Öcalan Özgür Olmalıdır!

Öcalan Özgür Olmalıdır!

Kürt Özgürlük Hareketi önderi Abdullah Öcalan, hemen şimdi özgür olmalıdır. AKP eğer çözüm sürecinde samimiyse, seçimlerden hemen sonra da AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Öznur Çelik ifade ettiği gibi, “Çözüm süreci bizim için çok önemli. Çözüm süreci gibi ülkenin ve milletin iradesinin yansıdığı sandık da çok önemli.” açıklamasında samimiyse Abdullah Öcalan’ı baş müzakereci olarak tanıması, gereğini yerine getirmesi gerekiyor. “Çözüm süreci”nin muhataplarından Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 7 Haziran seçiminde aldığı yüzde 13 oya tekabül eden 6 milyondan fazla seçmenin iradesine saygı duymalı, Kürt Özgürlük Hareketi önderi Abdullah Öcalan’ı daha fazla zaman geçirmeden, kimseyi oyalamadan, laf kalabalığına başvurmadan serbest bırakmalıdır.

Gerçi bu satırlar yazıldığı sırada seçimler sonrası tek başına iktidarını kaybeden “kibirli” AKP yöneticileri, yeni kurulacak koalisyon hükümetinde görev alırlar mı bilinmez ama, seçim sonrası yenilginin verdiği hazımsızlıkla İmralı Heyeti’ni kasdederek, “bundan sonra çözüm sürecinin filmini yaparlar” diyen Akdoğan ve ekibinin ne yapacağını hep birlikte göreceğiz.

Öte yandan DAİŞ çetelerinin Girê Sipî’den (Tel Abyad) temizlenmesinden sonra CB Erdoğan ve havuz medyası bir kez daha PYD’yi DAİŞ çetesinden daha tehlikeli bir “terör örgütü” ilan etmekte gecikmediler. Kürt Özgürlük Hareketi’nin önderi Öcalan’ın HDP projesinin Türkiye’de kazandığı seçim başarısından sonra Rojava’da da Demokratik toplum yapısının kazanımlarının güçlenmesi seçim kaybeden AKP ve doğal liderinin Suriye’ye müdahale etmek için TSK’ya emir verecek kadar şirazesini kaybetmesine yol açtı.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık: “...Önder Apo’nun özgür koşullarda müzakere yapmadığı bir görüşmeyi kesinlikle bir çözüm süreci olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Önder Apo da böyle bir çözüm sürecini kabul etmiyor... Önder Apo’nun, baş müzakerecinin özgür koşullarda, müzakere etmediği bir yerde sonuç çıkması mümkün değildir. Daha doğrusu Önder Apo’yla özgür koşullarda diyalog ve müzakere etmeyen bir siyasal zihniyet zaten çözüm konusunda samimi değildir. Önder Apo’ya, baş müzakereciye böyle yaklaşan bir Hükümet’in, siyasi partinin çözüm sürecinde samimi olduğu düşünülemez.” derken, “sürecin” bundan sonra sürdürülebilmesinin ön şartını da açıklamış oldu.

Şimdi AKP’nin önünde iki yol var. Ya “Suriye’nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun buna engel olacağız.” diye kükreyen CB’nın çizgisini izleyecek ya da Öcalan’ı baş müzakereci olarak tanıyıp, özgürlüğüne kavuşması yolunda adım atarak “çözüm süreci”nin müzakere sürecine evrilmesinin önünü açacak.

Kürt halkı, önderleri Öcalan’ın uluslararası bir komplo sonucu Türkiye’ye teslim edilmesini, bugüne kadar bedeller ödeyerek, her platformda girişimlerde bulunarak, kitlesel eylemlerle, “Öcalan’a Özgürlük!” şiarıyla toplanan 10 milyona yakın imzayı gerekli mercilere ileterek, önderlerinin özgürlüğü için hayranlık uyandırıcak bir mücadele yürüttüler. Öcalan da İmralı Adası’nda ağır tecrit koşullarına rağmen halkının eşit ve özgür yaşamı için mücadeleden bir an geri durmadı. Özgürlük mücadelesine önemli katkılar yaptı. Halkların barış içinde bir arada yaşaması için Türkiye topraklarında silahlı savaşı bitirebileceğini, çözümün mimarı olduğunu herkese gösterdi.

İşte tam da bu yüzden bugün “Öcalan’a Özgürlük!” istemi sadece Kürt özgürlük ve demokrasi hareketinin talebi olmamalıdır. En başta Türk halkı olmak üzere, Laz, Çerkes, Pomak, Çingene, Ermeni, Rum... Türkiye’de yaşayan ne kadar halk varsa tüm halkların yükseltmesi gereken bir istem olmalıdır.

Abdullah Öcalan’ın hemen serbest bırakılmasını istemek ve Rojava Kürdistanı’na karşı olası maceraları engellemek, Türkiyenin bütün barış ve demokrasiden yana güçlerinin talebi olmalıdır. “Solcu” liberalinden, sosyal demokratına, devrimci demokratından, sosyalistine, komünistine kadar bu istem hepimizin istemidir diyebilmeliyiz.


Konuyla ilişkili diğer makaleler