BAŞKA BİR GEZEGENDE Mİ YAŞIYORUZ?

BAŞKA BİR GEZEGENDE Mİ YAŞIYORUZ?

  1. ANKARA YÜKSEL DİRENİŞİ, Nuriye ile Semih’in tutuklanması ile sonuçlanmadı. Acun Hoca ve Veli ile Semih’in eşi Esra, Veli’nin annesi, Nuriye’nin annesi direnişi sürdürüyorlar. KHK’lar yoluyla haksız olarak işten atılan eğitim emekçilerinin direnişi bu. Nuriye ile Semih ise Cezaevinde Açlık Grevi’nin 100.Gün sınırını aştılar ve kritik aşamada direnmeye devam ediyorlar.

  2. DİSK’e bağlı işkolu sendikalarının üyeleri, sendikalarının önderliğinde KIDEM TAZMİNATI GASPINA karşı direniyorlar. Çeşitli etkinlikler ve direnişlerle seslerini duyurmaya çalışıyorlar.

  3. Metal iş kolunda işçiler, aynen cam iş kolunda ve tekstil iş kolunda olduğu gibi GREV kararı alıyorlar. Ancak OHAL ile yönetilen ülkemizde grevler ertelenme yoluyla yasaklanıyor.

  4. HDP’nin 80’den fazla seçilmiş BELEDİYE BAŞKANLARI görevden alınıyor, kayyum atanıyor, ses çıkaranın kafasına balyoz indirerek susturuyorlar.

  5. Demokrat GAZETECİLER ve AKADEMİSYENLER 200 günü aşkındır mahkeme önüne çıkarılmadan TUTUKLU halde bekliyorlar. Düşünce Özgürlüğü bir suç kategorisi halini almış vaziyette.

  6. Halk tarafından seçilmiş VEKİLLER dokunulmazlıkları kaldırılmak suretiyle yargılanarak tutuklanıyorlar, halkın kendilerine verdiği görevleri yapmaktan alıkonuyorlar.

  7. Seçimlerde 6 Milyon oy almış parlamentoda temsil edilen bir partinin, HDP’nin Eş Genel Başkanları TUTUKLU.

  8. CİZRE’de bodrumlardan çıkarılan cesetler 200 günü aştığı halde otopsileri yapılıp ailelerine teslim edilmiyor, morglarda bekletiliyor.

  9. NUSAYBİN, CİZRE gibi yakılıp yıkılan yerleşim bölgelerinde yıkılmış evlerin altında hafriyat sırasında hala ceset parçaları çıkıyor. TOKİ bu cesetlerin üzerine bina yapmayı planlıyor.

  10. YEŞİL YOL çalışmaları tekrar hukuksuz bir şekilde başlatılıyor ve halkın direnişinin engellenmesi için bütün alan YASAK BÖLGE ilan ediliyor.

  11. RAMAZAN ayında, enflasyon sonucunda temel besin maddeleri ve yaş sebze meyve ateş pahası.

  12. Suriyeli GÖÇMENLER AÇLIKLA MÜCADELE adına sokaklarda, caddelerde, otoyollarda bebeleri ve çocukları ile dileniyor.

  13. Geçim derdine düşen YOKSUL KIR EMEKÇİLERİ mevsimlik tarım işçisi olarak batı Anadolu, Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de ağır koşullarda yaşayarak çalışıyorlar. İstanbul gibi metropollerde belediyeler peyzaj işçisi olarak çalıştırıyorlar, cadde kenarlarında minibüs ve kamyonetlerde ailece yatıp kalkıyorlar.

  14. Onbinlerce yoksul genç, evlerine ekmek götürebilmek ve yoksul ailelerine destek olmak için metropollerde KAĞIT ATIK TOPLAYICISI olarak günde yüzlerce kilometre yürüyerek çalışıyorlar.

  15. Türkiye’de 15 milyona yakın yurttaş, KREDİ kartı, tüketici kredisi, emlak ve araç kredilerini ödeyemez durumdalar. Kişisel İFLAS koşullarında icra takibi altındalar.

  16. Ülkede gayrı resmi İŞSİZLİK oranı yüzde 20’yi aşmış durumdadır.

  17. 4 kişilik bir ailenin AÇLIK SINIRI 1590 TL, YOKSULLUK SINIRI 4900 TL. Asgari net ücretin 1400 TL olduğu koşullarda bir kişinin asgari ücretle çalıştığı bir ailede durumu siz hesap edin.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Sadece burada sıraladığımız olgu ve sorunlardan etkilenen milyonlarca yurttaşımız var. Tüm sorunları ve etkilenenleri toplarsanız nüfusun ezici çoğunluğu bu somut gelişmelerden etkileniyor durumda. Yani MUHATAP.

Adalet Yürüyüşüİnsanlar tepkisiz mi?

Herkes birbirinin bakıp soruyor; “Bu kadar sorun var, insanlar neden tepkisiz davranıyor?” HAYIR! İnsanlar tepkisiz değiller. İnsanların her birinin kendi alanlarındaki tepkileri bir türlü bir araya getirilip genel bir tepki haline getirilmekte zorlanılıyor. İktidarın bu “tehlikeyi” önlemek içi baş vurduğu birden fazla yöntem hepimizce malum. 7 Haziran seçim sonuçlarının yok sayılmasından başlayın, yaratılan baskı ve terör ortamı, 15 Temmuz Darbesi, OHAL, yasaklar, sansürler, tutuklamalar, milliyetçi ve dini hassasiyetlerin kullanılması gibi çeşitli projelerle UZATMALARI OYNUYORLAR.

Bu açıdan bakıldığında Ankara’dan İstanbul’a başlatılan ADALET YÜRÜYÜŞÜ birçok açıdan, toplum içinde oluşan kısmi tepkileri bir noktaya toplamak ve onun etrafında ülkenin her yanında yığınsal, ortak tepkinin yaratılması için veri sağlıyor. Sadece tüm tepkilerin bir kanala akıtılması değil, aynı zamanda Türkiye devrimci, demokratik, sosyalist hareketin, Kürt devrimci, demokratik, özgürlük hareketi ile ortak birleşik mücadelesinin gelişmesine de ADALET YÜRÜYÜŞÜ uygun bir ortam hazırlıyor. “CHP’ye güvenilmez, nerede frene basacakları belli olmaz, sonuçta burjuva partisi olduğu için devletle anında uzlaşır” gibi görüşler hepsi doğrudur. CHP’nin dokunulmazlıkların kaldırılmasında, 15 Temmuz sonrası süreçte ve Kürt illerindeki imha hareketi karşısındaki siyasi edilgen tavrı da malumumuz. Biz de başka gezegende yaşamıyoruz. Eleştirenler kadar bu konulara biz de vakıfız. Ancak burjuvazi her zaman sonunda BİNDİĞİ DALI KESMİŞTİR. Karl Marx ve Friedrich Engels’in KOMÜNİST PARTİ MANİFESTOSU’nda “burjuvazi kendi mezar kazıcısını kendi yaratır” tespiti olgulara pozitif yanından bakma yönteminin anlamlı bir ifadesidir. CHP’nin de burjuvazinin partisi olduğu olgusunu bir an bile akıldan çıkarmadan, burjuvazinin de kendi iç çelişkilerinin olduğunu, ve sınıf mücadelesinde bu çelişkilerden yararlanılması olanağı olduğunda bunun da değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatmaya gerek olmadığını düşünüyoruz.

CHP ve AKP seçmenlerinin ezici bir çoğunluğunun işçi ve emekçilerden oluştuğu, bu seçmen yurttaşların burjuva ideolojisi, kültürü ve propagandası altında yanlış yerde durdukları ancak emekçi halkların işçi sınıfı öncülüğünde yürüteceği mücadelenin yükselmesinde bilince çıkar. İşçi sınıfının politik ve sendikal örgütlerinin istemleri, belgileri, programları bellidir. Bizi de bağlayan, bize yön veren, yolumuzu çizen bu içeriklerdir. Dolayısıyla korkmaya, çekinmeye, yanlış mı yapıyoruz sorusunu sormaya hiç gerek yok. En ufak kıvılcımı büyütebilmek ve kıpkızıl bir güneş topuna dönüştürebilmek, sınıf mücadelesini yükseltmek için tek yoldur.

Biz bu durumda ne yapabiliriz?

I. ADALET istemi bizim de istemimizdir. Biz burjuva düzenin sınırlarını aşan bir SINIF ADALETİ yanlısıyız. Dolayısıyla bu slogan bize ters değildir. İçeriğini nereye taşıyacağına bağlıdır.

II. Bu yürüyüş 25 günde tamamlanacak, yüzlerce yerleşim alanından geçecek, onlarca ilçede mola verilerek gerçekleşecek. Bütün geçilen yerlerde yurttaşlarla temas, görüş alışverişi mümkündür. Geçilen yerleşim alanlarının kimisinde gazetemiz okunuyor, dağıtılıyor. Demek ki okuyucularımız mevcut, aktivistlerimiz de var. O halde bu çalışmalara katılacağız. Bu güzergahta mümkün olan en fazla mahalle, köy, ilçe ve ilde, diğer ilerici, devrimci, demokratik, sosyalist güçler ile birlikte MECLİS yapılanmalarının oluşmasını, olan yerlerde güçlenmesini sağlayacağız.

III. Tüm illerde hatta kimi ilçelerde ADALET YÜRÜYÜŞÜ ile dayanışma amacıyla ADALET yürüyüşleri düzenleniyor, stantlar açılıyor, etkinlikler gerçekleştiriliyor. Bu etkinlikler eylem birlikleri ve platformlar çerçevesinde yürütülüyor. Bu süreçlere okuyucu ve aktivistlerimiz aktif olarak katılarak bulundukları yerde MECLİS’lerin genişlemesini, kurulmamışsa kurulmasına somut katkı sağlamaları mümkün ve gereklidir.

IV. Oluşacak meclislerde veya var olup geliştirilecek meclislerde yurttaşların katılımı ve aktif görevler üstlenmelerinin sağlanması belirleyici olmalıdır. Meclisler farklı örgütlerin birlik platformları değil, halkların meclisleri, işçi meclisleri, demokrasi meclisleri olmalıdırlar.

V. Yürüyüşün ulaşacağı il olan İstanbul’da Maçka Demokrasi Parkı, İstanbuldaki dayanışma etkinliklerinin merkezi konumundadır. İlçelerdeki etkinlikler buradan koordine edilmektedir. Dolayısıyla ilçelerden yurttaşların, fabrika ve atölyelerden işçi ve emekçilerin MAÇKA DEMOKRASİ PARKI’na gelerek dayanışmalarını belirtmelerini, ondan sonra da oradan aldıkları pozitif enerjiyi işyerlerine ve yerleşim birimlerine taşımalarını organize etmeliyiz. Henüz MECLİS kurulmayan mahalle, işyeri ve semtlerde bu şekilde meclis kuruluşları hızlanacaktır.

VI. Tüm etkinliklerde (yürüyüş güzergahı, konaklama yerleri, il, ilçe ve mahallelerdeki dayanışma eylemleri ve Maçka Demokrasi Parkında) gazetemizin tanıtımını, dağıtımını yaygınlaştırmak, görüş ve önerilerimiz temelinde yurttaşlar ile diyaloglar kurmak, sohbet etmek, görüşmek, ilişki geliştirmek. Ülkenin sorunları konusundaki çözüm önerilerimizi, demokratik ve sosyalist Türkiye programımızı yurttaşlarımıza taşımalıyız. Mümkün olduğu kadar fazla adres, elektronik posta ve telefon alarak abone sayımızı artırmaya, yeni gönüllü dağıtıcılar kazanmaya yönelmeliyiz. Her yeni gönüllü dağıtıcı, oturduğu veya çalıştığı yerde, yerel Meclis’lerin çalışmalarında görev almalı, aktif katkıda bulunmalı, çevresinde bu çalışmayı yaygınlaştırmalıdır.

“Ramazan ayının son günleri”, “Bayram havası”, “Yaz Tatili rehaveti” demeden, hiç bir gerekçeyi bahane etmeden ülkemiz yurttaşlarının gerçek BAYRAM’larını yaşayacakları günlere taşıyabilmemiz için tüm yaratıcılığımızı devreye sokalım, enerjimizi toplayalım ve saflarımızı genişletelim, güçlendirelim.


Konuyla ilişkili diğer makaleler