“Yarını Bugünden Kuruyoruz”
17-18 Ocak’ta Ankara’da Toplanan HDP 1. Olağan Konferansı Sonuç Bildirisi
HDP 1. Olağan Konferansı, ülke ve bölgedeki siyasal gelişmeleri ve HDP’nin yeni dönem örgütsel ve siyasal önceliklerini tartıştı. HDP 2. Olağan Büyük Kongresi için politik ve örgütsel karar konularında tavsiyelerde bulundu.
Konferansımız, tarihe, ‘eşine az rastlanır bir akıl tutulması’ olarak geçecek olan, iktidarın neredeyse tüm enerjisini başkanlık sistemine ayırdığı, bu amaca ulaşabilmek için iç savaşı bile göze aldığı, katliamlar ve siyasi cinayetlerle Türkiye’yi bir kaos ortamına çevirmekten geri durmadığı bir dönemde gerçekleşti. Tanklarla toplarla ilçe sokaklarına giren, Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş uzunlukta ve hukuk dışı sokağa çıkma yasakları ilan eden, ölümlerle, tutuklamalarla, belediye eşbaşkanları başta olmak üzere yerel yöneticileri görevden almalarla Kürt sorununu gittikçe derinleştiren bir siyasi iktidarın uygulamalarına karşı direnildiği günlerde yapıldı.
Konferansımız, ‘Yarını Bugünden Kuruyoruz’ şiarıyla ve 610 delegenin katılımıyla 17-18 Ocak’ta Ankara’da gerçekleşti. Konferansımız, geride bıraktığımız süreci ayrıntılı bir biçimde değerlendirmek; geleceğe yönelik partimizin temel yönelimlerini belirlemek; örgütsel yapımızı yeni döneme uygun olarak şekillendirmek amacıyla 52 ilde gerçekleştirdiğimiz yerel konferansların ve halk toplantılarının zirvesi oldu. Türkiye’nin en genç partisi olarak, büyük bir cesaretle ve özgüvenle eksiklerimiz masaya yatırıldı, Konferans sürecinde 15 bini aşkın HDP üyesi, gönüllüsü ve dostu ile HDP’nin politik ve örgütsel hattı değerlendirildi, eksikleri tespit edildi ve daha güçlü bir örgütlenmeyi sağlamanın yolları tartışıldı. ‘Yeni Yaşam’ın inşası için sürecin ihtiyaçlarına cevap verecek yol ve yöntemler değerlendirildi.
HDP 1. Olağan Konferansı’nın hemen öncesinde 15 Ocak’ta ‘Artık Yeter, Faşizme Geçit Yok! Eşitlik ve Özgürlük İçin Direnen Kadınlar Kazanacak’ şiarıyla gerçekleşen ve 60 ilden 480 delegenin katıldığı HDP 1. Kadın Konferansı da önümüzdeki dönemin mücadele çizgisini belirledi. Kadın Konferansı, özgün ve özerk kadın örgütlülüğünü büyütme, kadın iradesiyle partimizi güçlendirme kararlılığıyla 1. Olağan Konferansa katkı ve katılım sağladı.
ÖRGÜTSEL İHTİYAÇLAR
Konferansımızda Trakya, Akdeniz, Ege, Karadeniz, Marmara, İç Anadolu ve Kürdistan coğrafyasında biriktirdiğimiz umut ve demokratik siyasetle, kararlılıkla; AKP Hükümeti’nin Saray darbesi aracılığıyla diktatoryal bir rejime gidişini durdurmak için, en geniş toplumsal dinamikleri kapsayacak şekilde demokratik mücadele birliğini oluşturma gerekliliği ortaya kondu.
Gençlik
Partimizin yeni döneminde önüne koyduğu en önemli hedeflerden birisi, gençleşme ve genç kitlelerle buluşmaktır. Gençlerin siyasetteki değiştirici, dönüştürücü ve demokratikleştirici gücünü, yaratıcılığını partimizde örgütlenebilmesi için daha ileri adımlar atmak, gençlerin siyasete katılımını teşvik edecek mekanizmaları güçlendirmek önemli sorumluluk alanlarımızdan birisidir. Sadece gençlik örgütlenmesinin yerellerde kurumsal yapısının oluşturulması değil, partinin bir bütün olarak gençleşmesi ve siyaseti gençleştirmesi gerekliliği ortadadır. Konferansımızda alınan gençlik alanına ilişkin kararlarla bu yürüyüşün pekiştirilmesi benimsendi.
Kadın
‘Yeni Yaşam’ çağrımızda da ifadesini güçlü bir şekilde bulan Eş Başkanlık sisteminden eşit temsile, toplumsal yaşamın eşit inşasından katılımcı, çoğulcu, yatay, demokratik bir yapıyı kurmaya kadar pek çok alanda eksikliklerimiz tespit edildi. Erkek egemen kapitalist sistem ve eril zihniyetle her alanda mücadele kararlılığı bir kez daha vurgulandı. Partimizin erkek ve devlet şiddetine karşı kadınların öz savunmasını güçlendirerek; kadına yönelik her türlü şiddete, tacize, mobbinge, tecavüze, sömürüye, katliama karşı direnişi ve mücadeleyi yükseltme kararlılığı vurgulandı. Konferansımız, HDP Kadın Meclisi ile mevcut erkek egemen siyaseti ve iktidarcı yapıyı, kadın özgürlükçü ve cinsiyet özgürlükçü politikalarla değiştirme, demokratikleştirme ve ‘Yeni Yaşamı’ inşa etme iradesini güçlendirdi.
Konferansımızda yapılan tartışma ve değerlendirmelerin sonunda,
- Kürt Sorunu ve Çözüm Süreci;
- Demokrasi Mücadelesini Yükseltelim;
- Türkiye’nin İdari Yapısında Demokratik Değişim;
- Demokratik, Özgürlükçü, Sosyal, Ekolojik, Eşitlikçi ve Kadın Özgürlükçü Bir Anayasa Mücadelesi;
- Rojava, Suriye ve Demokratik Ortadoğu;
- İşçi ve Emekçilerin Birleşik Mücadelesi;
- Göçmenlerin ve Mültecilerin İnsan Hakları;
- Halkların Mağduriyeti;
- Nefret Suçlarına Karşı Mücadele;
- Siyaset Okulu;
- HDK ve HDP İlişkileri;
- Ara Konferanslar başlıklı kararlar
alındı ve Türkiye’nin yeni dönem gelişmelerine müdahale etmenin politikalarında ortaklaşıldı.
POLİTİK DURUM
Konferansımız, Türkiye siyasetinin bir yol ayrımına geldiği günlerde toplandı. Bu dönemde rejim, ya diktatoryal bir yönetim şekliyle mevcut demokratik kurumları işlevsizleştiren, güçler ayrılığını, denge ve denetleme mekanizmalarını yok sayan bir başkanlık sistemine evrilerek emeğin ve toplumun tüm kazanılmış hak ve güvencelerini bugünden çok daha kötü bir yere sürükleyecek. Ya da partimizin mücadelesiyle; demokrasiden, adaletten, emekten, doğadan ve kadın özgürlüğünden yana bir dünya için halkın karar mekanizmalarına aktif olarak katıldığı yerel demokrasi, yerinden ve yerelden yönetimin güçlendirildiği müzakereci, doğrudan ve radikal demokratik bir yöne evrilecektir.
7 Haziran seçimlerinde HDP’nin kazandığı başarı, Türkiye halklarının demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi ve barışçıl taleplerinin ne denli güçlü olduğu göstermiştir. Partimizin yakaladığı bu başarı egemen güçleri ciddi şekilde rahatsız etmiştir.
Teslim alma ve biat ettirme uygulamaları
AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan devletin statükocu güçlerini de yanına alarak, bir taraftan 2013 yılının son aylarından itibaren hazırlıklarına başladıkları ve 2014 yılının son aylarında tamamladıkları ‘çöktürme planı’ çerçevesinde teslim alma ve biat ettirme amaçlı; diğer taraftan ise 7 Haziran seçimlerinin rövanşını almak amaçlı Kürt halkına, Türkiye demokrasi ve barış güçlerine, HDP’ye oy verenlerin siyasi iradesine karşı çok yönlü ve ağır bir saldırı başlattı. 7 Haziran’dan 1 Kasım seçimlerine giden beş aylık dönem rejim krizinin geldiği yeri sergilemesi açısından son derece özgündür.
Cizre, Silopi ve Sur başta olmak üzere birçok yerleşim yeri günlerce abluka altına alınarak tanklarla, toplarla, keskin nişancılarla eşi görülmemiş bir saldırı ve katliam politikası hayata geçiriliyor. Yasalar hiçe sayılarak geçmişin yargısız infazlarını aşan uygulamalarla 3 aylık bebeklerden 80 yaşındaki dedelere kadar aralarında çok sayıda çocuk ve kadının da bulunduğu siviller katlediliyor, ilçeler top ateşiyle yıkılıyor, halk göç ettiriliyor. Bu saldırılara karşı halkın direnişi hendeklere sıkıştırılarak, iktidarın işlediği tüm insanlık suçları gizlenmeye çalışılıyor.
HDP’ye yönelik saldırılar ise düşmanlaştırma ve hedef gösterme taktiğiyle, medya ve devlet kurum kuruluşlarıyla, operasyonel tüm mekanizmalarla ve her türlü ahlaki ve etik yoksunlukla yürütülüyor. Bu saldırılarla aynı zamanda Kürt hareketi ve halkı ile Türkiye demokrasi, barış ve emek güçlerinin arasında kurulmuş olan birlik ve ittifakı boşa çıkartmak amaçlanıyor.
Ancak bu siyasi anlayış tüm çabasına rağmen HDP’yi baraj altında bırakamadı ve 1 Kasım’da Anayasa’yı tek başına yapacak ve başkanlık sistemi için uygun değişime tabi tutacak sayıya ulaşamadı. Bu hedefe ulaşmak isteyen ‘tekçi’, cinsiyetçi zihniyet Kürdistan coğrafyasında savaşı tırmandırıp, sivil halkın ve kadınların, gençlerin ve çocukların katliamına devam ederken, sokağa çıkma yasaklarıyla kendi çıkardıkları anti demokratik yasalara bile aykırı hareket etmekte, tanklarla ve toplarla mahallelere saldırarak suç işlemeyi iktidar olmanın bir ayrıcalığı olarak görmektedir.
‘Bu suça ortak olmayacağız...’
Tüm bu gelişmelere karşın, henüz ne darbe rejimi tam olarak oturmuştur, ne de faşizme doğru gidiş değiştirilemez bir kaderdir. Bu gidişata karşı kadınların çatışma bölgelerinde ve metropollerdeki direnişleri ve barış etkinlikleri; sendika ve meslek örgütlerinin iş bırakma dahil ortaya koydukları yaygın tepkiler; Alevi dergahlarında birbirini izleyerek yayılan savaşa karşı süresiz ve dönüşümlü açlık grevleri; ‘Barış İçin Akademisyenler’in deklarasyonu ve kovuşturmalara rağmen edebiyatçılar, sinemacılar, yayıncılar, gazeteciler, avukatlar, taraftar grupları gibi farklı toplum ve meslek kesimleri içinde genişlemeye devam eden onurlu dayanışma, savaş ve saldırı altındaki kentlerde süregiden sivil itaatsizlik ve direnişler şimdilik parçalı olmakla birlikte mücadelenin sürmekte olduğuna dair canlı ve somut kanıtlardır.
Bugün hayatın her alanında demokratik bir hak olarak mücadeleyi örgütlemek, demokrasi ilkelerinde ortaklaşabilecek tüm siyasi yapılarla, toplumsal muhalefetin tüm özneleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, kadın ve gençlik yapılarıyla, vicdan sahibi yurttaşlarla, meslek örgütleriyle, inanç çevreleriyle ortak bir mücadele zeminini geliştirmek en önemli görevdir. Partimiz, yarını bugünden kurmanın kararlılığıyla, tüm farklılıklarla yan yana gelmek için demokrasiden ve barıştan yana olan tüm kesimlerle birlikte harekete yönelecektir.
AKP, sistemi kendinden menkul ‘Erdoğan Rejimi’ olarak adlandırabileceğimiz bir yere taşımaktadır. Asya tipi despotik başkanlık sistemleri ile mezhepçi yaklaşımın kokteylini hazırlamakta olan iktidar, Batı’yı mülteci dalgası tehdidiyle sürece müdahaleden uzak tutarken, Ortadoğu’yu IŞİD ve benzeri örgütlerle olan bağlar üzerinden, mezhepçi bölgesel organizasyonlarla terörize etmeye devam ediyor.
Hem Türkiye hem de Ortadoğu için demokratik model
Ortadoğu ve ülkemiz için tarihi alt üst oluşların yaşandığı bu dönem kısa bir sürede sonlanacak bir dönem değildir. Ortadoğu ve Mezopotamya coğrafyasının sınırlarının yeniden tartışılmaya açıldığı ve yeniden emperyal müdahalelerin ve çıkar çatışmalarının yaşandığı bu süreçte kendi geleceğimizi kendimiz yazmalı, kendimiz inşa etmeliyiz. HDP ve onun ortaya koyduğu demokrasi modeli ile önümüzdeki dönem sadece Türkiye halkları için değil, tüm bölge halkları için de başka bir yol yaratmak mümkündür.
Bugün toplumun üzerinde büyük bir korku perdesi var, ama HDP bu korku perdesini aralamayı başarmıştır. Biz’ler korku imparatorluğuna karşı barışın ve demokrasinin gücünü oluşturmalıyız. Bu süreci ancak ezilenlerin topyekûn direnişiyle aşabiliriz.
Bir an önce müzakere ve çatışmasızlık sürecine dönülmesi, İmralı’da 4 Nisan’dan bu yana uygulanan tecride son verilerek Sayın Abdullah Öcalan’ın eşit ve özgür koşullarda müzakere edebileceği Dolmabahçe Mutabakatı zeminine geri dönülmesi, İzleme Heyeti’nin de dâhil olduğu müzakerelerin başlatılması atılması gereken acil adımlardır.
Yerel demokrasi, Demokratik Cumhuriyet
Türkiye’nin demokratik bir rejim değişikliğine ihtiyacı vardır. Bunun somut ifadesi; 12 Eylül Darbe Anayasası’nı bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıracak, özgürlükçü, demokratik, çoğulcu, sosyal, ekolojik ve eşitlikçi bir yeni Anayasa’yla Demokratik Cumhuriyet’e yönelen adımların atılmasıdır. Köklü bir demokratik dönüşümün ve değişimin gerçekleşmesi için atanmış devlet memurlarının seçilmiş yerel yönetim organları üzerindeki üstünlüğüne son verilmeli, yeni anayasaya yönetsel adem-i merkeziyet ilkesi yazılmalıdır.
Böyle bir idari yapı bütün Türkiye’de yönetimin yerelleşmesi, yerel demokrasinin gelişmesi, merkezdeki yetkilerin birçoğunun yerele devri, seçimle işbaşına gelen yerinden yönetim mekanizmalarının yetkilerinin geliştirilmesi ve yaptırım gücü olması anlamına gelir. Yerelin kendi kendini yönetmesine imkan verecek idari ve siyasi yapılar bu yolla oluşabilir ve gelişebilir.
Yerel demokrasiyi sadece Kürt sorununun çözümü için önerilen, bir bölgeye özgü sınırlı bir çözüm olarak görmek Türkiye’nin bir bütün olarak demokratikleşme ihtiyacını göz ardı etmek anlamına gelir. Ama bu tür bir idari yapı aynı zamanda Kürt sorununu çözümü açısından da son derece önemli imkanlar sunmaktadır. Kürt halkının siyasal statü talebi ve hakkının yerel demokrasinin ve özerk yapıların gelişmesiyle karşılanabilecek olması da gerçekliğin diğer yüzüdür.
DTK’nin 26-27 Aralık’ta Diyarbakır’da açıkladığı ve demokratik siyaset alanı için önemli bir açılım sağlayan ‘Siyasi Çözüm Deklarasyonu’na sahip çıkan partimiz, yerinden ve yerelden yönetimi kapsayan, demokratik ve özerk yerel yönetimlerin hem Kürt halkının taleplerinin yerine getirilmesinde hem de Türkiye’nin demokratikleşmesinde, toplumsal barışın gerçekleşmesinde, halkların özgür ve gönüllü birliğinde önemli bir rol oynayacağını savunur.
‘Yarını bugünden kurmak için’ bu doğrultudaki tartışmaları sürdürmek, demokratik bir ‘Yeni Yaşam’ın inşası için adımlar atmak HDP’nin demokrasi mücadelesinin esas yaklaşımı olacaktır. Yerel demokrasi, demokratik cumhuriyet, demokratik siyaset mücadelemiz; eşit ve özgür yurttaşlık ortak vatan hedefimiz ve onurlu barış birlikte yaşam yaklaşımımız Türkiye’nin yeni döneminin umut ışıkları ve demokratik değişimin temelleri olacaktır.
Toplumun en geniş kesimlerini kapsayan demokratik mücadele birliğini oluşturarak mücadeleyi yükseltecek olan demokrasi güçleri ve halklarımız, Kürt halkına yönelik ‘Çöktürme Planı’nı boşa çıkartacak, hem ilçelerdeki saldırıları hem de AKP Hükümeti’nin Saray darbesi aracılığıyla diktatoryal bir rejime gidişini durduracaktır.