Aşık İhsani Baba, Seni unutmadık, çok özledik...

Aşık İhsani Baba, Seni unutmadık, çok özledik...

Aşık İhsani“Asıl adı İhsan Sırlıoğlu’dur. 1932 yılında Diyarbakır’da doğar, küçük yaşta şiir yazmaya başlar. İki yaşında iken babası Filit’i kaybeder ve annesi tarafından sıkıntılı ve yoksul bir ortamda büyütülür. Çalışmak için sürekli diğer köylere ve şehirlere gitmeye başlar. 17 yaşındayken İstanbul Büyükçekmece Mimarsinan Köyü’nde maden ocağında çalışmaya başlar. Maden kapanınca lastik fabrikalarında çalışır, daha sonra Erzurum’a askere gönderilir. Askerlik sonrası kendi kendine saz çalmaya başlar. Sazı ile Anadolu’yu dolaşmaya başlar. Bu seyahatlerinin birinde Manisa Tarzanı ile tanışır ve bir müddet yanında kalır. Aşık İhsani türkülerini Güllüşah ismindeki hayali bir kıza söylemektedir. 1957 yılında Uşak Şeker Fabrikası’nda çalışmaya başlar. Uşak’ta bir hapisane müdürü ona, ‘senin Güllüşah’ı bulduk’ der, kız her ne kadar İhsani’nin hayallerindeki Güllüşah değilse de bu kızla evlenir. İhsani ona da saz çalmayı öğretir ve Aşık İhsani ve Güllüşah olarak şehir şehir dolaşmaya başlarlar. Bu ikili halk tarafından oldukça ilgi görmeye başlar. Aşık İhsani ve Güllüşah adlı kitapları yapılır. 1958’de Ankara Radyosu Yurttan Sesler programının şefi Muzaffer Sarısözen tarafından programa davet edilir. Her hafta Çarşamba günleri Güllüşah ile birlikte radyoda türkü söylemeye başlarlar.

Bu esnada Celâl Bayar ve Adnan Menderes ile tanışır ve görüşmeye başlarlar. DP’nin mitingleriyle Türkiye’de dolaşmaya başlar. “Evvel Allah sonra Demokrat Parti” ve benzeri şarkılar yapar. Bu esnada 27 Mayıs Darbesi olur. Türk Ocakları’nın 51. Yıldönümü dolayısıyla TRT‘de verilen bir törende alel acele sahneye çıkarılır. Sakalı göğsünde, saçı belinde bir halde sahneye çıkan İhsani’nin söylediği şarkı Başbakan Fahri Özdilek tarafından beğenilmez. Başbakan ayağa kalkarak “Atın şu komünisti oradan...” der ve İhsani şaşkınlık içinde kendini karakolda bulur. Bir yıl sonra Fransızlar tarafından yapılan bir Türkiye tanıtım filminde karısı ve oğlu Garip ile birlikte yer alır. 1962’de milletvekilleri maaşlarına yapılması istenen zam ile ilgili kararın görüşüldüğü günlerde meclise giderek protesto gösterilerinde bulunur. Belçika Kültür Bakanı ile bir Türkiye ziyareti sırasında tanışır ve gezi dönüşü “Saçı ve sakalı gibi uzun görüşlü Aşık İhsani” olarak Belçika gazelerinde boy gösterir. Türkiye İşçi Partisi’nin kuruluşuyla birlikte sol hareketlere ilgi duymaya başlar. İlk yazdığı devrimci şiir “Korkuyorlar, korkacaklar, korksunlar Geliyoruz, geleceğiz, yakındır” şiiridir. Daha sonraki röportajlarında bu döneme kadar ki yaşamını cahillik olarak tanımlayacaktır. Bu dönemde Ağalı Dünya adlı kitabı yayınlanır. Daha önce içinde olduğu Adalet Partisi ile artık düşman olurlar. 22 Kasım 1967’de öğrenci örgütlerinin düzenlediği Kıbrıs mitingi sırasında Deniz Gezmiş ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri bayrağını yakarlar. Şiirleri birçok dergide yayınlanmaya başlar. Bu arada Çetin Altan ile tanışırlar. Çetin Altan ve sol çevreden birçok kişi yazdığı şiirlerin, kitapların Sovyetler Birliği’nden gönderildiğinden şüphelenmektedir. Bu şiirleri okul yüzü görmemiş birinin yazdığına inanmazlar. En son onu konunun uzmanı olan Pertev Naili Boratav’a götürürler. Boratav, İhsani’yi dinler ve “İhsani bir halk ozanıdır.” diyerek İhsani üzerindeki şüpheleri kaldırır. 1977’de Almanya ve Belçika’ya gider ve bu ülkelerde de televizyon programlarına katılır, ödüller alır. 1979’da Avustralya’ya gider. Son yıllarında Diyarbakır’da yaşayan Aşık İhsani 21 Nisan 2009’da Diyarbakır’da öldü.”

Wikipedia, Aşık İhsani’yi böyle tarif ediyor.

***
İhsani Baba ile İstanbul’da sohbet ederken söz Musa Eroğlu’nun söylediği, sözleri Dursun Ali Akınet’e ait olan “Yolun Sonu” türküsüne geldi. İhsani Baba hiddetle:

Ne demek, ‘Bana ne yazdan bahardan’, böyle bir söz olur mu?” Ve devamında, “kendine ozanım diyen kişi hiçbir zaman sözlerine ‘bana ne’ diye başlayamaz,” diyerek, “çünkü halkın baharı da, yazı da, üzüntüsü ve sevinci de ozanı ilgilendirir. Ozan bunların hiç birine ‘bana ne’ deyip sırtını dönemez.” bitirdi sözünü.

Doğru söze kim ne diyebilir. Söylediklerinin hepsi gerçeklerin ve ozan olmanın ta kendisi idi. Çünkü İhsani Baba, hiç, bahara veya yaza bile “bana ne” diye seslenmemiştir. Şöyle ki:

Mevsimlerden ilkbahardı
Yerler benek, benek kardı
Gönlümce bir hava vardı
Kandil dağı yaylasında

İhsani Baba ile İstanbul’da kaldığı on gün boyunca çok renkli sohbetlerimiz oldu. Bu sohbetlerin çoğu kendi yaşadığı olaylar ve halk ozanlığı üzerine idi. Söz dolandı geldi Aşık Veysel ve onun halk şiirinin son halkası yaygarasına. Aşık Veysel’in büyüklüğüne sözü yoktu. Onun sözü halkının derdine ve sorunlarına karşı duyarsız oluşuna idi. Halkından kopuk, sadece kendini avutmasına idi sözleri. Buna örnek olarak ta 1969’da onun ile yaşadıkları bir olayı anlattı.

Can Yücel, Yaşar Kemal ve birkaç arkadaş, ilk defa Şah Hatayi gecesi hazırlamaya karar verdik. Bu zaman içinde büyük ozan Aşık Veysel’in Ankara da opera meydanında ki bir otelde devlet tarafından kendine tahsis edilen otel odasında olduğunu öğrendik. Can Yücel ve Yaşar Kemal ile kalkıp yanına gittik. Kendisinin de geceye katılmasını söyledik. Parmağını çenesine dayayıp bir müddet düşündükten sonra ‘Beni bu işe karıştırmayın’ dedi.

Devletin engelleme çabalarına rağmen geceyi yaptık. Çok da başarılı geçti. Fakat ertesi gün gazeteler şöyle yazdı. ‘Büyük ozan Aşık Veysel bir grup solcu ozan ve yazarın düzenlemiş olduğu geceye katılmadı.’ Aşık Baba geceye katılmadı diye de devrin hükümeti ona maaş bağladı.
 

 

İHSANİ BABA

Gideli altı yıl oldu tam bugün
Dizeler sazında soldu tam bugün
Hasretin kalbime doldu tam bugün
Bir daha gelir mi? İhsani Baba

Yokluğuna dayanmadı şiirler
Seni anlamadı sahte şairler
Bir İhsani vardı, hani ya derler?
Bir daha gelir mi? İhsani Baba

Ozanım demekle olur mu Ozan?
İktidara yamak var birkaç sazan
Kızıldere için ağıtlar yazan
Bir daha gelir mi? İhsani Baba

Her dizesine kavgasın katan
Kavgası uğruna hücrede yatan
Şu kel ağalara var mıydı çatan?
Bir daha gelir mi? İhsani Baba

Zalimin zulmüne başı dik duran
Halkı için sazın teline vuran
Hücreleri yıkan zincirler kıran
Bir daha gelir mi? İhsani Baba

Dursunoğlu Ali gözlüyor yolun
Bilirim her zaman canlıdır solun
Ozanı eksilmez Anadolu’nun
Bir daha gelir mi? İhsani Baba

KOMÜNİST OZAN
21.04.2015