1 Kasım 2015 Erken Genel Seçim Sonuçları Üzerine Yığınsal Direnişi Örgütlemek İçin Görev Başına!

1 Kasım 2015 Erken Genel Seçim Sonuçları Üzerine Yığınsal Direnişi Örgütlemek İçin Görev Başına!

Türkiye Komünist PartisiTürkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 2 Kasım 2015 Tarihli Açıklaması

1 Kasım 2015 seçimleri egemen sınıfların ve onların iktidarının 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarını, halkların iradesini tanımaması sonucu gerçekleştirilmiştir. İki seçim arasında ülkeyi yöneten, “Seçim Hükümeti” olarak adlandırılan Savaş Hükümeti gayrı meşrudur, terör ve savaş ortamının körüklenmesine çanak tutmuştur. Suç işlemiştir.

Kendi faşist Anayasalarını dahi çiğneyerek fiili olarak “Başkanlık” görevini yürüten Recep Tayyip Erdoğan, egemen sermaye sınıfları adına yürütülen seçim stratejisinin baş aktörüdür. 13 yıllık Başbakanlık ve son dönem Cumhurbaşkanlığı döneminde işçi sınıfına, yoksul emekçi yığınlara, Kürt halkına karşı işlenen tüm suçların sorumlusu Diktatör Erdoğan’dır.

İşbirlikçi tekelci burjuvazi, ordunun tepesi ile bürokrat ve teknokratlardan oluşan İşbirlikçi Oligarşi bir süre daha Erdoğan ve AKP Rejimi ile yürüme kararı almıştır. AKP-CHP Koalisyonu alternatifleri veya Erdoğan’sız AKP planları yaşama geçmemiştir.

ABD emperyalizmi ve AB’nin emperyalist merkezleri Diktatör Erdoğan ve ona bağlı AKP Rejimi ile devam kararı almışlardır.

MHP, AKP ile devletin yönlendirmesi altında gizli bir ittifak kurmuştur. Burjuvazinin tüm kurum ve kuruluşları AKP’ye destek vermiştir.

AKP Rejimi, egemen sınıfların oluruyla ülkeyi baskı ve terör ortamına sokmuş, ekonomiyi baltalamış, halkların her türlü tedirginliğinin artırılması yönünde saldırgan yöntemler uygulamıştır. Halkları korkutmak, sindirmek ve teslim olmaya yönelik bir strateji geliştirmiştir.

HDP’nin bu koşullarda barajı tekrar yıkması ve oy oranını belli kayıplara rağmen koruması önemli bir başarıdır. Çünkü, AKP Rejiminin amacı HDP’yi baraj altında bırakmaktı. HDP il ve ilçelerine, üye ve yöneticilerine, ve hatta Genel Merkezi’ne yönelik azgın saldırılar, her partinin göğüsleyeceği türden saldırılar değildir.

HDP’ye sözde “muhalif” Doğan Medyası dahil, burjuvazinin tüm kitle iletişim araçları kapılarını kapatmıştır. Ankara Katliamı sonrasında HDP’nin ve HDP’yi destekleyen ilerici, devrimci, demokrat güçlerin miting yapması fiilen engellenmiştir. Buna karşın AKP kitle mitinglerine, TV’lerde boy göstermeye, Belediyelerin ve Valiliklerin, kısacası devletin tüm olanaklarını kullanmaya devam etmiştir.

Diktatör Erdoğan seçimin ön gününde ATV, A-Haber ortak yayınına çıkarak tüm söylemlerini HDP’ye saldırı üzerine kurarak açıkça AKP’ye oy istemiştir. Kendi koydukları yasalar pervasızca çiğnenmiştir.

Bu seçimler bir kez daha göstermiştir ki; Çözüm parlamentoda değil, toplumsal mücadelenin tüm alanlarında yürütülecek sınıf savaşımı sonucunda yığınsal bir direniş ve baş kaldırı sonucu elde edilecektir. Parlamentoya yansıyacak olan bu mücadelenin sonuçları olacaktır.

HDP’nin elde ettiği ve koruduğu başarı böyle bir savaşımın sonucunda elde edilen ve parlamentoya yansıyan sonuçlardır. Bu deneyim şimdi toplumun tüm dokularına yayılmalıdır.

Ankara Katliamı sonrasında daha güçlü, daha da yığınsal mitingler düzenlenseydi, AKP Rejiminin bu saldırılarına halkların tepki ve nefreti, tüm demokrasi, emek, barış, özgürlük ve sosyalizm güçleri tarafından fiilen dile getirilseydi, HDP’nin alacağı oy oranı yüzde on beşleri aşardı.

Türkiye işçi sınıfının devrimci güçleri ve Kürt ulusal demokratik güçleri en son Ankara Katliamı’nda da yaşandığı gibi, 1921’lerde Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesi ile başlayan, 1 Mayıs’larda, üniversitelerde, fabrikalarda, dağlarda, kırlarda bedel ödeyerek bu günlere gelmişlerdir. Türk, Kürt ve diğer halklar binlerce gencini bu mücadelede yiğitçe feda etmiştir. Bu güçler bundan sonra da bedel ödemeye kararlıdır. Ancak bedel ödeyecek olan sadece bu ülkenin devrimci, demokrat, sosyalist, komünistleri olmamalıdır. Asıl bedel ödemesi gereken egemen burjuvazi ve onların iktidardaki temsilcileridir. Biz onlara bedel ödetmek için bedel ödüyoruz.

Bu anlamda, Ankara Katliamı ertesinde güvenlik gerekçesi ile geri adım atılması, AKP Rejiminin tam da istediğinin uygulanması anlamına gelmiştir. AKP Rejimi ve devlet güçleri amaçlarına ulaşmak için nasıl ki her türlü yöntemi uyguluyorlarsa, biz de onların saldırıları karşısında savunmaya geçmek yerine daha fazla direniş, daha yığınsal tepki yaratılmasını sağlamak durumundayız.

İşçi sınıfının devrimci güçlerinin önümüzdeki dönem önünde duran en önemli görev, işçi sınıfını, ezilen yoksul emekçi halkları, AKP’nin ve genelde burjuvazinin demagojik, yalan politikalarının etkisinden kurtarmak, kendi öz mücadele deneyimleri temelinde örgütlemek ve yığınsal direnişi yükseltmektir.

AKP iktidarı şimdi içeride ve dışarıda işçi sınıfına, Kürt halkına, barış ve demokrasi güçlerine karşı saldırılarını artıracaktır. Suriye’ye, Rojava’ya yönelik saldırgan politikalarına hız verecektir. İçeride de baskı ve saldırganlığını geliştirecek en ufak bir hak arama istemine karşı sert tepki verecektir. Hukuksuzluğu yaygınlaştıracak, sendikal ve demokratik hakları daha da budamaya çalışacaktır. İşçi sınıfını kendi kontrolu altındaki iş kolu sendikaları ve konfederasyonlara yöneltmek için türlü oyunlar tezgahlayacak, kendi koydukları yasaları hiçe sayacaktır. İşçilerin, işsizlerin, köylülerin, memurların, öğrencilerin, emeklilerin, yoksulların yaşam koşulları daha da zorlaşacaktır.

Türkiye işçi sınıfı hareketi ile Kürt ulusal demokratik hareketinin ortak mücadelesi iktidarı hedefleyecek bir sınıf mücadelesi temelinde geliştirilmelidir. Burjuvazi’nin iktidarına köklü olarak son verip işçi sınıfının ve yoksul emekçi halkların iktidarı kurulmadığı sürece Türkiye halkları özgür olamayacaklardır. Burjuvazi buna direnmektedir. Onun için seçimleri dahi geçersiz kılıp kendi belirlediği koşullarda yeni seçimler düzenleyebilmektedir. 1 Kasım 2015 seçimleri bize bunu açıkça göstermiştir. Bu deneyden öğrenmek, gerekli sonuçları çıkarmak ve sınıf mücadelesini yükseltmek güncel zorunlu görevimizdir.

HDP’nin bütün bu olumsuz koşullar altında elde ettiği başarı ve daha iyisini gerçekleştirmek anlamında bu seçimlerde yapılan hatalardan çıkarılan deneyimler temelinde sınıf savaşımını yükseltmek, yığınsal direnişi örgütlemek için görev başına.

Partimiz, Merkez Komitesi üyemiz Kadri Erol yoldaşı Ankara Katliamı’nda kayıp vererek bu seçim sürecinden bilenerek çıkmıştır. Kadri yoldaşın anısını yaşatmak, O’nun uğruna mücadele ettiği değerleri bu topraklarda gerçekleştirmek için savaşmak demektir. Kadri yoldaşa sözümüz, Suphi, Bilen ve Deniz yoldaşlara verdiğimiz sözü perçinlemiştir. Gereği görevimizdir.

Kapitalizm barbarlık demektir. Kurtuluş ve Özgürlük Sosyalizm’dedir.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
2 Kasım 2015

(www.türkiyekomünistpartisi.org itesinden alınmıştır)


Konuyla ilişkili diğer makaleler