Belediyeler, Yeni Örgütlenme Ve HDP

Belediyeler, Yeni Örgütlenme Ve HDP

Türkiye’nin yaşadığı diplomatik, siyasi ve ekonomik krizi aşmanın yolu Kürtlere yaklaşım belirleyecektir. Olumlu ya da olumsuz sonuçlanması Türk devletinin elindedir. Açlık grevleri daha önce izlenen yanlış politikaların telafi edilmesi için önemli bir fırsattı. Yakalanan bu fırsata yaklaşım AKP’nin geleceğini ve devletin Ortadoğu’daki pozisyonunu belirleyecektir. Kürtler açısında da oldukça önemli bir sürecin önünü açmış durumda. Yapılacak görüşmeler, oluşturulacak diyalog, geliştirilecek çözüm, Ortadoğu’nun demokratik geleceğini de belirleyecek niteliktedir. İşin özü; açlık grevleri İmralı görüşmelerinin önünü açtı. Ancak İmralı görüşmelerinin ana gündemi Ortadoğu’nun, Kürtlerin ve Türkiye’nin geleceğini tayin edecek pozisyonda  olması gerekir. Halen bölgede savaştan medet uman  “Savaş Tanrıları” vardır ve çoktur. Savaş 2013’te demokratik siyaset çağrısıyla son bulmuştu. Kim ne derse desin, nasıl anlıyorsa anlasın, nasıl değerlendiriyorsa değerlendirsin, demokratik siyaset ve kültür diyorsak bu iki kavramın anlamları çok büyüktür. Ya gereği gibi davranırız ya da savaştan yana oluruz. Ortadan konuşup oportünistlik yapmaya gerek yoktur.

Bence savaşın tüm koşuları bitmiştir, bazıları bunu kullanıyorsa çıkarı olduğu içindir. Savaştan yana olmanın zaferi ‘eski savaş tanrısı’ olmanın yenilgisiyle sonuçlanır. Konular ve sorunlar kamusal çıkarlar doğrultusunda gündeme getirilmiyor. Siyasal bir darbe ile yönetimi elinde bulunduran iktidar çevreleri her şeyi iktidarını devam ettirme amacı için kullanıyorlar. Bu aşamada, onlarla en küçük ilişki içine girenler, görüşenler, onlardan çözüm bekleyenler onlara hizmet etmekten başka bir iş yapmamış oluyorlar. Kendilerini kullandırtıyorlar. Kazanımların korunmasının en önemli yolu önceden de belirttiğim gibi halk hareketi ve örgütlenmesidir. Bizler de bu konuda bıraktığımız eksikliklerin, yetersizliklerin sonuçlarını deneyimledik. OHAL sürecini, kayyum atamalarının başladığı aşamayı güçlü ve hazırlıklı bir halk hareketiyle, yaygın halk örgütlenmesiyle karşılayabilseydik durum farklı olurdu. Bugünkü pratiğimiz açısından çıkaracağımız temel ders ve alacağımız asıl referans da bu yönde olacaktır. Tabi bir taraftan da mevcut belediyecilik anlayışımız ve icraatlarımızın olumlu örnek taraflarını iyi propaganda edemedik, halen  belediye başkanlarımızı, ailecilik, kabilecilik, aşiretçilik  öngörüsünden kurtaramadık, sıkıştıklarında ben şunun torunuyum bunun torunuyum diyorlar halbuki ben halkın torunuyum halk beni buraya getirdi demeliydiler. Şunun bunun torunuyum demek yanlıştır, feodalizmdir. Bizler politik, ideolojik ve teorik düzeyimizle herkesin torunuyuz. Biz kendimize, ideolojimize ve halkımıza güveniyoruz demeliyiz. Ben kooperatiflerin, komünal ekonominin kurulması için çalışacağız ve tüm gücümüzü buraya vereceğiz demeliyiz.

Yönetimi halkın ortak deneyimine dönüştüremedik. Bu nedenle yeni dönemde en küçük yerelden insanların evinden, iş yerinden, okulundan yönetime katılması modelini eksiksiz uygulamak durumundayız. İnsan, kadın ve doğa odaklı halk belediyeciliğini geliştirme, yerinden yönetim anlayışını en küçük yaşam ve yerleşim alanlarına kadar yaygınlaştırmak en önemli güvencemiz, pusulamızdır. Evet, yaşam tam bir keşmekeş içinde yüzüyor. Yüzmesini bilmeyenler bencil, kıskanç ve kindar insanlar tarafından boğuluyor, belediye başkanlarının yanında sayısı üç ve dört kişiyi geçmez dedikodu üretme merkezleri kurulmuş, insanları karalama ve ispiyonculuk yalakalıktan başka bir şeyleri yoktur. İnsanlar birbirlerine korkunç tuzaklar kuruyor ve birbirlerine korkunç kötülükler yapıyor. Oysa ki insan doğarken, bebekken ve çocukken tertemizdir. Sonra, toplum, uygarlık, para ve güç insanı bozuyor. İşte bunun için diyoruz belediye başkan ve belediye meclis üyeleri o yalaka takımlarını dinlemek zorunda değiller halkın arasına girsinler şeffaf olsunlar tüm kararlarını açık alanlarda halkla birlikte alsınlar. Soytarılar devrimci olmuş, devrimci demokratlar ise bir köşeye itilmişler, tarih bunu asla af etmeyecek ve burası Türkiye her an her şey olabilir. Tekrar uyarıyoruz açık, şeffaf, demokratik olun. Sizi oraya sıkıştığınızda sırtınızı dayadığınız aşiretsel feodal ilişkiler değil halkın kararlı tutumu getirmiştir.

Bunlar kadar önemli olan diğer bir faktör ise tehdit ve saldırı altındaki her kazanımı gerektiğinde tereddütsüz sokaklarda eylemde savunmaktır. Sandık, seçim ne kadar meşruysa hak ve adaleti savunmak için sokak ve eylem de o kadar meşrudur. Hatta düzende sağlam çarkın kalmadığı, politik kötülüğün her yeri ele geçirdiği zamanlarda sokak ve eylem bir toplumun ana damarlarıdır. Açlık grevleri ve ölüm orucu nasıl bir fırsat yarattı diye düşünenlerin hatta soranların olacağını tahmin ediyorum. Biraz açmakta yarar var. Asla kırmadan dökmeden, demokratik siyaset içinde mücadele etmek temel haktır.

Demokratik siyaset, demokratik kültür bunlar çok önemli öğelerdir, özellikle demokratik kültür. Demokratik kültür hem evrensel kavramdır, hem yerel, hem de aile içini kapsamaktadır. Demokratik kültür aileden başlar, topluma yayılır. Aileyi demokrasi kültürünün içine koymamışsan topluma entegre edemezsin. Özellikle Ortadoğu halkları  bu konuda yetersiz kalmışlardır. Asya tipi üretim biçiminde yaşamıyoruz, tam anlamıyla kapitalizmin hakim olduğu bir dönemdeyiz. Demokratik hak alma ve kazanım kültürünü pratikte yaşamalıyız. Dogmatizme sapmadan, sosyalizme, onun kültürüne onun ufku açan adalet, eşitlik, emek, özgürlük ve demokrasi kültürüne yönelmemiz gerekiyor.

Düzende sağlam çarkın kalmadığı, politik kötülüğün her yeri ele geçirdiği zamanlarda sokak ve eylem bir toplumun ana kucağıdır. Toplumun varlığı toplumdaki yaşam koşuları nasılsa o toplumun fikirleri teorileri politik görüş ve politik kurumları da öyledir. Çağcıl bir zihniyetle sorgulamadan geçirilmiş toplumsal vicdanın ulaştığı ahlaki ilkeler kolay yenilmezler. Bilinç, politik duygu ve yalın olgu bütünselliğini yakalamaya aday yeni bir toplumsal demokratik direniş hamlesinin arifesindeyiz. Toplumsallaşan direniş kültürü çağın yeni bilincini oluşturuyor ve demokratik devrimler çağını yeniden uyarlıyor.

Toplumun sürekli özgür kalmasına katkı sunacak demokratik devrimci refleksleri yaşatmayı başarmak güçlü bir bilinç ve belleğe sahip olmayı zaruri kılıyor. Yeni bir toplumsal vicdan hareketi yaratmak adına toplumun kendi ütopyasını yaratma şansının ellerinden alınmasına hep birlikte karşı duralım. Böyle olursa toplum kendi ahlaki ilkeleri çerçevesinde özgürlüğünü yeniden ifadelendirme şansını yakalayacaktır. Devrimci hareketler, devletin, sermayenin saldırılarına karşı toplumu seferber edebilecek bir gücü oluşturamadığı sürece yaşananlara seyirci kalmaya devam edecektir. Kabul edilmesi gereken nokta toplumsal olaylara seyirci kalan siyasal harekete toplumun da uzaktan seyirci kalacağıdır. Acil görev, toplumsal meselelere müdahale edebilecek, saldırı altındaki tüm toplumsal kesimlerin ve işçi sınıfının çözümü devlet yerine kendisinde arayacağı bir devrimci adresin yaratılmasıdır.

Demokratik Kürt siyaseti açısından en önemli öz eleştiri konusunun alternatif yerel yönetimler programının etkili bir şekilde ortaya çıkarılamaması olduğunun altını çizdik. Çok da değindiğimiz bu konuda yazılar makaleler yazdık. Yeni yerel yönetimler modelini oluşturamadık, ihale peşinde koşanlar daime engel oldular, taşeron sistemi halen HDP’nin elinde olan belediyelerde varsa bir sorun var demektir, bunu kabullenmemiz mümkün değildir, bir an önce taşeron sistemi lağvedilmelidir.

Avukat görüşmelerinde, açıkça her konuda eleştiri var, ama dineleyen takan yoktur, söylemler ayaklar altında eziliyor, yeni örgütlenme biçimi nedir nasıl yapılır, bilen zaten yok bilenler de bilerek bilinçli bir şekilde pasifize ediliyor bir kenara atılıyor, hiçbir yerlere getirmek istemiyorlar, dahi olsan kar etmez, hep söylemişimdir, yeni örgütlenme biçimi 21nci yüzyıla uygun olmalıdır, teknolojik devrim dönemine ruhuna uygun örgütlenme yaratılmalıdır, yoksa geride kalırız. İlk önce halka gidilmeli halka örgütlenme biçimini anlatılmalı ,pazarlar kurulduğunda halka sorulmalıdır, “örgütlenme nasıl yapılır?” Halen şunu anlamakta zorluk çekiyorum. Belediye başkanlarımız halen kongrelerde ben bunu isterim, bunu istemem deme cesaretini kimden alıyorlar. Aynı proğram ve ideolojiyi paylaşanlar neden beraber çalışamıyorlar? Tepeden halka bakarsan halk sana küser, darılır. Halen kongrelerde aşiretler belirleyici oluyorsa halk gelmez, kimse kusura bakmasın.

İki türlü HDP vardır. Metropolde mükemmel örgütlenen parti, mahale meclisleri, halk meclisleri, gençlik meclisleri, emek meclisleri, işçi konseyleri, kadın meclislerini durmadan yorulmadan inşa eden HDP, bir de Mardin ve ilçelerinde aşiretsel zinciri kırmayan, ailecilik, kabilecilik, aşiretçilik ve ihale peşinde koşup partiyi çıkarına göre örgütleyen kesim. İşte KRAL ÇIPLAK.

Geçmiş süreçte elde edilen tecrübeler ile birlikte bu süreçte halka dayalı, toplumun tüm renklerine karşı eşit, çevreye duyarlı, alternatif demokratik yerel yönetimler modelinin geliştirilmesi temel hedef olmalıdır. Gerçek anlamda siyaset yapmayı bilen neredeyse kimsenin olmadığını, halka öncülük yapılamadığını ifade ediyoruz. Paradigma her şeyi bize açıkça anlatmakta. Bölgede tartışma kültürü kalmamış, tartışma ortamı yok. Halk kayyımları bertaraf ediyorsa onurlarını çiğnemek istemedikleri içindir. Diğer yandan gerçektir ki, bölgenin oy potansiyeli % 76’lardan 51’e inmiş durumdadır. Cahil insanları başa getirirsen, partide hesap sormaktan çekinirsen, korkarım gelecek dönem aday da bulamayız.

Komünal belediyecilik, demokratik belediyecilik konularında düşünerek, gelişme kaydedilmesi gerekir. Demokratik Kürt siyaseti bu gerekçelere sığınmadan öz eleştirel bir yaklaşım içinde olmalı ve içinde bulunduğumuz bu dönem bu konuda gelişme yaratabilmelidir. Geçmiş süreçte elde edilen tecrübeler ile birlikte bu süreçte halka dayalı, toplumun tüm renklerine karşı eşit, çevreye duyarlı, alternatif demokratik yerel yönetimler modelinin geliştirilmesi temel hedef olmalıdır. Demokratik siyaset kurumu tüm bileşenleriyle radikal demokrasi eksenli toplumla yeniden buluşmalı. Toplumsal kesimlerle yıpranmış, kırılmış güven bağlarını yeniden onarmanın yaratıcı yol ve yöntemlerini tabandan örgütlenerek yaratabilmelidir. Kutsal yerler, bayramlar, manevi mekanlar, mezarlıklar kısaca halkla direkt buluşma ve temas alanları doldurulmalı ve boşluk bırakılmamalıdır, seyyar kütüphaneler, bedava su, bedava taşıma, kadınlara bedava toprak dağıtımı, öğrencilere bedava ulaşım, tiyatro, tartışma ortamı, her mahalede çamaşır yıkama yerleri açılmalı, bedava bisiklet dağıtılmalı, sportif faaliyetler organize edilmeli. Meşruiyetini ispatlayamayan her türlü  kamusal alan gayrimeşrudur ve devrilmelidir. HDP de olsa, belediyelerimiz de olsa bu geçerlidir. Devrimci ahlak ve ilkeler bunu gerektirir.

Kendini aşamayanlar, köylülük düşüncesinden kopamayanlar demokratik devrimde rol alamazlar. Komünal ekonominin olmazsa olmazı kooperatiflerdir. Tarla kiralamakla modern kooperatifler kuramazlar.

Toplumsal sorunlara çözüm konusunda üretim, yaratıcılık ve inşa temelli demokratik siyasal kültürüne yatkın bilinçli karşı koyuşların örgütlülüğü esas alınırsa, siyasi ideallerini yenilemiş toplumun kalıcı başarı kazanması kaçınılmazdır. Ne güzel söylemişler; Sosyalizm’den şüphe etmek insandan, insanlıktan şüphe etmektir. Gelecekteki  yeni örgütlenme, demokratik siyaset, demokratik kültürdür, dogmatizm değidir. Demokratik toplumun, demokratik cumhuriyetin geleceği SOSYALİZMDİR.


Konuyla ilişkili diğer makaleler