BAHÇELİEVLER KATLİAMI’nın 37. Yıldönümü

BAHÇELİEVLER KATLİAMI’nın 37. Yıldönümü

8 Ekim 1978 akşamı daha önceden hazırlanan plan yürürlüğe konacaktır. Planı Reis kod adlı Abdullah Çatlı yapmıştır. Plandan önce İdi Amin kod adlı Haluk Kırcı saldırılacak daireye giderek keşif yapar. Keşif yapılan adres Bahçelievler’deki 15. Sokaktaki 56 numaralı binanın 2 kapı numaralı dairesidir. Planı o akşam gerçekleştirmeye karar verirler. Ercüment Gedikli Dadaş Kahvehanesine giderek destek için adam ararken Ömer Özcan ve Duran Demirkıran’ı bulur. Gece saat 22:00’de harekete geçilir. Abdullah Çatlı sokağın sonunda arabanın içinde beklemektedir. Plana göre 4 kişi içeri girecektir: Haluk Kırcı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kürşat Poyraz. Grup gizlice apartmana girer ve daire kapısına gelince silahlarını doğrulturlar. Ercüment Gedikli kapıyı zorlamaya çalışır ancak kapı açılmaz. Zili çalarlar ve kapı aralanınca yüklenerek içeri girerler. İçeride Türkiye İşçi Partisi üyesi ve yöneticileri 5 sosyalist üniversite öğrencisi vardır:

Serdar Alten (23), Hürcan Gürses (26), Efraim Ezgin (23), Latif Can (20), Osman Nuri Uzunlar (20)

BAHÇELİEVLER KATLİAMI’nın 37. Yıldönümü

İçerideki sosyalist öğrenciler televizyon seyretmekteyken baskına uğrarlar. Saldırganlar devrimci öğrencilerin ellerini arkadan bağlayarak yüzükoyun yere yatırırlar. Saldırganlar evde sandıklarından çok sayıda kişiyle karşılaşınca ne yapacaklarını bilemeyip Çatlı’ya danışmaya karar verirler. Kürşat Poyraz ve Ercüment Gedikli arabada bekleyen Çatlı’ya giderler. Abdullah Çatlı, Kürşat Poyraz’a hemen geleceğini söyleyip beklemelerini söyler. Az sonra elinde eter ve pamukla gelir. Daireye giren saldırganlar sırayla üniversite öğrencilerini eterle bayıltırlar. Tam bu sırada kapı çalınır, saldırganlar hiç telaşlanmayıp eve arkadaşlarını ziyarete gelmiş olan iki Türkiye İşçi Partili öğrencisi Faruk Erzan ve Salih Gevence’yi de etkisiz hale getirirler. Çatlı’nın emriyle sonradan gelen iki öğrenciyi arabaya bindirirler. Onlarla beraber arabaya Kürşat Poyraz ve Haluk Kırcı biner. Çatlı arabayı Eskişehir yoluna doğru sürer. 10 dakika sonra araba durur. Araba çalışır durumda ve farları sönük halde TİP üyeleri yoldan uzaktaki tarlaya doğru götürülür ve 600m ötede Faruk Erzan ve Salih Gevence kafalarına sıkılan üçer kurşunla Haluk Kırcı ve Kürşat Poyraz tarafından öldürülür. Arabadakiler son hızla Bahçelievler’deki eve dönerler. Çatlı’nın planına göre evde bayıltılmış olanlar ikişer ikişer Eskişehir yoluna götürülecektir. Uyanmaya başlayan Serdar Alten’i arabaya taşırlarsa da Çatlı, geçmekte olan polis arabasından şüphelenerek içeridekilerin işlerini dairede bitirmelerini Eskişehir yolundaki cesetlerin bulunmuş olabileceğini söyler. Saldırganlar ellerindekileri nasıl öldüreceklerini tartışmaktadırlar. Haluk Kırcı, Osman Nuri Uzunlar’ı mutfağa alarak tel askıyla boğmaya çalışır, başarılı olamayınca yüzüne havluyla bastırarak zorlukla boğar. Haluk Kırcı TİP’li sosyalist gençleri böyle öldüremeyeceğini anlar ve içerideki saldırgan arkadaşlarından dışarı çıkmalarını ister, kendisi hepsini teker teker tabancayla öldürecektir. Az önce Eskişehir Yolu cinayetlerinde kullanılan silahı alır. Ercüment Gedikli, Kürşat Poyraz ve Mahmut Korkmaz daireden dışarı çıkarlar. Ercüment Gedikli gözcüler Ömer Özcan ve Duran Demirkan’a görevlerinin bittiğini bildirir. Sonra Çatlı arabayla gelir ve arabanın geldiğini duyan Kırcı yerde yüzükoyun elleri bağlı yatan gençlerin üzerine tabancasını boşaltır ve koşarak dışarıya çıkar. Serdar Alten karın ve bağırsaklarından 3 kurşunla, Hürcan Gürses kalp ve böbreklerinden 3 kurşunla, Efraim Ezgin başından 4 kurşunla, Latif Can akciğerlerinden 2 kurşunla vurulur. Tam karşı binada oturan polis memuru Tuncay Özkul silah seslerini duyup balkona çıktığında binadan koşarak uzaklaşan uzun ve ince birisini görür. Yine aynı apartmandaki meslekdaşı Seyfi Eroğlu’nu uyandıran polis silahını da alarak karşı binaya geçerler. Kapıyı kırarak içeri girince dehşet görüntüleriyle karşılaşırlar. Gençlerden Serdar Alten ise hayattadır. Serdar Alten saldırganları tarif eder ve Hacettepe Hastanesine kaldırılır.

Haluk Kırcı ertesi sabah Talatpaşa Bulvarı Numara 154/9 adresindeki Çatlı’nın dairesine gelir. Silahı ona teslim eder. Serdar Alten ise savcı Mehmet Bağış’a ifadesini verebilmiş ve saldırganları ayrıntılı şekilde tarif etmiştir. Ülkücülerin saldırısına uğradıklarını belirten Alten kendisine “Reis” diye hitap edilen birisinin varlığından bahseder ve 34 PD plakalı bir araca bindirildiğini söyler. Alten 8 gün boyunca ölümle savaşacak ve sonunda 17 Ekim 1978 günü hayata veda edecektir. Polis bu plakalı bir aracı bulamaz. Buna rağmen olayın çözülmesini iki tesadüf olay sağlayacaktır. Nevşehir-Avanos yolundaki Kozaklı Petrol İstasyonunda mavi Amerikan bir araç şüpheli olarak polise bildirilince aracın 34 PD 137 olan plakasının 34 yazan kısmının kartonla yazıldığı anlaşılır ve kartonun altında 06 sayısı görülür. 06 PD 137 plakalı araç araştırıldığında aracın Ülkücü Mustafa Mit’e ait olduğu ve örgüt adına bu kişi üzerine alındığı anlaşılır. Mustafa Mit gözaltına alınır ve Deniz Kuvvetleri Savcısı Yüzbaşı Enis Tunga dava dosyasında Mustafa Mit ile yapılan görüşmeyi detaylı yazar. Aracın örgüt için alındığını ve Ali Şerit tarafından sürüldüğünü, sürekli olarak ise Muhsin Yazıcıoğlu ve Abdullah Çatlı’nın emrinde olduğu belirtilir. Mustafa Mit ayrıca Bahçelievler Katliamının yapıldığı gün aracı Abdullah Çatlı’nın kullandığını öğrendiğini bildirir. Mustafa Mit, ülkücü camianın bilinen isimlerinden olduğu için Cebeci’de Acem Çayevinde yine örgüt üyesi Şevkat Çetin ile yaptığı konuşmada Bahçelievler olaylarıyla ilgili soru sorduğunda cevap olarak Şevkat Çetin’den “Bizim Çatlı’nın işi” cevabını aldığını açıklar.

Dr. Turhan Temuçin yaptığı açıklamayla olayda kullanılan eterin ülkücü İbrahim Çiftçi’nin talimatıyla hastanede çalışan bir sempatizan tarafından çalındığını belirtecektir. Türkiye İşçi Partisi ve GENÇ ÖNCÜ kadrolarının hesabı mutlaka sorulacaktır.

 

YORUMSUZ

“Özel Harp Dairesi” kitabının yazarı Gazeteci Ecevit Kılıç’ın Bahçelievler cinayetleri hükümlülerinden Ercüment Gedikli’yle geçen yıl yaptığı söyleşiden:

- “Hadiseden iki buçuk ay sonrasına kadar polisin her hangi bir ciddi operasyonu olmadı. Çünkü olaydan sonra etraftan çok sayıda adam toplandı. Sorgulandı ve serbest bırakıldılar. Kahveler basılmış, tipini beğenmediklerini veya eşkâle benzeyenleri topladılar. Sonradan bıraktılar. Bu 2,5 ayda olay üzerine ciddi bir şekilde gidilmemesinin nedeni olay yerinde parmak izi incelemesinin yapılmaması, olayın şahidinin bulunmamasıdır. (...)

- 1991’de çıkartılan afla serbest kalan Ercüment Gedikli ticarete atıldı, madencilik sektörüne girdi, işlerini büyüttü, bugün Anadolu’nun bir çok yerinde maden işleten büyük bir şirketin sahibi.

- İlk ortağı MİT Operasyonlar Daire Başkanlığında uzun yıllar yöneticilik yaptıktan sonra emekli olan Orhan Fevzioğlu’dur.

- Bugün çok zengin bir adam olan Gedikli ile 11 Mayıs 2007 günü Çankaya’daki lüks çalışma ofisinde buluştuk. Röportaja başlar başlamaz kupa denilen büyük fincanla çay geldi. Kupaların üzerinde Özel Harp Dairesi’nin sonradan adını aldığı Özel Kuvvetler Komutanlığı yazılıydı ve dairenin amblemi vardı. Bu kupa dairenin kuruluş yıldönümü vesilesiyle personele dağıttığı hediyelerdendi. Şaşkınlığımızı gören Gedikli korumasından hemen kupaları değiştirmesini istedi. ‘Özel Harp Dairesinde görevli arkadaşımın hediyesi’ dedi. Yeni çaylar bu kez bardakta geldi. Ancak yarım saat sonra çaylar tazelendiğinde bu kez yine Özel Kuvvetler Komutanlığı amblemli ve yazılı kupalarla geldi. Korumasına tepki gösteren Gedikli hemen geri götürmesini istedi.”

*Kaynak: (Ecevit Kılıç, Özel Harp Dairesi, Turkuvaz Kitap, sf. 241-254, Mayıs 2008)