“Türk büyükleri” gerçekten Türk mü?

“Türk büyükleri” gerçekten Türk mü?

O meşhur panoyu hepimiz okul yıllarından, ya da çocuğumuzun okulununTürk Büyükleri duvarlarından biliriz: Yıllardır binlerce ilkokulun duvarına devlet tarafından asılan “Türk Büyükleri” panosundan bahsediyoruz. İçinde Oğuz Han, Alpaslan, Fatih, Mustafa Kemal gibi şahsiyetlerin bulunduğu panonun amacı, çocukları “Türk” olmaya ilişkin gururlandırmak, bir tarih bilinci aşılamaktır. Ancak 80 yıldır Türklüğü, yani milli kimliği “Orta Asya’dan gelen bir kavmin torunları” olarak lanse eden TC devletinin yarattığı yanılsama, daha ilkokul duvarlarında gerçeklere çarpmakta ve lime lime dökülmektedir. Bu büyükler içinde yer alan Mevlana, Afganistan doğumlu bir Fars ya da Afgan’dır, ve en büyük eseri olan Mesnevi’yi Farsça yazmıştır. Barbaros Hayrettin devşirme olup aslen Egeli bir Rum denizcidir. Büyük deha Mimar Sinan Kayseri’li bir Ermeni’dir. İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif, İpek ili doğumlu bir Arnavut, Türkçülüğün ideoloğu Ziya Gökalp ise Diyarbakır’lı bir Kürttür. Bunların köken olarak Orta Asya Türkleri ile uzaktan yakından bir alakası yoktur.

Bu tespitin amacı nedir?

Türk BüyükleriAmacımız, bir milliyetçinin vereceği yegane cevap olan “Türkleri aşağılamak, Türklerden  adam çıkmayacağını ispatlamak” türünden bir ilkellik değildir. Bu insanların hepsi, sınıfsal çerçeve bir yana, bu ülkeye ve insanlarına değişik alanlarda, kültürde, sanatta, bilimde değer katmış insanlardır ve bu ülkenin şu ya da bu ölçüde birer değeridir. Sorun şudur: 1923’te bu ülkeye ait olmayı, yani aidiyeti Anadolu’lu olma, kökeni ne olursa olsun ülke toprağında yaratılmış tüm değerlere sahip çıkma ve yaşayan tüm halkları kardeş görme temelinde  tanımlamak yerine “Orta Asya’dan gelen atalarımız” söylemine dayandıran Türkiye Cumhuriyeti devleti, bununla da yetinmemiş, bu iddiayı pekiştirmek için “Sümerler, Etiler, Lidya’lılar da Türktü” gibi akıl dışı iddiaları savunmuştur. Resmi ideoloji, ülkemizdeki değerleri kendi suni “Türklük” cenderesine soktukça aklın, mantığın duvarlarına çarparak parçalanmaktadır. Esas olarak Türklük, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde oluşum ve gelişim aşamasında olan AnadoluTürk Büyükleri Türkçe’sini ve o dili baz alan kültürel-siyasi ürünleri benimseyen, kullanan ve geliştiren, o kültürle kendini özdeşleştiren kesimlerin tarih içinde oluşan kimliğidir. Tek başına bu tanım bile “Türklük”ün gerek etnik, gerekse kültürel olarak diğer halklarla ne kadar iç içe olduğunu, “saf” ya da “gerçek” Türklük”ün bir efsane olduğunu görmemizi sağlayacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler