“Her Sendikal Kazanım Direnişle Elde Edilmiştir”

“Her Sendikal Kazanım Direnişle Elde Edilmiştir”

“Sendikalar ve Sendikal PolitikalaraYaklaşım” Toplantısı Tutanak Özeti:

Politika Gazetesi Yayın Kurulu üyeleri ile gerek 12 Eylül öncesi, gerekse de günümüzde sendikal alanda görev üstlenmiş, temsilcilik yapmış arkadaşların da katılımıyla “Sendikalar ve Sendikal Politikalara Yaklaşım” başlığı altında 5 Temmuz 2015 Pazar günü bir toplantı düzenlendi.

S.K.A: Toplantımızı açarken neden böyle bir tartışmaya ihtiyaç duyduğumuz konusunda bir iki söz söylemek istiyoruz. Yayınlarımızda gerek Metal Grevi döneminde, gerekse de son Bursa Otomotiv direnişi sürecinde Birleşik Metal-İş çalışmalarını ön plana çıkardık. Hem sarı sendikacılığa ama aynı zamanda sendikasızlaştırmaya karşı çıktık. Bize deniyor ki; “DİSK eski DİSK değil, Türk-İş’den bir çok açıdan farkı kalmadı, neden hala DİSK ve üye sendikaları savunuyorsunuz?” Bu konuyu da netleştirmek ve sendikal alanda yayın politikamızda yaklaşımlarımızı tartışmak için bu toplantıyı düzenlemeye gerek duyduk. Bu bir ilk olsun. Bu alanda görüş geliştirmeye, yayınlarımızı o doğrultuda sürdürmeye ve gazetemizi sendikal alanda yürüyen bu süreçlerde işçi sınıfı içinde daha da yaygınlaştırmaya yönelik çabalarımızı artırmaya devam edelim. Gazetemiz, Bursa’da, Eskişehir’de, Trakya’da direnen işçiler arasında ilgi ile izleniyor. Sendikal alandaki yayın politikamızı bu açıdan dikkatle ele almamız gerekiyor.

Kavel İşçileri DirenişteBu toplantıyı düzenlememize vesile olan eski T.Maden-İş temsilcisi bir arkadaşımıza ilk sözü vererek konuya girelim. Bu arkadaşlarımız, DİSK ve işkolu sendikaları yeniden yasal çalışma olanağı elde ettiğinde önce Otomobil-İş ve daha sonra da birleşme sonucu oluşan ve T.Maden-İş sendikası geleneğini sürdürme amacıyla kurulan Birleşik Metal-İş sendikasında da aktif görev yaptılar. Bugün de gelişmelerden rahatsız arkadaşlarımız olarak eski Maden-İş kadroları, temsilcileri olarak bir araya gelip konuları değerlendiriyorlar.

N.E: Tartışmalara başlamadan bir konuya değinmek istiyorum. Son üç ayda direniş gerçekleşen işyerlerinde TOMİS Sendikası kuruldu. Sendikal anlayışlarını da açıkladılar. Bu gelişme çok yeni. Onu da değerlendirmek lazım diye düşünüyorum.

H.A: Türkiye’de sınıf sendikacılığını iki bölüme ayırıyorum. Seksen öncesi ve doksan sonrası. Komünistler sınıf sendikacılığını sınıfı ileriye taşıyacak bir demokratik yapı olarak gördüler. Türk-İş’in kurulması ile devlet sendikacılığı ve sarı sendikacılığın iç içe geçmesi söz konusu oldu. İşçi sınıfının ekonomik taleplerinin gerçekleşmesi adına yürüttüğü mücadele, sendikacılığın yükselmesine sebep oldu. 1967’de DİSK, politik söylemle kuruldu ve kısa sürede gelişti. Kavel bir örnektir. Bu direnişle birlikte Türkiye’de, 60 anayasası ile tanınan ancak fiilen engellenen bir grev yapma şansı doğdu. Bu hak direnişle elde edildi. Maden-İş’in ilkelerine baktığımızda, olabildiğince tabana yayılmıştı ve kitle sendikacılığı da gelişmişti. Burjuvazi, DİSK’in otuz bin üye ile kurulup yüz binlere çıkmasından korkmuş, 15-16 Haziran olayları da böyle patlak vermiştir. Beraberindeki yasalar, devlet eliyle anti demokratik yöntemleri dayattı. Mücadele ile sendikal çalışmalar süreçte devam etti. DİSK’in durumu bugün geçmişten daha da geridir. Maden-İş örgütlenmesinde “bizim amacımız sermayeyi ortadan kaldırmak değil, sömürüyü sınırlandırmaktır. Gerisi işçi sınıfının çetin mücadelesine bağlıdır.” deniyordu. Bu bağlamda, 1970’lerde sosyal gelişmenin ekonomik gelişmeyi aştığı söylemi, burjuvazinin tüm çabasına rağmen durdurulamadı. 12 Eylül, 24 Ocak kararlarının uygulanması ve sınıf hareketinin yükselişi karşısında sermayeyi korumak için gerçekleştirilmiş bir darbedir. Bu çok önemlidir ve kendileri açısından başarılı olmuşlardır. 12 Milli Güvenlik Kurulu'nun bildirisiEylül’le sendikal hareket ve TKP likidasyona götürüldü. Bu darbe, sol siyasal akımların da likidasyonuydu. Aradaki 13 senelik boşlukta, burjuvazi sendikaları yeniden dizayn etti. 2021 ve 22. yasalarla %10 barajı, özellikle DİSK’in örgütlenmesini engellemek amacıyla getirildi. DİSK’in kadroları tutuklandı. İşinden atıldı. Teslim oldular. Metal işçisi Türk-İş’e bağlı Türk Metal’e yönlendirildiler. DİSK’in 90’larda yeniden açılışı sonrası özellikle Otomobil-İş ve Genel-İş sendikalarında hareket devam etti. Ancak sendikaların dokusu bozulmuştu. 12 Eylül faşist diktatörlüğü çok zarar vermişti. 1990 sonrasında sendikalar, meslek kapısı gibi yorumlandı. Sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışı silikleşti. “Çağdaş sendikacılık” gibi tehlikeli bir kavram oluşturuldu. DİSK bu anlayış doğrultusunda hareket etti. İşçi sınıfının sendikal birliği nasıl sağlanmalıdır? DİSK içindeki sendikalar ne kadar sınıfsaldır? DİSK tekrar sınıf sendikacılığı çizgisine gelebilir mi? Bu konuları tartışmamız lazım ve sınıfa yönelik doğru politikalar geliştirecek yayınlar yapmamız lazım. Politika Gazetesi’nde sınıfla ilgili haber ve yorumlar yetersizdir. DİSK içindeki Birleşik Metal’in, Türk-Metal’den farkı nedir? Birleşik Metal’de bazı çalışmalar neden yürümesi gerektiği gibi yürümüyor? Bunda sendika yönetiminin eksikliği nedir ve aynı zamanda devletin yaptırımları nelerdir? Bunlar nasıl aşılır. Bursa, mevcut sendikal anlayışa bir isyandır. Metal işçisinin sahip çıkacağı, kendisini temsil eden bir sendikal anlayış nasıl sağlanır? Bunları konuşalım. Örgütlü olunmazsa, kıyım olacaktır. 12 Eylül öncesi sendikal alanda elde edilen her kazanım, özellikle T.Maden-İş sendikası açısından yasalara rağmen direnişler ile elde edilmiştir. Bu en önemli derstir. Bursa direnişine de bu açıdan yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Geçmişten fark doğru önderlik konusunda ciddi eksikliklerin olmasıdır.

F.B: Bursa direnişlerinin, danışıklı dövüş olduğu kanısındayım. Türk Metal sendikasına olan tepkiyi patronlar, devletin de desteği ile sendikasızlaşmaya yönelttiler gibi anlıyorum. Değilse Birleşik Metal-İş neden bütün işçiyi kucaklayamadı.

A.O: Eskişehir Otosan’da direniş gerçekleşti. “Sizlerin alternatif sendikanız olacak” dedi fabrika müdürü. O sırada oradaki işçi, Birleşik Metalİş‘ den yana tavır koymuşken, bu beyanatla birlikte doksan derece geri döndü. Otosan’daki iki fabrikada da sendikal anlayış faşisttir. Soruna metal iş kolunun geneli üzerinden bakmalıyız.

H.A: 1980 sonrası üretim sürecinde ciddi değişimler var. Esnek çalışma, telafi çalışması, taşeronlaşma gibi yöntemler uygulanıyor. Bunları da değerlendirmek gerek.

15-16 Haziran Büyük İşçi DirenişleriM.A.A: Sürekli DİSK’i eleştiriliyor. DİSK biziz. Devrimcilere düşen görevler var. İşçiler bekliyor. İster devrimci söylemle, ister söylemsiz, sendika bekleniyor. DİSK’in bir doğuşu var. DİSK dışardan da değişebilir. DİSK’i değiştirme vaktimiz yok. Bizim gerçekten sendikal anlayışın nasıl gerçekleşeceğini ortaya koymamız ve işçinin ciğerine girmemiz gerekiyor. TKP, işçinin ciğerinde örgütleniyordu. Bizim bunları tartışmamız gerek. Metal grevi bir grev değildi. Güvenlik-Sen’in başına gelenlere bakarsak DİSK’i gözden çıkarmamız gerek. Ancak bu da doğru değil. DİSK içindeki bu yöntemleri ortadan kaldıracak sendikal yapıları kurmamız gerekir. Buna da bizim gücümüz yetmiyor. Konfederasyon kurma imkanımız var. İnşaat işçisini örgütleyen bütün sektörleri örgütlüyor. Yol-İş’in kırk bin üyesi var. 3 bin üyesi bize baş vurdu. Yasal olarak toplu sözleşme hakkınızı kaybederseniz, biz ancak fiili olarak bu hakkı alırız dedik. İşçiyi, devrimci, militan yapmadan, sendika temsilcisi yapmayacaksın. Eskiyi tartışmaya çalışmak, zaman kaybıdır. Sınıfın sorunları bize bekleme lüksü vermiyor. Müdahale edilmesi gerekiyor.

M.C: 1980 sonrası, sendikalar likide oldular. Sendika başkanları, Koçlarla yemeğe gider hale geldiler. DİSK’e yaklaşırken çok dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum. Bu kadro ile Türkiye’de sınıf hareketi adına karar almak gibi bir olanağımız yok. Ancak bu, adım atmayacağımız anlamına gelmez. İnşaat iş kolu, Soma, Bursa gibi yerlere yoğunlaşıp, nokta atışıyla örnek işler çıkarmak gerek. 1980 öncesi sendikal anlayış çok doğruydu. TKP ile eklemlenmesi, sınıf içindeki çalışmaydı. Biz de TKP’nin sınıfa yönelik doğru politikalarından etkilenerek bu çizgiye geldik. Sendika ile uğraşırken, yönetimle değil, fabrika ve temsilcilerle ilgilenmek gerek. Sonuna kadar devrimci kalan, sendikal yönetici görmedim. Kürt Hareketi geçmişte, sendikal yaklaşımda doğru tutum aldı. Şimdi bu konuda vurgu ve çalışmaları azaldı. Çok fazla şey yapılmıyor. Bu konuda da katkımızı yapmalıyız. Komünistler, ülkenin bütününü hedef alan çalışmalar yapmalı. İyi örnekler verildiğinde, sınıf geliyor. Küçük örnekleri yükseltelim, geliştirilmesine yardımcı olalım. Soma ile ilgili gelişmelere önem vermek gerekir. Dev Maden-Sen’in Soma’daki çalışmalarını eski bir yöneticisi olarak takip ediyorum. Bu konudaki gelişme ve deneyleri değerlendirelim isterim.

S.K.A: İşyeri temelinde bölgesel olan ayrı sendikal yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Bu ne kadar doğru? İşyerlerine göre sendikalar kurmak, örgütlenmeye mi sendikasızlaştırmaya mı gider?

M.C: Sendikal hareket içinde sınıf sendikacılığı konumları güçsüz. Sendika yönetimlerini etkilemeyi hedeflemek yanlıştır. Tabanda çalışmak, işçiler arasında sınıf sendikacılığı anlayışını geliştirmek için katkıda bulunmamız lazım. Sendikaların yönetimlerini “ele geçirmek” anlayışı sonuç getirmez ve yanlıştır. Sendika yönetimlerini işçiler bizim çalışmalarımız sonucunda belirleyecek ve gerekli değişiklikleri yapacaklardır. Bu önce şubeler düzeyinde olacaktır. Sonra Merkeze yansıyacaktır.

O.D: EMEP sendikal alanda çalışmalara önem veriyor, onlarla dirsek temasımız olsa ve görüşsek iyi olur.

C.Y: Çalışma içindeki yoldaşların konuşmalarından etkilendim. Ben siyasi taraftan bakıyorum. Bu çalışmanın ortaklaştırılmasının platformunu yaratmalıyız. Bu çalışmanın nasıl kalıcılaştırılacağını tartışmalıyız.

H.T: Ortak anlayış çerçevesinde çaba harcamamız lazım. HDK Emek Meclisi çalışmalarını da izlemek ve katılmak gerekir.

V.Ö: Bu toplantıyı tekrarlamak, tariflemek gerek. Bu fikirlerin takip edilebilir olması gerekiyor.

A.B: Ekip oluşturup sendikal alanda çalışmaları geliştirelim. Sendikal anlayışı bölgelerde tartışacak toplantılar düzenleyelim. Türk, Kürt ve diğer uluslardan işçilerin sınıf temelinde mücadele birliğinin sağlanması çok önemli.

M.C: Gazete olarak, mücadelede öne çıkan işçilerle röportaj yapmak gerek. Nasıl bir sendika sorusunun yanıtını bugünden veremeyiz.

M.A.A: Sınıf sendikacılığını pratikte gösterelim. Marks’tan konuşuyoruz, alanda göstermek gerekli.

S.K.A: Bu toplantı tutanağını bir daha ki sayıda özetleyip yayınlamalıyız. Bölgelerdeki arkadaşlar için de örnek olur, onların katkılarını da alabiliriz önerisi getiriyorum. Tartışmalarda üzerinde durulan konulardan yola çıkarak şöyle toparlayabiliriz. En genel anlamıyla ilkesel olarak sendikal birliği savunmalıyız. Bugün bunun koşulları yok, ancak bizim ilkesel yaklaşımımız bu olmalı. Aksi burjuvazinin işine gelir. Bugün sendikal konfederasyonları siyasi temelde bölme projesi, sınıfı bölmek için burjuvazinin uyguladığı bir projedir. Komünistler işçi sınıfını sendikal anlamda siyasi tercihine göre ayırmazlar. En gerici sendikaların içinde dahi çalışırlar. Tabandan tavana itki sağlayacak ve sendikacılığı sınıf açısından olumlu yönde etkileyecek bir yöntem geliştirmek gerekiyor. Verili koşullarda sektörel ve işyeri temelinde, doğru bulduğumuz sendikal yaklaşımla katkı sunmamız gerekiyor. İşyerleri dışında işçi semtlerinde nabzı takip etmek gerekiyor. Yerine göre Bağımsız Sendikalar da işlevli olabilir ama temel olan toplu iş sözleşmesi yetkisi olan veya alabilecek olan sendikalardır. Sonuçta; çok esnek, çok yönlü, biçimleri değerlendirmek en doğru yöntem. Bu işin reçetesi yok. Model tek değildir. Pilot olarak bir takım işyerlerinde yürütülen sendikal çalışmaları izlemek ve yayınla desteklemek gerekiyor. Reklam yapmak değil, kuyumcu hassasiyeti ile çalışmak gerekiyor. DİSK ile ilişkileri de geliştirmek gerekiyor. DİSK önemlidir. Özellikle sendikal birliğin oluşturulmasında kimi alanlarda işlevli olabilecek durumdadır. DİSK’teki sınıfa ters anlayışları eleştirmek ayrı bir konu, DİSK’e karşı ilkesel yaklaşımımız ayrı bir konudur. Komünistler sendikalara ilkesel tutum ile yaklaşırlar. Sorumlulukları gereği akıllarına geldiği gibi “desteksiz” ve yıpratıcı eleştiriler yapmazlar. Öyle olsa sendikal birlik politikası nasıl uygulanabilir. Üç arkadaşımız bu alanda deneyim sahibiler ve aktifler. Yayın Kuruluna bu konuda destek vermek için beş kişilik bir Sendikal Komisyon oluşturalım ve bu komisyon ülke çapında ve sendikalar, işyerleri bazında gelişmeleri takip ederek gazetemizin yayın politikasına katkıda bulunabilsin.

Not: Toplantının sonunda ilgili Sendikal Komisyon oluşturularak çalışmalarına başlamıştır. Bölgelede, okuyucularımız arasında sendikal çalışma içinde bulunan arkadaşlarımızın, sendikalarda seçilmiş veya görevli okuyucularımızın, işyeri işçi temsilcisi okuyucularımızın bilgi@politikagazetesi.org adresine deney, öneri ve görüşlerini aktarmaları hem ilişkilerimizi geliştirmek hem de yayın politikamızı iyileştirmek için yararlı olacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler