“Barış Elçileri” Özgürlük Sembolüdür!

Küba Beşlisi

“Barış Elçileri” Özgürlük Sembolüdür!

“Küba Beşlisi“ ve ABD’nin Küba’ya “Yakınlaşmasının” Arka Planı:

“Barış Elçileri” Özgürlük Sembolüdür!

Küba Beşli’sinin hikayesi

1989 yılının sonlarında Sosyalist Dünya Topluluğu’nun dağılmaya başlaması ile Sosyalist Küba Cumhuriyeti’nin ekonomik anlamda zor günleri başladı. Bu gelişme ile Küba için dış ticaret hacminin yüzde seksen beşi bir günden ertesi güne yok oldu. Bunun sonucunda Küba’nın gayrı safi milli hasılasını üçte bir oranında geriledi. 1959 devriminden sonra onyıllardır ekonomik ve politik ABD ambargosu altında yaşayan Küba için bu gelişme zor günlerin başlangıcına işaret ediyordu.

Bilindiği gibi ABD’nin Florida Eyaletinin Miami kenti, devrimden sonra Küba’dan kaçan ve ABD ordusu ve istihbaratı tarafından eğitilen Kübalı karşıdevrimci para-militer çetelerin merkezidir. Küba’nın ekonomik anlamda bir anda zor duruma düşmesi bu karşı-devrimci çeteleri sevindirdi. Bu fırsatı değerlendirerek ve çelişkileri keskinleştirerek Küba devrimini yok etmek için harekete geçtiler. ABD de 1992’de “Torricelli Yasası” ve 1996’da “Helms-Burton-Yasası” ile Küba’ya karşı yıkıcı faaliyetlerin politik altyapısını güçlendirdi. Karşı-devrimci paramiliter çeteler Küba’ya yönelik sabotaj ve suikast eylemlerine giriştiler. Küba topraklarında kriminal suçların artması için organizasyonlar geliştirdiler. Ekonomik merkezlere, özellikle de turistik tesislere yönelik bombalama eylemleri gerçekleştirdiler. 1995 yılında bir İtalyan turist, böyle bir eylemde yaşamını yitirdi.

ABD, tüm kapitalist müttefiklerini Küba’ya karşı ekonomik yaptırımları geliştirmeye ve buna uymayanları cezalandırmaya yöneldi. Küba’nın en önemli ekonomik girdilerinden olan turizm girdilerini engellemek için, Meksika, Brezilya, Venezuella, Kolombiya, Şili, Arjantin, Uruguay, Almanya, Fransa, İtalya, Belçika ve Hollanda’ya baskı yaparak tüm turistik uçak seferlerini iptal ettirdiler. “Alpha 66, Brigade 2506, Brothers to the Rescue, Independent and Democratic Cuba, Comandos L, Cuban American National Foundation” gibi paramiliter çeteler ise Miami’den operasyonlarını sürdürdüler. Deniz yoluyla ve hava yoluyla küçük uçaklarla vur-kaç sabotaj eylemlerini sürdürmeyi, aile ve yakın akrabaları ile ilişkiler kurarak ülke içinde karşı-devrimci faaliyetler örgütlemeyi, narkotik kaçakçılığını ve kullanımını teşvik etmeye devam ettiler.

Küba yönetimi engelleyici önlemler alıyor, uçakları düşürüyor, çeteleri yakalıyor, etkisiz hale getiriyor ama bataklığı kurutamıyordu. Bataklık Miami’de idi. Silahlı eğitim kampları, CİA denetimindeki siyasi ve psikolojik terör eğitim kampları orada idi. Küba yönetimi bu bataklığa müdahale etmek için onlarca kadrosunu bu kamplara sızdırdı. Bilgileri, planları toplayan bu kadrolar Küba yönetimine ulaştırdılar. Bu sayede onlarca, sabotaj, bombalama ve suikast girişimi engellenebildi.

Küba yönetimi FBI kurumunun temsilcilerini Havana’ya davet ederek onlara metrelerce tutarında belge ve fotoğrafları klasörler halinde sundu. Bizzat organizatörlerin ve çetelerin de kimlik bilgilerini içeren bu bilgiler temelinde ABD’den önlem alınması istendi. Ancak ABD organizatörleri ve çeteleri tutuklayacağına Küba’nın Miami terör kamplarında faaliyet yürüten onlarca “Barış Elçisinden” ulaşabildiği beş tanesini 12 Eylül 1998 tarihinde tutukladı. İşte. KÜBA BEŞLİSİ olarak adlandırdığımız BEŞ YİĞİT BARIŞ ELÇİSİ’nin hikayesinin arka planı böyledir. (Açıklama: “Barış Elçisi” kavramı, Sosyalist ülkeler istihbarat kadrolarına verilen nitelemedir. Kapitalist ülkeler bunu “Ajan” olarak adlandırırlar. Belirleyici olan sınıf çıkarları olduğundan iki ad nitelik olarak birbirinden çok farklıdır.)

Küba Beşlisi esir alınıp tutsak edildikten sonra, 17 ay 48 gün tecrit hücrelerinde sorgulandılar ve göstermelik mahkemelerde kimisi bir kimisi ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldılar. Suçlamaların arasında en başta “tertip yoluyla cinayet organizasyonu” ile suçlanan kadrolar, Küba’ya suikast ve bombalama uçuşu yapan küçük uçakların (İddianamede “küçük spor uçağı” olarak geçen) içindeki dört personeli ile Küba güvenlik güçleri tarafından düşürülüp öldürülmeleri ile itham edildiler. Uluslararası kampanya ve baskılar sonucunda ceza indirimleri sağlandı, Rene 7 Ekim 2011 tarihinde, Fernando 27 Şubat 2014 tarihinde serbest bırakıldılar. Ramon, Gerardo ve Hernandez ise son görüşmeler ışığında “karşılıklı tutsakları iade etme anlaşması” temelinde 17 Aralık 2014 tarihlerinde özgürlüklerine kavuşarak Küba’ya döndüler.

ABD, Küba’dan ne istiyor?

ABD’de Barak Obama döneminden önce Bill Clinton daha sonra Jimmy Carter Küba’ya giderek ve Kumandan Fidel Kastro dahil Kübalı yöneticiler ile görüşerek ilişkilerin düzeltilmesi konusunda girişimlerde bulundular. Burada hedeflenen, baskı, tecrit ve sabotajlar yoluyla ABD’nin elde edemediklerine tavizler elde ederek ve Küba yönetimine değişik yöntemlerle sızarak ulaşmak, Küba’da sosyalist rejimi parçalamaktı. On yıllardır süren ekonomik ambargo sonucu bunaldıklarını düşündükleri Küba halkı arasında ABD sempatisi yaratmak istiyorlardı. Kumandan Fidel Kastro ve Küba Komünist Partisi, her dönemde ABD halkına düşmanlıklarının olmadığını, ABD’nin emperyalist sömürücü iktidarına ve politikalarına karşı olduklarını ve bu çelişkinin kendileri açısından uzlaşmaz olduğunu vurgulamaları bu nedenledir.

Küba Beşlisi

Küba sosyalizmi tüm bu zorluklara rağmen ayakta kalmayı başardı. Öncelikle halk, Kumandan Fidel Kastro ve Küba Komünist Partisi’ne kenetlendi. Brezilya, Venezuella ve bölgedeki diğer ilerici, demokratik gelişmeler Küba’ya uygulanan ambargonun değişik yöntemlerle delinmesini sağladı. Venezuella petrol ile hem Küba’yı destekledi, hem de Küba’da petrol arama çalışmalarını başlattı.

Çin, Kolombiya, İspanya, Brezilya, Şili, yiyecek-içecek ve besin maddeleri konusunda ama asıl önemlisi elektronik ve teknoloji ürünleri alanında Küba’ya yönelik ambargonun delinmesine katkıda bulundu. Çin Halk Cumhuriyeti, özellikle elektronik ve yeni teknolojiler alanında ve otomobil, kamyon, otobüs sektöründe Küba’nın ihtiyaçlarına yanıt verdi. Böylece ABD ambargosu büyük oranda fiilen kırılmış oldu.

Oyunu Rusya bozdu!

Temmuz 2014’de Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Küba ziyareti taşların yerinden oynaması için son darbeyi vurdu. Fidel ve Raul Kastro ile görüşen V. Putin, 1990’larda Sovyetler Birliği sonrası tavsayan ilişkilere niteliksel bir katkı yaptı. Sanayi, haberleşme, sağlık, uzay teknolojilerinin birlikte barışçıl kullanımı, yeni bir havalimanı ve liman inşaatı yapımı, kültürel işbirliğinin geliştirilmesi dışında Sovyetler Birliği döneminde inşa edilmesine başlanan, biri tamamlanan ancak ikincisi yarım kalan hidroelektrik santralın tamamlanması konusunda anlaşmalar imzalandı. Küba’da petrol arama çalışmalarının geliştirilmesi ve teknolojilerin yenilenmesi konusunda Rusya ile anlaşma imzalandı. Ancak en önemlisi üç alanda alınan kararlar idi. Birincisi; Askeri istihbarat ve savunma amaçlı, GLONASS Satelit Sistemi’nin yer istasyonunun Küba topraklarına kurulması ve Küba’nın da bunun karşılığında Sistem ve İstasyondan yararlanması anlaşması imzalandı. İkincisi; Sovyetler Birliği döneminden kalan 35,2 Milyar ABD Dolar’ı Küba borcunun % 90’ı silindi ve kalan 3,5 Milyar ABD Dolar’lık bölümünün 20 yılda Küba tarafından ödenmesi kararlaştırıldı. Üçüncüsü; 1967 yılında kurulan ve 1993 yılına kadar 3000 Sovyet kadrosunun görev yaptığı Sovyetler Birliği’nin en büyük Dinleme İstasyonu’nun teknolojik olarak yenilenerek tekrar göreve başlaması kararlaştırıldı. ABD topraklarına 250 kilometre mesafede olan ve ABD’nin tüm yüzölçümünü kapsayan kapsama alanına sahip bu İstasyonun tekrar devreye girmesi Küba’nın güvenliği açısından da büyük önem arz ediyor.

Sonuç

ABD’nin Küba ambargosu fiilen işlemez hale geldi. Gerçi, Küba, dostları sayesinde sadece temel ihtiyaçları konusunda yol ve yöntemler geliştirerek ambargoyu deliyordu, örneğin ABD’nin kontrolünde olan uluslararası hesap işletim, finans ve para transfer sistemleri SWİFT ve İBAN sistemlerine Küba dahil edilmiyordu, ancak dayanışma içindeki ülkeler sayesinde bu işlemlerin yapılmasının da bir yolu yaratılmıştı. Özellikle Çin Halk Cumhuriyeti ve Venezuella’nın somut dayanışması ABD ambargosunu etkisiz kılmıştı.

KÜBA BEŞLİSİ ile ilgili uluslararası dayanışma kampanyası ABD ve özellikle Avrupalı müttefikleri üzerinde ciddi bir baskı unsuru oluşturur duruma gelmişti. ABD’nin bu tutuklamalar öncesi Küba’ya yönelik uyguladığı terör ve sabotaj eylemleri deşifre oluyordu. Batı kamuoyu artık olayın gerçekleri ile yüz yüze geliyordu. Bu da ABD’nin müttefikleri nezdinde resmetmeye çalıştığı “özgürlükçü” olma senaryosunu boşa çıkarıyordu. Küba yönetimi, elinde bulundurduğu ABD ajanlarını bu tavır karşısında iade etmiyor, tutukluluk hali bitenleri de ev hapsinde gözetim altında tutuyor ve ülkeyi terketmelerine izin vermiyordu.

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in Küba ziyaretinde bağıtlanan anlaşmalar ve varılan mutabakatlar ABD’nin direncini kıran son dem oldu. Gerçi Küba Devlet Başkanı Raul Kastro, Rusya Federasyonu ile varılan anlaşmaların planlandığı gibi uygulanacağını resmen açıkladı ama ABD şimdi bir adım geri atarak iki adım ileri atmanın planını da yapıyor olabilir. Asıl önemli olan değişik etmenlerin ışığında ABD’nin Küba karşısında geri adım atmaya zorlanması ve bunun sembolik ama reel ve en önemli ifadesini de KÜBA BEŞLİSİ’nin ülkelerine özgür olarak dönmüş olması oldu. KÜBA BEŞLİSİ yakalandıklarında da ÖZGÜRLÜĞÜN sembolü BARIŞ ELÇİLERİ idiler, uluslararası dayanışma ve baskı ile ÖZGÜR kalırken de BARIŞ meşalesini yükseklere taşıdılar.


Konuyla ilişkili diğer makaleler