BİR PORTRE: Onu Tanıyın ve Hiç Unutmayın!

BİR PORTRE: Onu Tanıyın ve Hiç Unutmayın!

Hüseyin AYKOL / Özgür Gündem Gazetesi, 16.11.2014

Mustafa Asım Hayrullahoğlu, Diyarbakır’da 1948 yılında doğdu. Yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yapan Hayrullahoğlu, 1960’lı yıllarda yükselen öğrenci Mustafa Hayrullahoğlu (Deniz Yoldaş)mücadelelerine katıldı. Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) ve Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nda (DDKO) çalıştı. Yine bu yıllarda yükselen işçi hareketlerine katıldı. Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) üye oldu. 1969 Sungurlar işçi direnişi ve o yıllarda gelişen bir dizi işçi direnişlerinde yer aldı.

O yıllarda kurulmuş olan ve önemli bir muhalefet odağı haline gelen Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) kapatılmaya çalışılınca işçi sınıfının bu girişime karşı yanıtı oldukça sert oldu. 15-16 Haziran 1970’te gerçekleştirilen ve genel direnişe dönen genel grevle DİSK’in kapatılması engellendi. Hayrullahoğlu, bu direnişin örgütlenmesinde önemli görevleri yerine getirdi. “Tekel Gerçek” ve “Derby

Gerçek” isimli fabrika gazetelerinin yazı işleri müdürlüğünü üstlendi; yayın ve dağıtımında çalıştı.

12 Mart muhtırası ve TİP’in kapatılmasından sonra, Partizan grubunun oluşturduğu “Sosyalist Mücadele Birliği” çevresinde yer alan Hayrullahoğlu, 12 Mart 1971 askeri darbesi döneminde, birçokları gibi, illegal çalışma hayatına geçti. 1975 yılında Türkiye Komünist Partisi’ne (TKP) üye oldu ve değişik düzeylerde görev aldı. Özellikle İstanbul parti teşkilatlanmasında ve sendikal alanda çalışmalarda bulundu. TKP Merkez Komitesi üyesi ve İstanbul İl Komitesi Sekreteri olan Hayrullahoğlu, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, 14 Kasım 1982’de polisler tarafından yakalandı.

Uzun süren işkencelere rağmen parti hakkında herhangi bir açıklamada bulunmadı. Deniz Gezmiş’ten esinlenerek aldığı parti adı Deniz’e yakışır bir şekilde davranan Hayrullahoğlu’nu 16 Kasım 1982 günü işkencede öldüren polisler, naaşı Kasımpaşa’daki Kulaksız Kimsesizler Mezarlığı’na gizlice gömdü. İşkenceci polisler  tarafından öldürüldüğünde 34 yaşında olan Mustafa Asım Hayrullahoğlu’nun, gömüldüğü yer, ailesi ve yoldaşları tarafından uzun uğraşlar sonunda bulundu.

Tanık anlatıyor

Dev-Sol davasından yargılanan Namık Kemal Cibaroğlu, Kasım 1982’de, işkencehanelerden birinde gözaltında tutulurken Mustafa Asım Hayrullahoğlu ile tanıştı. Yaklaşık 12 saatlik bir süreyi Hayrullahoğlu’yla beraber geçiren Cibaroğlu, o gün yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Devrimci tutsakları belirli yerlerde tutarlardı. Ben de 20 metrekarelik, camları olmayan, bodrum katta olduğu anlaşılan bir yerdeydim. Polisin işi bitmediği, daha bilgi almak istediği insanlar orada tutulurdu. Duvarlarda zincirler vardı, insanlar oralara bağlanıyordu. Zincirlere bağlı, gözlerimiz kapalı, beton zemine oturtulurduk. Odada bir yatak vardı, o akşam bu yatakta ben yatıyordum, benden başka da kimse

yoktu. İki kolum da kalorifer borularına bağlıydı. Akşam saatlerinde bir kişiyi sürükleyerek getirdiler. Sağ tarafıma yatırdılar. Kolumun kelepçesini çözüp birbirimize  kelepçelediler. Gelenin kim olduğunu, sürekli dövdükleri, tekmeledikleri, ‘konuş Mustafa’, ‘konuş Deniz’ diye bağıran polislerden öğrendim.”

“İkimiz vardık o gece. Kim olduğunu öğrenmek istedim, hiç konuşmadı, adını bile söylemedi, sadece inliyordu. Kısa bir süre sonra nöbetçi polisler geldi. Durumuna baktı. Kötüydü. Gözlerim bağlı olduğu halde inlemelerinden ne kadar kötü olduğunu anlıyordum. Polis korktu. Benim sol kolumu çözdü, ‘buna bak, tedavi et’ dedi, çekti gitti. Yanına döndüm, kış günü olduğu halde müthiş terliyordu. Kötü bir şey olduğunu hissettim. Gömlek vardı üzerinde, gri renk pantolonu vardı. Gömleğini açtım, konuşturmaya çalışıyordum, nefes almakta zorlanıyordu. Yastık olarak kullandığım paltomu başının altına koydum. Ne yapacağımı bilemedim.”

“Bir süre sonra polisin TKP timi geldi, Mustafa’nın o tim tarafından işkence gördüğü belliydi. Kollarımın açık olduğunu görünce bana da saldırmaya başladılar. Niye yardım ediyorum, diye kızdılar. ‘Mustafa konuşacak mısın, seni gebertiriz’ diye bağırıyorlardı. ‘Seni biliyoruz; Merkez Komite üyesisin, kabul et, isim ver, kendine eziyet etme. Hasta değilsin, rol yapıyorsun’ gibi sözlerle bağırıp dövüyorlardı. Mustafa’yla ilgili her şeyi polislerden öğrendim, adını, kim olduğunu. Tekmelediler, vurdular, yumrukladılar hiç sesi çıkmadı. Hastaneye götürün, durumu kötü dedim. ‘Götürmeyiz, senden sorumlu” dediler. Kolonya istedim, gömleğini çıkarttım. Göğsünün sol kısmında bir madeni para büyüklüğünde morartı vardı, darbe almıştı. Ayaklarında falaka izi var mı diye bakmak istedim, uzun boyluydu, eğilemedim. Diğer polisler gelip beni yardım ettiğim için dövüyorlardı.”

O ölünce, bana işkence bitti

“O tür yerlerde saat kavramını yitirmiştik. Polislerin mesai saatlerinden zamanı anlamaya çalışıyorduk. Sabah 7 gibi koşuşturmacalar ile uyandım. Mustafa’nın inlemesi kesilmişti, sesi gelmiyordu. Elim kelepçeliydi, kolunu tutmaya çalışıyordum,

terlemesi de geçmişti. Rahatladı diye düşündüm, uyuyor sandım, öleceğini hiç düşünmemiştim. TKP timi geldi daha sonra, gözlerim bağlı uyuyor pozisyonunda durdum. Biri üstümden eğildi, Mustafa’nın kalbini dinledi. ‘Bu ölmüş’ diye bağırdı. ‘Yapma ya’ sesleri geliyordu. Süratle odadan kaçtılar. Yalnız kaldım, dokundum, kolu buz gibiydi. Mustafa’dan ses yoktu. Hemen Dev-Sol timi geldi, kelepçelerimi çözdüler.

Beni bir odaya götürdüler, göz bağımı çıkardılar. Bana müthiş kibar davranıyorlardı. Halbuki sorgum bitmemişti daha. ‘Seni bugün hemen sevk edeceğiz, sana inanıyoruz’ dediler. Mustafa ile ilgili hiç konuşmadık.”

“Olaydan 2,5 yıl sonra, Metris Cezaevi’nde avukat ziyaretine çağrıldım. Avukat Ergin Cinmen cezaevine gelip, ‘Hayrullahoğlu’na şahitmişsin, bildiğin bir şeyler varmış, bana anlatır mısın’ dedi. Mustafa’nın öldürüldüğünden artık emindim. Dava açacaklarını söyledi. Tanıklık yapıp yapmayacağımı sordu. Yaparım dedim. Mahkemede de anlattım. O işkenceleri yapanlardan üç polis 10 yıl 8 ay hapis ceza aldılar; ancak daha sonra Yargıtay’da karar bozuldu. Bu kadar bariz tanıklık varken, işkencecilere daha sonra beraat kararı çıktı.”

Deniz’i, Mustafa Asım Hayrullahoğlu’nu asla unutmayın! Katillerini de asla affetmeyin! Sahi, 12 Eylül faşist rejimine dava açılmıştı hani...


Konuyla ilişkili diğer makaleler