“Tanrıkrallar” ve Güvercin Tedirginliği

“Tanrıkrallar” ve Güvercin Tedirginliği

Tarih boyunca çok farklı uygarlıklara yurt olmuş bu kadim Anadolu topraklarında, her topluluk ve uygarlığı bir “Tanrıkral” yönetegelmiştir. Bu sebepledir ki “Tanrıkral”lar, iktidarlarını sürdürebilmek için yönettikleri halklara zulmetmiş; bu zulümler de “başkaldırılara” yol açmış, her başkaldırı – geçici zaferler yaşansa da - kanla bastırılmış; diğer yandan başka bir “Tanrıkral” diğerini yok etmek için türlü oyun ve entrikalarla, savaşlarla çok farklı dilleri, uygarlıkları yok etmeye çalışmıştır.

Bu “Tanrıkral” kültü, Anadolu’da öyle kök salmıştır ki günümüzde bile büyüklü küçüklü “Tanrıkral”lar (Yalova valisi bile kendini Tanrıkral sanıyorsa gerisini siz düşünün!) zulmetmeye devam etmektedir. Özellikle son iki yüz yıldır Ermeniler, Ezidiler, Kürtler, Rumlar ve daha birçok alt kimlik ve kültür (Alevilerin yaşadıklarını biliyoruz ve yazmıştık da), Osmanlının, İttihat ve Terakkinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “Tanrıkral”larınca aşağılanmış, sürülmüş, katledilmiştir.

Her yok ediliş başka bir acıyı anlatır. Ancak bunların en acısı, 19. Yüzyılın ikinci yarısında başlayıp 1915’ te son kerteye çıkan Ermeni katliamı ve sürgünüdür. O dönemde iktidarda olan İttihatçıların “Tanrıkral”ları, yine o dönemde Alman “üstün ırk” anlayışının planları ve desteği ile Anadolu topraklarını Türkleştirme projesini hayata geçirmek için önce bu toprakların en kadim halklarından biri olan Ermenileri yok etmeye girişmiş ve bunda da başarılı olmuştur.

Çanakkale’ de cephede Osmanlının birliği ve dirliği için savaşan Ermeniler, aynı dönemde Anadolu’ nun her bölgesinde planlı bir “tehcir”e zorunlu tutulmuş, yine aynı dönemde ve ilk önce İstanbul’ da, Abdülhamit’e karşı İttihat ve Terakki’yi destekleyen, kimileri kurucusu ve yöneticisi olan 20 (yirmi) Taşnak (Marksist) Ermeni münevveri ve sosyalisti (içlerinde PARAMAZ kardeşler de vardı), İttihatçı “Tanrıkral”larca Beyazıt Meydanı’nda asılarak katledilmişlerdir.

Milyonlarca Ermeni’ nin soykırımla ve sürgünlerle yok edilişi, geriye kalan ve bu topraklarda çoğu zaman ve çoğu yerde gizlice yaşamlarını sürdüren Ermeniler’i hep tedirgin kılmış; bu korkulu yaşam da o günden bu güne süregelmiş ve sürmektedir de. Hrant Dink’in deyişiyle, her Ermeni yurttaş, bu topraklarda güvercin tedirginliği ile yaşamaya çalışmaktadır.

Bütün bu zulüm ve korkuya karşın, Ermeniler, bu topraklarda kalmaya ve ölmeye devam edecek. Çünkü bu toprakların gerçek sahiplerinden biri de onlar. Anadolu’ya ekin eker gibi zengin bir kültür mirası bırakan Ermeniler’in bu topraklarda hiç gözü olmadı. Bölücü dediğiniz ve sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen Ermeniler - yine Hrant Dink’in deyişiyle- bu toprakları ele geçirmeye değil, bu topraklarda ölmeye kararlılar. Yine çok iyi biliyoruz ki -bu, doğanın bir mucizesi ve kanunudur - yine Hrant Dink’in deyişiyle, su akar çatlağını bulur.


Konuyla ilişkili diğer makaleler