Bir Kere Daha Mazıdağı ETİ Bakır Üzerine

Bir Kere Daha Mazıdağı ETİ Bakır Üzerine

Mazı Dağı Et Bakır

Politika Gazetesi’nin bir önceki sayısına Mazıdağı halkından bir grubun birlikte kaleme aldığı yazıyı yollamış ve gazete yazımızı yayınlayarak bizi onurlandırmıştı. Gazete bölgede de büyük ilgi ile dağıtıldı ve okundu. ETİ BANK Bakır İşletmesinde yaşanan sorunların muhatabı olan bir çok işçi arkadaşımız seslerinin tüm ülkeye duyurulmasından memnun oldular.

Bu sayıda, ortaya koyduğumuz sorunların çözümünün önemini daha iyi anlayabilmemiz için geçmişe bir yolculuk yapmak istiyoruz. Arkadaşlar ile oturduk konuştuk ve bu işletmenin kuruluşundan itibaren bölge için önce anlamını ve daha sonra da nasıl cehennem olduğunu sizlerle paylaşmak istiyoruz.

1974 yılında kurulan ETİ Fosfat Fabrikası’nın açılışı, CHP döneminde Enerji Bakanı olan Deniz Baykal tarafından yapıldı. Yeni olan tesis üç vardiya halinde üretime geçti. Bölge halkı, bölgede bir ilk olan fabrikanın açılışını, çocuklar gibi şen ve bayram havasında karşıladı. İşçiler, memurlar, mühendisler halay çekerek kutladılar. Kutlamalar daha güzel mutlu günlerin habercisiydi, herkes dört elle sarıldı, fabrikaya sahip çıktılar.

Köylü olan bölge insanı nasıl emekçi olduklarını, nasıl işçi olduklarını öğrenmeye başladılar. O güne kadar topraktan geçinen ve haycancılık ile ilgilenen bölge halkı için niteliksel bir değişiklik gündeme gelmişti. Hem bölgemizde sanayii gelişiyor, yaşam değişiyordu, hem de köylüler çocukları ve torunları için bu işletmede çalışabilecekleri için seviniyorlardı. Kimi köylüler çocuklarının işçi olarak çalışması konusunda düşünürken, kimileri de çocuklarını dişlerinden tırnaklarından arttırarak üniversite okutmaya, mühendis çıkarmaya yöneliyordu. Kısacası bölgede yaşam ve kültür açısından büyük bir önemi vardı.

Aynı dönem, İstanbul ve Ankara'dan gelen memur, mühendisler işletmede görev aldılar. İşçi sınıfının bilincini almış kadrolar ilçe ve bölgemize yeni ve ilerici bir rüzgar getirdiler. Bu kadroların bir kısmı işçi sınıfının çetin savaş yolunda yer alan, Türkiye işçi sınıfının okulundan geçmiş kadrolardı. Bu kadrolar, yolumuz işçi sınıfının yoludur diyen, öncümüz TKP’dir diyen, ideolojik, politik donanıma sahip insanlardı. Mükemmel bir birikime sahip kadrolar artık boş durmuyorlardı, hem ETİ BANK Fosfat Fabrikası içinde örgütlemeye başladılar, hem de civar köylere dağıldılar Köylere, köy gençlerine, kızlarına bilinç aşılamaya başladılar. İlerici mühendis ve memurlar, ilçe ve köylerdeki ilerici öğretmenlerle birlikte gençlerin dışında köylülerle de çok uyumlu bir diyalog geliştirdiler.

ETİ BANK Fosfat fabrikasında egemen devlet yöneticileri de işe koyuldu, boş durmadılar.

Devlet, TÜRK-İŞ’e bağlı Maden-İş sendikasını yukarıdan empoze etti. Feodal beyler, din adamları, şeyhler işin içine girdiler.

Diğer yandan, Ankara ve İstanbul'dan gelen jeoloji ve maden mühendisleri hepsi öğrenciliklerinde İGD’li olan ve TKP çizgisinde zeki pırıl pırıl gençlerdi. DEV-YOL’dan bir mühendis de ilerici mühendislere dahil oldu.

ETİ BANK Fosfat işletmesinde ortam tamamen politikleşti. Bine yakın çalışanıyla herkes siyasetle ilgilendi. ÜRÜN dergisi, SAVAŞ YOLU Gazetesi, İlerici Yurtsever Gençlik dergisi, yemek arasında işçilere okunuyordu. Çok yaygın günlük POLİTİKA Gazetesi dağıtımı vardı. Çalışanlar POLİTİKA Gazetelerini işten çıkınca evlerine götürüyorlardı. Politik tartışmalar en üst seviyedeydi, işçinin emekçinin tüm sorunları masaya yatırılıyor, işletmeye yakın köylerin su, elektrik, tarımsal sorunları çözülmeye başlanmıştı. Köylerde tarım kooperatifleri kurulmaya başlandı, KÖY-KOOP’un ciddi katkıları oldu. İşçi kooperatifleri ve ilçelerde HALK-KOOP tüketim kooperatifleri kurulmaya başlandı. Bu gelişmelerin köylüler üzerinde de ciddi karşılığı oluşmaya başladı.

Köylerde ve ilçelerde kolektif üretim biçimleri üzerinde tartışmalar oluyordu. BİRLİK DAYANIŞMA  kadroları gece gündüz demeden eğitim dahil tüm sorunlara el atmıştı. Mükemmel bir çalışma yürüyordu. Lise gençliğinde derin izler bırakan gelişmeler oluyordu. Artık ilçede her hafta bir konu tartışılıyor, seminerler veriliyor ve gençler büyük bir ilgiyle katılım sağlıyorlardı. Seminerlerde savaşsız ve sömürüsüz bir dünya olan Sosyalizm anlatılıyor, Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelerden pratikler aktarılıyor, sınıf bilincinin gelişmesine katkı sağlanıyor ve en önemlisi Kürt Ulusal Sorunu ile ilgili ulusal bilinci geliştiren konular da işleniyordu. Öğrenci gençlik liseyi bitirdikten sonra üniversitelere gitmeye teşvik ediliyor, liselilerin üniversite sınavlarına hazırlanmaları için ÖSYM sınavlarına hazırlık dersleri düzenleniyordu.

Köylü kadınların örgütlenmesi ve bilinçlenmesi açısından Mazıdağı ve çevresinde o güne kadar hiç yaşanmamış çalışmalar geliştiriliyordu. Kürt kadınları arasında okuma yazma kursları düzenleniyor, kadın dayanışmasını geliştirici etkinlikler örgütleniyordu. İşçi ve köylülerin o güne kadar evlerden çıkmayan eşleri kadınlar kendi özgür faaliyetleri içinde bulunmaya başlamışlardı. İKD Temsilciliği hızla örgütleniyor ve büyüyordu.

Bu gelişmeler karşısında devlet de boş durmadı. Kendi kadrolarını Mazıdağı’na taşımaya başladılar. Faşist MHP’li mühendisleri, memurları örgütlenmek için görevlendirdiler. Yozgat, Kayseri, Niğde, Nevşehir ve Konya'dan kadrolar taşıdılar. Politik ortam çok gerginleşti, gruplar arasında sert tartışmalar başladı. Faşistler, ülkücü MHP’liler barınamadılar, korkudan istifa ettiler, kaçtılar. Onlar gönderildiklerinde dini istismar ederek örgütlemeye çalışmışlardı, çünkü Türk milliyetçiliğinin Kürtler arasında bir karşılığı yoktu. Bizler, o dönemin BİRLİK DAYANIŞMA kadroları olarak bunu önledik, onları deşifre ettik.

İlçede TÜM-DER’i kurduk, TMMOB’ye bağlı Maden Mühendisleri Odası’nın şubesini oluşturduk, İGD Şubesi, POLİTİKA GAZETESİ temsilciliği, DİSK’e bağlı DEV-MADEN-SEN şubesi kuruldu. Kitabevi olarak TEMEL Dağıtım şubesi açıldı. DİSK yöneticileri toplantılar düzenlemek için ilçemize gelmeye başladılar.

Bu gelişmeler yaşanırken 12 Eylül 1980 faşist askeri darbesi oldu.Tüm örgütleri yasakladılar, dağıttılar, kadroları tutukladılar. Aileleri dağıttılar. Hem işçi ve köylü ama Kürt olduğumuz için çifte baskı ve teröre maruz kaldık.

Bir süre sonra ETİ BANK Fosfat işletmesini kapattılar ve sonra ETİ Bakır İşletmesi Mehmet Cengiz’e peşkeş çekilmiş bir işletme olarak geri geldi. Ancak o süre içinde tüm kazanımları yok ettiler. Yeni işletme emekli albaylar ve özel harekatçılar ile işe başladılar. Özel güvenlik örgütleri kurdular. Her iş başvurusu yapanın sicili sonuna kadar sorgulandı ve elendi. HÜDA-PAR ve MHP’liler ilçeye taşınarak öncelikle onlar işe alındılar. Dış illerden yeni işçiler taşıdılar. AKP dönemi başlayınca, AKP’liler işe yerleştirilmeye başlandı. Bölge halkında ulusal bilinç ve sınıf bilinci sahibi tüm işçiler işten atıldı veya işletme içi terör ve baskı koşullarında çalıştırıldılar.

ETİ Bakır’ın gelmesiyle ekolojik denge bozuldu. Buğday, mercimek, nohut, üzüm artık yetişmiyor, süt, yoğurt, peynir tamamen yok oldu, doğan çocuklar sakat doğuyor,

Güneydoğu’nun tahıl ambarı olan Kızıltepe, Çınar, Derik’te buğdaylar bitti, ot yetişmiyor, kuşlar dahi ölüyor. Bütün bunlar siyanürle altın çıkarılmasından sonra başladı, siyanür havuzları oluştuktan sonra her şey biti.

Yerel basın susturuldu, yada gözleri görmez oldular. Cengiz Holding her tarafa baskı uygulamaya başladı, köylülerin mallarına yeni kadastro formülüyle el koydu ve hala da koymaya devam ediyor.

Köylüler siyanür yüzünden köylerini boşaltıp metropollere göç ediyorlar. Sesini çıkaran, haklarını savunanlar jandarma baskısına maruz kalıyor, kıdemsiz, tazminatsız işten atılıyor.

Cengiz Holding kadroları iş başında herkesi ispiyon ediyor ve jurnalliyorlar. Tüm işçiler, tecrit altında, sosyal site sakinleri baskı altında yaşıyorlar. İşletme ve sosyal site halklar hapishanesi gibi ve ilçeyle ilişkileri bilinçli olarak yok edilmiş durumda.

Herkese tekrar çağrımızdır. Mazıdağı halkına, işçilere, köylülere, emekçilere sahip çıkın, yeter deyiniz.