ÖZGÜR ROJAVA DEVRİMİ YAŞAYACAKTIR.

ÖZGÜR ROJAVA DEVRİMİ YAŞAYACAKTIR.

Ortadoğu'da çıkarları gereği Suriye merkezli sahaya inen uluslararası emperyalist güçler sorunu çözme adına birçok proje ürettiler. Ancak çıkarlarının çatışmasından dolayı aralarında çıkan çelişkiler soruna çözüm üretmekten çok karmaşık hale gelerek, adeta bir kaosa dönüştü. Zira bu güçler arasındaki çıkar çelişkilerinden, başta Türkiye ve İran olmak üzere Suudi Arabistan, Katar gibi bölgesel güçler de yararlanmak istedi. Bu da sorunun daha fazla derinleşmesine neden oldu.

Parçalanmış bir ülkenin en küçük parçasında, ismi cismi hiç anılmayan kimliksiz yaşayan Rojava Kürdistanı birden dünyanın merkezine oturdu. Çünkü Rojava devrimi ile, 20. yüzyıl devrimler döneminin kapandığı veya emekçilerin, halkların buna ikna edilmeye çalışıldığı bir dönemde, görkemli bir devrim gerçekleşti. Evet bu devrim klasik anlamda anladığımız gibi, işçi sınıfının gerçekleştirdiği sosyalist bir devrim değildir. Bulunduğu toprakların koşullarına ve toplumun yapısına uygun bir halk devrimidir. Her ne kadar sosyalist devrim değilse de, nesnel ve öznel koşulları iyi değerlendirilirse eğer, demokratik halk devrimleri sosyalizme açılan kapılardır. Komünal ekonomi inşaası, eşit özgür temsiliyet, demokratik halklar anayasası, özgür gelecek koşulları sosyalizmin kapısını zorluyor. Unutulmayan Vietnam direnişi gibi, Rojava devrimi de halklara Ortadoğu'da ilham kaynağı oldu. Ortadoğu’da gelişen çelişkiler ve kaos ortamı, her geçen gün daha somut bir şekilde kendini hissettiriyor, önem kazanıyor. 

15 Temmuz ortamını hazırlayan ABD ve NATO merkezli emperyalist güçler, kargaşa çıkarmak için ellerinden gelen her türlü senaryoyu hazırladılar. Dün düşman olanlar dost, dost olanlar düşman gözükmektedir. Kaos çok hızlı bir şekilde siyasal sürecin değişmesi de demektir. Doğası gereği değişen hızlı siyasal sürecin her sahaya yansıması olacağı için, özelikle ülkemizde KHK, OHAL gibi faşist uygulamalar hayatın her alanında daha da pervasızca kendini göstermiştir. Ortadoğu’da her yönüyle bir değişimin yaşanacağı kesindir.

Türkiye içeride ve dışarıda siyasi ve ekonomik olarak bir çıkmazın içindedir. Bu devasa sorunları çözemediği için, ülke içinde ABD-NATO destekli darbe girişimini her konuda kendi iktidarının çıkarı açısından kullanmaktadır. Ülkenin her taraf ve alanında KHK ile OHAL yasalarını bahane ederek işçi, emekçi ve yoksulların istemlerine saldırıyor, Eğitim-Sen'li öğretmenleri hiçbir neden yokken toplu halde işten atıyor, bu coğrafyanın en kanayan sorunu olan Kürt sorununu çözmeyi değil, tarihte olduğu gibi bu sorunun çözüm yollarının önünü tıkamak için de saldırılarının dozunu arttırmakta, gazeteleri kapatarak, gazeteci ve yazarları tutuklayarak, radyo ve TV'leri kapatarak, devrimci ve demokrat kesim üzerinde görülmemiş baskı ve uygulamalarını cadı avına dönüştürmektedir. Seçilmiş Belediyelere “kayyum” atayarak, milletvekillerini susturarak, tutuklamak için OHAL’ı uzatma yoluna giderek,  baskıları periyodik hale getirmekte, halkların direncini kırmak, başka yönlere çekmek için, körü körüne Ortadoğu kaosuna TSK sokulmaktadır. 

Ortadoğu'da da sorunların, krizlerin çözümü halen uzaktır. Silahlı Kuvvetler' in CERABLUS'u işgal etmesi, bölgesel düzeyde çatışma ve çelişkileri çıkmaza sokmaktadır. Irkçı, şoven, kafatasçı, milliyetçi ittifak olan AKP-CHP-MHP üçlüsü, Kürtler söz konusu olduğunda, vampir gibi saldırıya geçiyorlar. Kürtlerin Rojava'nın Ortadoğu'daki kazanımlarına saldırmak için, bahane arıyorlar. Bu nedenle halkların demokratik kanton sistemine bahane göstererek savaşı körüklüyorlar. Kürtlerin demokratik Suriye ile federasyon altında insani hak taleplerine saldırılar sürüyor. Şu da bir gerçektir ki; mücadele eden sadece bir iki kesim kalmış durumda. Faşist iktidar ve baskıları nedeniyle, tüm kesimler susmuş durumda. Kürt Özgürlük Hareketi, işçi sınıfının öncü gücü ile bazı devrimci ve demokratlar dışında sesini çıkaran yok gibidir. 

Türkiye’deki halklar öfkeli ve bunları artık iyice tanıyorlar. Yasaklı TKP kadroları ve sempatizanları koşullar ne kadar ağır olursa olsun Türkiye ve Ortadoğu çıkmazında, Kürt Özgürlük Hareketi'nin yanındadır, yanında ve omuz omuza duracak, mücadele edecek, desteğini verecektir. Ölümüne de olsa pratikte zaten birlik ve dayanışmasını göstermektedir. TSK'nın düşmanca ve saldırganca tutumu, Kürt köylerine saldırmaları, Rojava'da Kürtlerin mücadeleyle kazandığı toprakları gerici-yobaz, çetevari paramiliter örgütlere teslim etmeleri, Rojava halklarını kenetlenmeye, birlikte yürümeye sevk ediyor. Hiç bir güç, bu saatten sonra Kürtlerin kazanımlarına saldıramaz. Kürtler, Rojava'da örgütlü konumdadır. Askeri, siyasi, ekonomik ve her anlamda örgütlüdür. Rojava'daki halklar; Kürt, Türkmen, Arap, Çerkes, Ermeni, Süryani... her kesimden insanlar, Ortadoğu'da despotik rejimler altında yıllarca köleleştirilmiş, her türlü zulmü, baskıyı, katliamı yaşamış, BAAS rejiminin gerici-faşist baskılarına bire bir maruz kalmışlardır. 

Bu nedenledir ki Rojava, ne pahasına olursa olsun halkların çıkarları, özgür geleceklerini, yaşam koşularını ve kantonların özgürce birleşmelerinden yana örgütleniyor. Unutulmasın ki; emperyalist güçlerin kendi yarattıkları krize müdahaleleri çoğu zaman krizi derinleştiren sonuçlara yol açmaktadır.

Suriye’de olup biten herşey, halkları emperyalist ülkeler çıkarına hizmet ve hizaya getirme stratejisi doğrultusunda gelişiyor. Çıkarlar neyi gerektiriyorsa öyle davranma stratejisi hakimdir. Emperyalist siyaset ve ilişkilerin tek ölçüsü çıkar olunca ve buna Ortadoğu’nun gerici tüm unsurları eklenince, yapılması gereken tek şey halkların birlikte hareket etmek özgücünü oluşturarak, bunun toplumsal örgütlenmesini inşaa etmektir. Kürtler de bunu yaptıkları için şimdi Ortadoğu’da ilerleyen bir güç olarak öne çıkmaktadır. Rojava Devrimi’nin önünü almak için de her türlü girişime gözü kara girebileceklerini daha önce de söyledik. Türk ulus-devleti sadece Kürt devrimi değil, tüm Ortadoğu devrimi önünde seçilmiş engellerden birisi olarak durmaktadır. Buna karşı direnç gösteren Kürtlerin topyekün hedeflenmesi bu nedenle kendileri açısından “Ya istiklal ya ölüm”e denk bir tariftir.

ABD’nin Cerablus’un işgaline izin vermesi, Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasından duyulan kaygı ve bu yakınlaşmayı önlemeye dönük tavizkar bir hamleydi. Elbette Türkiye’nin de bir planı var ve Cerablus operasyonuyla bunu sahada uygulamak istemektedir. Öncelikle Kobanê’den Afrin’e bir koridor açmak isteyen Kürtlerin önü kesilmek istenmektedir. Azez-Mare hattını tutarak hem uzun süredir arzu ettiği tampon bölgeyi oluşturmak hem de Halep savaşında dengeleri değiştirecek bir koridor açarak Suriye’de büyük oyuna dönme hesapları da yapmaktadır. Bu planın sahada uygulanması hayli zor görünüyor. Zira Türkiye’ye giriş izni verenler onu durdurmayı da rahatlıkla sağlayabilir. Hakeza Rusya, Suriye rejimi, İran ve Hizbullah’la birlikte Halep’te kader tayin edecek bir savaş yürütmektedir. Türkiye, Halep konusunda Rusya ile uzlaşma yolları aramaktadır. ABD açısından da endişe söz konusudur. Türkiye’nin güçlenmesi ve bölgede hakim olma gayretleri ABD ve emperyalist güçlerin denge politikalarıyla çelişik durmaktadır. TC devletinin yeni politikası emperyalist imha saldırısıdır savunma değil, her yerde Kürt kazanımlarına saldırması, yeni stratejisinin ilanıdır. Bu stratejiye göre sonbaharla birlikte - eğer Musul ve Rakka operasyonuna da katılım gösterirlerse ki bu çok kuşkuludur- Rojava’dan Şengal’e, Medya Savunma alanlarından Kuzey’deki tüm kazanımlara karşı tasfiye odaklı ve kapsamlı askeri harekatlar düzenlenecek gibi gözüküyor. Nitekim bu yönlü istihbaratlar ve bilgiler söz konusudur. Kuzey’de zaten siyasal ve askeri açıdan tasfiye etme planları ve operasyonları başlamış durumdadır. Rojava’yı hedef alan Cerablus işgaliyle ikinci adım da atıldı. Şengal ve Kerkük’teki kazanımlara yönelik çabalar ise sürmektedir. Sözde Türkmen cephesinin yaptığı, Özgürlük Hareketi karşıtı açıklamaları bu minvalde görmek gerekir. Ancak TC devletinin yapmak istediklerinin sadece hayallerde mümkün olduğunu, son süreçlerde yaşanan Kürt ve Türk halklarının toplumsal mücadele eylemleri göstermektedir.

Sonuç olarak; Türkiye işçi sınıfının öncü güçleri, emekçiler, demokrasi güçleri, Kürt Özgürlük Hareketi ortaklaşmasıyla geleceğin demokratik, halkların barış içinde birlikte yaşayacağı, Sosyalist Türkiye ve Ortadoğu federatif sosyalist toplumu mutlaka kurulacaktır. 

Halklar, devrimci, sosyalist ve komünistler mutlaka kazanacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler