6 Soruda Bölgemizdeki İhtilafların Arka Planı

6 Soruda Bölgemizdeki İhtilafların Arka Planı

1) ‘Balkanlar-Kafkaslar-Ortadoğu İhtilaflar Üçgeninin’ merkezinde bulunan Türkiye’nin temel dış politik sorunları nelerdir?

Türkiye'nin jeopolitik konumuTürkiye, jeopolitik açıdan “Çözümsüzlük Üçgeni” olarak da nitelendirilebilecek bir coğrafyanın merkezinde bulunmaktadır. Haritaya yakından bakıldığında, Türkiye’nin komşularıyla ciddi sorunlar yaşayan bir ülke olduğu görülebilir. ABD ve İsrail ile stratejik partner olan Türkiye, AB ile olan ilişkilerinde Almanya ile “güvenlik ve istikrar” hedefli partnerlik kurmuştur. Almanya, halihazırda Türkiye’nin en büyük ihracat partneridir.

Balkanlar, Ege ve Akdeniz’deki temel rakibi, süreli devam eden etkinlik mücadelesi içerisinde olduğu Yunanistan’dır. Bosna ve Makedonya’da üstünlük sağlama mücadelesi, Ege’de adalar sorunu ve Kıbrıs sorunu, Türkiye’nin Yunanistan politikalarını belirlemektedir. Kıbrıs’ın güneyinde, Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail ile doğal gaz aramaları üzerine süren tartışmalar, deniz ticaret bölgesi ihtilafı, bu politikaları ayrıca zora sokan faktörlerdir.

Güvenli Bölge PlanlarıRusya ile sürdürülen ilişkiler ise, aynı İran ve Pakistan ile olduğu gibi, hem rekabet, hem de işbirliği temelinde şekillenmektedir. Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Türki cumhuriyetler ile petrol ve doğal gaz ithalatı, Türkiye’nin Rusya ve İran politikalarını belirleyen temel faktörler hâline gelmişlerdir. Türkiye’nin bir tarafta Suudi Arabistan ve Körfez İşbirliği ülkeleri ile birlikte İran öncülüğündeki “Şii yayını” geriletme çabası içerisinde olması, diğer yandan da Irak Kürdistan Bölge Yönetimi ile yürütülen işbirliği politikası nedeniyle Irak merkezi hükümeti Türkiye’nin önemli bir dış politika karşıtı olmuştur.

2) Güney Kürdistan yönetimi ile olan ilişkiler bağlamında Türkiye’nin politikaları açısından Suriye neden önem taşımaktadır?

Yılda yaklaşık 60 milyar Dolar’ını petrol ve doğal gaz ithalatına harcayan Türkiye için Güney Kürdistan (Resmi Türkiye jargonuna göre, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi-IKBY) merkezi önem taşıyor. Türk şirketlerinin alt yapısının yüzde 75’ini inşa ettiği Güney Kürdistan’da toplam 45 milyar varil petrol ve 200 milyar metreküp doğal gaz rezervi mevcut. Güney Kürdistan yönetimi, 2010 yılında yaptığı bir açıklamada bir kaç yıl içerisinde günde 1 milyon varil petrol üretmeyi hedeflediğini açıklamıştı. 2016’da ise üretim günde 2 milyon varile çıkartılması planlanıyor. 2 milyon varil ise yıllık yaklaşık 75 milyar Dolar gelir anlamına gelmektedir.

Şu anda faaliyette olan Kerkük-Yumurtalık boru hattının kapasitesi, hedeflenen bu miktarları taşıyabilecek düzeyde değil. Bu nedenle uluslararası enerji tekelleri Güney Kürdistanın kontrolündeki petrol ve doğal gazın Batı ülkelerine nakledilmesi için yeni bir boru hattı projesini geliştirdiler. Bu hattın Kerkük’ten çıkıp, Rojava (Suriye’nin kuzeyindeki Batı Kürdistan) üzerinden Ceyhan’dan dünya piyasalarına pazarlanmak üzere Yumurtalık’a ulaşması planlanmaktadır.

3) AKP hükümetinin “Güvenli Bölge” veya “Tampon Bölge” talebinin asıl amacı nedir?

Kerkük PetrolüHürriyet gazetesi, AKP hükümetinin ABD ve koalisyon güçlerinden talep ettiği “Güvenli Bölge” haritasını yayımlamıştı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun her fırsatta “insani trajediler” gerekçesiyle savunduğu “Güvenli Bölgenin” haritası ile uluslararası enerji tekelleri tarafından hazırlanan yeni boru hattı planı üst üstte konulduğunda, talep edilen bölgenin tam olarak yeni boru hattının geçmesi planlanan yerleri içerdiği görülür.

AKP hükümeti, “insani trajedi” gerekçesinin yanı sıra, Suriye’de bulunan ve Türkiye toprağı sayılan “Süleyman Şah Türbesinin” korunmasını ve Halep’in Suriye hükümetinin eline geçmesi durumunda söz konusu olabilecek mülteci akınını da gerekçe olarak kullanmaktadır. Suriye sınırındaki Akçakale kasabasına 2012 yılında düşen bir havan topu nedeniyle yaşamını yitiren 5 sivili gerekçe gösteren AKP hükümeti, NATO Sözleşmesi’nin 4. Maddesine dayanarak, yardım istemişti. NATO bunun üzerine, Adana’da bulunan BD Patriot Sisteminin yanı sıra, Gaziantep’e Hollanda ve Kahramanmaraş’a Almanya Patriot Sistemlerini konuşlandırmıştı. Hava savunma sistemleri olan Patriot’lar “uçuşa yasak hava sahası” oluşturma ve ilân edilecek bir “Tampon Bölgeyi” koruma görevine sahipler.

4) Türkiye’nin, Suriye sınırını korumak için NATO güçlerine ihtiyacı var mı?

TSK'nın KonumlanışıAKP hükümeti 2011 yılından bu yana Suriye ve Irak sınırlarına 150 bin kişilik personele sahip olan 2. Orduyu konuşlandırdı. Batman, Erhac, Diyarbakır ve İncirlik’teki askeri hava limanlarında bulunan savaş uçaklarının yanı sıra, farklı askeri üslerde TSK’nin saldırı helikopterleri, zırhlı birlikler, roket sistemleri ve özel komando birlikleri bulunmaktadır. ABC-Silahlarına karşı oluşturulan özel birlik, ki Türkiye’de tektir, Adana’ya konuşlandırılmıştır. Türkiye, bu devasa askeri güç ile, ABD ve NATO güçlerine ihtiyaç duymaksızın, dış politikasını askeri araçlarla dayatma yetisine sahiptir. Son yıllarda aldığı lisanslarla askeri-sınaî kompleksini geliştiren Türkiye’nin bu askeri gücünü dış politik taleplerini dayatmak için kullanmasının önündeki tek engel, NATO’nun stratejik hedefleridir. Bu hedefler gerektirdiğinde Türkiye’nin elindeki askeri güç bölge ülkelerine karşı kullanılacaktır.

5) Petrol ve doğal gaz rezervleri haricinde bölgeye yönelik stratejileri belirleyen başka hangi faktörler vardır?

Balkanlar-Kafkaslar ve Orta Doğu, enerji rezervlerinin yanı sıra özellikle içme suyunu kontrol etme mücadeleleri açısından da merkezi önem taşımaktadır. Neredeyse çaylara ve küçük derelere kadar tüm su kaynaklarını uluslararası tekellere peşkeş çeken Türkiye su sorununda da merkezi rol oynamakta.

HES ve baraj politikaları, 2002-2014 yılları arasında 50 milyar Dolar özelleştirme “gelirleri” sağlayan AKP hükümeti açısından, su kaynaklarını hem kapitalist sermaye birikiminin hizmetine sunma, hem de komşu ülkelere karşı bir “silah” olarak kullanma olanağını vermektedir.

Haritadan görülebileceği gibi, Türkiye’nin komşu ülkelerinde de içme suyu ve su kaynakları üzerine çeşitli ihtilaflar bulunmaktadır. AB, ABD ve NATO strateji belgelerinde “içme suyu” ve “su kaynaklarının” 21. Yüzyıl’ın temel ihtilaf nedenlerinden birisi olacağını ve emperyalist güçlerin stratejilerini bu ihtilafa göre “şekillendirmeleri gerektiği” okunabilir.

Bu açıdan Türkiye hükümetleri uzun yıllar öncesinden bu gelişmeye yanıt olarak geliştirdikleri “Güney Anadolu Projesi” ile ellerine stratejik önemi olan bir silah geçirmişlerdir.

6) Uluslararası enerji tekellerinin planladıkları yeni Kerkük-Yumurtalık boru hattının su kaynakları ve bölgedeki stratejilerle nasıl bir bağlantısı vardır?

Doğalgaz ve Su SorunlarıPlanlanan yeni Kerkük-Yumurtalık boru hattı IKBY ve Suriye haricinde, İsrail ve Katar için de önem taşımaktadır. Bunun bir nedeni doğalgazdır: 2010 yılında Doğu Akdeniz’de, Levante Havzası’nda toplam 3,5 trilyon metreküp doğal gaz  rezervi bulunmuştu. İsrail, kıyısından yaklaşık 100 km uzaklıktaki “Tamar Alanında” doğal gaz çıkartmaya başladı. 2019 yılında rezervleri daha yüksek olan “Leviathan Alanında” doğal gaz çıkartmaya başlayacak. Böylelikle Mısır’a olan doğal gaz bağımlılığından kurtulmayı planlayan İsrail, aynı zamanda çıkardığı gazı da ihraç etmek istiyor.

BOTAŞ tarafından yapılan ve Türkiye basınında yer alan bir açıklamaya göre, İsrail doğal gazını Ceyhan’dan pazarlamayı planlıyor. Ancak Ceyhan’a ulaşacak bir boru hattı, kısa yol olan Lübnan’dan geçmeyecek, çünkü Lübnan, İsrail egemenleri için “istikrarsız” bir ülke. Önceki yıllarda Kilis’e ulaşacak bir boru hattı için planlar yapılıyordu. Şimdi ise Batı Şeria ve Golan Tepelerinden geçip, Suriye üzerinden, planlanan yeni Kerkük-Yumurtalık boru hattına bağlanacak bir proje geliştirildi.

Enerji şirketlerinin internet sitelerinde benzer bir projenin Katar tarafından da geliştirildiği bildirilmekte. Katar, likit doğal gaz satışında dünya lideri. Ancak doğal gazın likitleştirme işlemi hayli pahalı ve nakliyat için özel tankerlere ihtiyaç var. Ayrıca alıcı ülkelerin limanlarında da likit doğal gazı alıp, dönüştürecek rafinelerin kurulmuş olması gerekiyor. Bu nedenle planlanan yeni Kerkük-Yumurtalık boru hattına bağlanmak Katar için hem giderleri azaltacak, hem de daha fazla doğal gaz satışını sağlayacak.

Bölgedeki Su SorunlarıPlanlanan yeni Kerkük – Yumurtalık boru hattına bağlanan bir hat kurulmasının İsrail’e ayrı bir getirisi olacak: Fırat ve Dicle’nin suyu. Kurulduğu günden beri kronik su sorunu çeken İsrail, paralel bir boru hattı ile Fırat ve Dicle’den su nakledebilecek.

Daha önce Manavgat Projesi çerçevesinde Türkiye ile su antlaşması yapan İsrail, bu şekilde hem stratejik partneri, hem de bölgedeki etkinlik mücadelesinde rakibi olan Türkiye’ye daha fazla bağımlı olmaktan kurtulacak. Bu açıdan bakınca, İsrail başbakanı Benjamin Netanjahu’nun, Güney Kürdistan için, “Bağımsız Kürdistan çabalarına destek vermeliyiz” açıklamasının nedeni aydınlanıyor.

Sonuç yerine:

Türkiye’nin merkezinde bulunduğu coğrafyadaki ihtilafların arka planını açıklamak için şüphesiz daha bir çok sorunun yanıtı aranabilir. Ancak sadece bu altı soru dahi, emperyalist güçlerin uzun vadeli stratejileri için yaşamsal önem taşıyan coğrafyadaki kimi ihtilafı açıklamaya yetiyor. Burada eksik kalan nokta ise, küresel stratejilerin bölgeye olan etkilerine bakmaktır. ABD’nin Pasifik’e yönelme politikası, Pasifik bölgesinde suların ısınmasına neden olurken, Ortadoğu’nun kaynamasına da neden oluyor.

Bu konuyu ise başka bir yazıda ele alalım.


Konuyla ilişkili diğer makaleler