi makamlar bir siyasi gücün işgali altındadır. Fakat, bu noktada çoğumuzun atladığı önemli ve aslında belirleyici olabilecek bir konu var. Meclis’teki resmi muhalefetin tavrı. Eğer CHP ve İP bu konuda ciddi tepki içeren adımlar atsalar, DEVA, Gelecek ve Saadet Partileri onları takip edecek, ve zaten böyle bir tepki içinde bulunan HDP’nin ve TİP’in de katılmasıyla konular ülke gündemine rejimi zorlayacak şekilde oturtulabilecektir. CHP ve İP, muhalefet yapıyoruz dedikleri halde bu adımları atmıyorlar. Nedense artık dolaylı olarak da diyemeyeceğimiz şekilde, doğrudan iktidarı destekler duruma geliyorlar.

Bu durumdan çıkarılması gereken iki sonuç vardır. Birincisi; Peker’i susturan sadece rejim ve onun kurumları olmamıştır, işbirlikçilikleri sayesinde resmi veya sözde olarak nitelendirebileceğimiz muhalefet, yani CHP ve İP, tepkisizlikleri ile susturan güçlerin içinde olmuştur. İkincisi; CHP ve İP’nin bu işbirlikçiliği ve sözde muhalifliği, onların tabanı ve seçmenleri tarafından desteklenecek türden bir davranış değildir. Bu konu CHP ve İP tabanı ve seçmenine anlatılırsa taban ve seçmen CHP ve İP yönetimleri üzerinde kuracağı baskı sonucunda tavır değişikliğine gidebilirler veya taban ve seçmenlerinin bir bölümünü yitirirler.

Başta CHP ve İP tabanı ile seçmeni olmak üzere, AKP seçmeni de dahil, DEVA, Gelecek ve Saadet Partileri seçmeni arasında yürütülecek böyle bir çalışma sonuç alıcı olacaktır.

 

***

 

Bundan sonraki aşama tüm muhalefet partilerinin Meclis’ten çekilmesi talebini yükseltmek olmalıdır. HDP buna hazır. TİP’in de hazır olacağını düşünebiliyoruz. Sahadaki muhalefet ile Meclis’ten çekilme birleştiğinde bir yandan rejimle çelişkisi olan geniş yığınlar bunu aktif olarak mücadelelerine yansıtacak, diğer yandan ise yeni bir seçim ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Doğru bir çalışma sonucunda HDP’nin bu seçimlerde ciddi başarı şansı olacak ve yeni kurulacak bir hükümette yer alabilecek konuma gelecektir. Bu hükümet geçici olur veya kurucu olur. Ülkenin devrimci demokratik muhalefeti söz sahibi olacak konuma ulaşacaktır.

Çok iyi biliyoruz ki, bu ülkede statükocu devlet doktrini ortadan kalkmadığı sürece, köklü değişiklikler olması mümkün değildir. Ancak, hiç bir gelişme kendiliğinden olmuyor. Devrimci lafazanlık ile devrimin ordusu yaratılamıyor. Devrime yaklaşmak, güncel olarak en önümüzde duran görevlerin zamanında yerine getirilmesi ile mümkündür. Dünyadaki tüm deneyler bunun kanıtıdır. Şabloncu bir biçimde sadece başarıya ulaşmış devrimlerin sonuçları üzerinden yorum yapılmaya kalkıldığında toplumsal mücadelenin bize dayattığı güncel görevleri göremeyiz. Devrimler her ülkede farklı yol ve yöntemlerle gerçekleşmiştir. Hiç biri diğerinin tekrarı olmamıştır. Dolayısıyla Türkiye devriminin yolu da kendi koşullarına göre yaratıcılıkla çizilecektir.

İktidarını kaybetme gerçekliğini görecek olan rejim partileri ve devletin bürokratik aparatları, yenilgilerini kolay kabullenmeyeceklerdir. 7 Haziran 2015 seçimleri, 16 Nisan 2017 Anayasa referandumu, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimleri, 31 Mart 2019  yerel seçimleri bu konuda yaşanan canlı deneylerdir. AKP-Saray rejimi 7 Haziran 2015 seçimleri sonucunda kesin olarak yenilmiştir. Ondan sonra gerçekleştirilen referandum ve seçimler manipülasyon sonucunda “kazanılmış” oylamalardır. Devlet tüm lorum ve kuruluşları ile yenilginin üstünü örtmeye, seçim sonuçlarını tanımamaya yönelmiş ve de türlü senaryolar ile, ve de zor kullanarak ibreyi tekrar kendi yönlerine çevirmiştir. Zorla tutulan mevzileri korumak için sansür, baskı ve terör artırılmış, hukukun kalan son bağımsız öğeleri de yok edilerek siyasallaştırılmıştır. 15 Temmuz 2016 devirme girişimini de baskı rejimini kurumsallaştırmak için kullanmışlardır. Bu süreç demokratik hiç bir uygulamaya tahammül olacağı tanımayan, faşist yöntemlerin kurumsallaştırılmasını gereken bir dönem olmuştur.

15 Temmuz öncesi ve sonrasında AKP ve MHP’li sivil güçlerin silahlandırıldığı sürekli basında konu edilmiştir. En son Peker’in itirafları kendi sıralarında da şüpheye yer vermeyecek şekilde konuyu tescil etmiştir. Rejime, iktidara karşı çıkan milyonlar bu gelişmeler karşısında haklı olarak ürkmekte ve sinmektedirler. İktidarın da zaten amacı bu sonucu elde etmektir. Ancak unutulmamalıdır ki, hiç bir silahlı güç halkların coşkun akan selinin karşısında dayanıklılık gösteremez. Ve göreceğiz, bu iktidarın sonunu yine onu bugüne kadar destekleyen kitle getirecektir. Kendiliğinden gelişmeyecek bu süreci örmek de ülkenin devrimci, demokrat, barış ve özgürlükten yana güçlerinin çabalarıyla mümkün olacaktır. Ezilen, sömürülen, istismar edilen, kandırılan yoksul halk kitleleri, kendilerine yönelecek namluların geri tepmesini sağlayacak iradeye ve güce sahiptirler.

 

***

 

Kemal TürklerToplumun her kesiminde memnuniyetsizlik hakim. Türlü entrikalar ve yalan senaryolar ile iktidar tabanını ve seçmenini tutmaya çalışıyor. Ancak toplumun her kesiminde biriken bu öfke ve tepki, tek bir kanala akıtılabilir. Emek alanında, ekolojik alanda, kadın ve gençlik alanlarında, işsizler ve emekliler alanlarında, köylü ve çiftçiler alanında ekonomik ve sosyal nedenlerle oluşan tepkisel birikim doğru bir politik yöneldirme ile sonuç alıcı mücadeleler niteliğine dönüşür. Parlamento içi ve parlamento dışı muhalefetin mücadelesinin uyumu önemlidir. Sembolik hale gelen ve hiç bir işlevi kalmamış olan parlamento gerçek yaşama kulak vermelidir. Hiç bir şey dört duvar arasından görüldüğü gibi değildir. “Herkes gayri-memnun ama aynı zamanda boyun eğiyor ve sesini çıkarmıyor” tespiti yanlıştır. Evet, öyle görülüyor olabilir ama onun değişmesi için ne yapılmaktadır. Onun için parlamentoda şu anda rejimin koltuk değnekleri haline dönüşen burjuva muhalefet partileri dahil tüm muhalefet partileri meclisten çekilmelidir. O zaman oluşacak olan politik kriz durumu ve yeni seçim ortamı koşullarında bugün sessiz gibi görünen milyonlar bir anda sorunlarına sahip çıkacak, motive olacak ve çözüm yoluna yöneleceklerdir. Parlamenter mücadele ile parlamento dışı mücadelenin diyalektik birliği bu aşamada maddi bir güce dönüşecek ve sonuç alıcı duruma gelecektir.

100 yıllık baskı ve diktatörlük rejimlerinin biriktirdiği tüm olumsuz sonuçlara karşın, HDK/HDP nezdinde sağlanan briliktelik, ezilenlerin ve sömürülenlerin 100 yıllık mücadele tarihinin en önemli kazanımıdır. 100 yıllık bir süreç içinde bunun eşi benzeri gerçekleşmemiştir. Devlet ve iktidarın HDP’ye bu denli ve her yönlü saldırmasının nedeni de budur. İlk defa kendisine yönelik ciddi bir tehlike oluştuğunu görmektedirler. HDP ise kapatılarak veya üyeleri, yöneticileri, vekilleri tutsak edilerek bitirilebilecek bir güç değildir. HDP toplumda 100 yıldır oluşan, devletin karşısına alarak bilinçlenmesine neden olduğu ve sürekli büyüyen, güçlenen toplumsal ve siyasal tüm devrimci demokrat muhalefet güçlerinin birlikteliğinin ifadesidir. 1921’de Karadeniz’de katledilen Mustafa Suphilerin, komünistlerin, idam edilen, katledilen Denizlerin, mahirlerin, İbrahimlerin, 12 Eylül öncesi faşistlerce katledilen başta Kemal Türkler, Talip Öztürk, olmak üzere katledilen tüm devrimci gençlerin, Diyarbakır zindanlarında direnen Mazlumların, Kemal Pirlerin, Sakinelerin, ilk çakmağı çakan Mahsumların ve nice şehit edilen Kürt gencinin, Dersim, Koçgiri, Maraş, Çorum, Sivas’ta katledilen Alevilerin, inkar edilen ve imha edilmek amacıyla köyleri boşaltılan, yakılan, katledilen, topraklarından göçe zorlanan, her aileden birden fazla şehit veren Kürtlerin, bu ülke topraklarında soykırıma uğrayan Ermeni ve Rumların, Süryani ve Ezidilerin, Lazların, Çerkeslerin partisidir. İşçinin, emekçinin, küçük esnafın, köylünün, çiftçinin, işsizin, emeklinin partisidir. Kadınların, gençlerin, ekolojistlerin partisidir. Siyasal olarak bu tarihsel süreçlerden etkilenen siyasal güçlerin, ve bu baskılara maruz kalan toplumsal kesimlerin devrimci demokratik mücadeleyi güçlendirmek ve sonuca ulaştırmak için bir araya geldikleri partidir. Devlet ile bağlarını koparmış bu toplumsal kesimlerin siyasal temsilcisi olan partilerin, işçi sınıfının politik örgütünden, Kürt halkının siyasal örgütüne, devrimci demokratik hareketlerden, ekolojist parti ve hareketlere kadar geniş bir siyasal yelpazeyi bir araya getiren veya onlar tarafından oluşturulmuş bir partidir. Bu parti, Türkiye’de gerçekleştirilmesi ilk aşamada kendini dayatan ve koşulları verili olan demokratik devrim görevlerinin partisidir. Bu koşullar bu derece olgun olmasaydı devlet ve iktidar HDP’yi bu düzeyde hedef almazdı.

Bütün bu nedenlerden dolayı bugün tüm barış ve demokrasiden yana güçlerin öncelikli görevi HDP’nin kapatılmasını engellemek, kapatılırsa da mücadeleyi daha da büyüterek iktidara gerekli yanıtı vermektir. Kurulacak yeni bir demokratik iktidara ortak olmaktır. Ülkenin 100 yıldır biriken köklü sorunlarının köklü çözümüne yaklaşmak ancak bu yolla mümkün olacaktır. Değilse, sadece teorik olarak doğru ama toplumda hiç bir etkisi olmayan sözlerle zaman geçirmek sadece iktidarı güçlendirecek ve kendi bindiği dalı kesmek anlamına gelecektir. Tüm devrimci, demokratik, sosyalist ve komünistlerin tek bir amaca kilitlenmesi, tüm güç ve olanaklarıyla HDP’yi desteklemeleri, güçlendirmeleri, birlikte mücadele etmeleri sonuç alıcı tek güncel alternatiftir. Bu mücadele çıkış yolunu açacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler