Birlik ve Dayanışma Ruhu…

Birlik ve Dayanışma Ruhu…

Türkiye, tarihinin en zor ve en karanlık dönemlerinden birini yaşıyor. Sömürüye, ezilmeye, yoksulluğa, ırkçılığa ve baskıya karşı işçi sınıfının ve halk yığınlarının örgütlü birleşik mücadelesi olmadan bu karanlık dönem aşılamaz.

Bunun için diyoruz ki, gelin hep birlikte buluşalım, konuşalım, tartışalım, el ele verelim, omuz omuza duralım. Ekonomik, demokratik ve politik ortak noktalar etrafında birleşelim. Birliğimizi güçlendirerek dayanışmamızı yükseltelim. Yeni bir ruhla, BİRLİK ve DAYANIŞMA ruhuyla çalışalım.

Neden, Birlik ve Dayanışma? Birlik ve Dayanışma, “Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için” mücadele veren işçi sınıfının devrimci hareketinin yığın çalışmasıdır. Birlik ve Dayanışma, anti-kapitalist, antifaşist, anti-şovenist ve anti-emperyalistir.

Burjuvazinin baskısı artarak sürüyor. Buna karşın çelikten bir duvar örmesi gereken yoksul halk yığınları, işçiler, işsizler, emekliler, köylüler, aydınlar, gençler ve kadınlar çoğunlukla örgütsüzdür, dağınıktır. Örgütsüzlük, örgütsel dağınıklık, toplumsal ve politik gelişmelere karşı ilgisizlik sömürünün devam etmesine, artmasına yaramaktadır. İnsanca yaşanabilir güzel bir geleceğin kurulması, umutların artmasını ve mücadeleci bir iradenin gelişmesini gerektirir. Geleceğe yönelik bir hayali olmayanın umudu da olmaz, umudu olmayanın da mücadelesi de olmaz. Onun için karanlık dönemleri, kötü günleri aşarak, geride bırakarak güzel günlere varmak kendiliğinden olmaz. Planlı, programlı, sürekli, kolektif bir çalışmayı ve güçlü bir iradeyi gerektirir.

Ülke ırk, halk, dil, inanç, politik, tarihi ve bölgesel bakımdan çok zengin bir mozaiğe sahiptir. Çok çeşitlilik ve çok renklilik esastır. Bu ülkenin gerçekliğidir, doğallığıdır, güzelliğidir, zenginliğidir, onuru ve yaşam kaynağıdır. Bu gerçekliği eşitlik ve bir bütünlük içinde yaşatmak, korumak, geliştirmek, yarınlara taşımak hümanist ve ilkesel politik bir görevdir. Emek-sermaye temel çelişkisinin çözüldüğü, insanın insanı sömürmediği bir toplumsal düzenin kurulması devrimci bir politikayı zorunlu kılar.

Bugünden başlayarak öznel davranmadan, umutsuzluğa kapılmadan, kariyerizme düşmeden hedefe varmak için adım atmak, yol yürümek gerekiyor. Elimizi taşın altına koyarak iş yapmanın zamanıdır. Zaman, akan su gibidir, geçip gidiyor. Neresinden tutarsak o noktadan sonra yararlanmaya ve değerlendirmeye başlayabiliriz.

Ülke ağır bir krizin içinde ve işbirlikçi, tekelci, oligarşik bir yapının yönetimindedir. Sömürücü, sömürgeci, ırkçı, baskıcı, talancı, yayılmacı ve saldırgan politikalar terk edilmeden halk refaha, ülke iç barışa ve dünya ülkeleri arasında saygın bir konuma gelemez.

Birlik ve Dayanışma, işyerlerinde, fabrikalarda, şantiyelerde, tezgah başlarında, tarlalarda, okullarda çalışan işçilerin ve emekçilerin mücadele birliğini ve dayanışmasını savunur.

Birlik ve Dayanışma, işçilerin ekonomik ve demokratik öz örgütleri olan sendikalarda örgütlenerek mücadelesini ve işçilerin birliğini savunur. Politik düşünceler temelinde işçilere yaklaşımı, dar grupsal sendikal anlayışları ret eder.

Birlik ve Dayanışma, demokratik yığın ve sınıf sendikacılığını, işçi sınıfının sendikal ve politik birliğini savunur.

Birlik ve Dayanışma, halkların kardeşliğini ve eşitliğini savunur. Şovenizme ve soykırıma karşı mücadele eder.

Birlik ve Dayanışma, Gençlik ve kadın haklarını savunur. İlerici, devrimci, yığınsal ve demokratik merkezi gençlik ve kadın örgütlenmesinin gelişmesini destekler.

Demokratik yığın çalışmalarında en geniş yığınların birliğini ve örgütlülüğünü savunur. Yığınların anti-faşist çıkışlarını destekler.

Birlik ve Dayanışma hareketi, farklı sınıfsal katman, düşünce, politik gelenek ve kategorilerden oluşan yığınların demokratik istemler etrafında buluşmasını, dönüşümünü, güçlenmesini, eğitilmesini ve ortak mücadelesini sağlar.

Birlik ve Dayanışma bu ilkeler temelinde çalışarak kitlelerde devrimci bir ruh yaratarak, ayrı duran kişi ve kesimleri buluşturarak kapitalizme karşı mücadele veren alternatif bir güç yaratacaktır. Bu çalışma ruhuyla burjuvazinin ideolojik hegemonyasının etkisinde bulunan emekçi ve yoksul yığınlar demokrasi, barış, özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesine kazandırılacaktır.

Günümüzde yığınların demokratik hak ve özgürlükler mücadelesi için somut koşullar çok elverişlidir. Yığınlar, kapitalizmin barbarlığını iliklerine kadar yaşıyor ve hissediyor. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar hiç bir zaman ilerici, halkçı ve demokratik politik iktidarlar işbaşına gelmedi. Ülkeyi her zaman gerici, faşist, teokratik ve emperyalist işbirlikçisi nitelikli iktidarlar yönetti. Nitelik bakımdan birbirlerinden farklılıklar taşısa da öz olarak hepsi Kemalizm’den ve kapitalizmden yana davrandılar. Milliyetçiliği, dini, “devletin bekaası”nı, “ülkenin bölünmez bütünlüğü”nü kendilerine şiar ederek yoksul yığınları yanlarına çektiler. İşçi sınıfının ve emekçilerin ve Kürt halkının demokratik taleplerini bastırmak için “terörizm” adı altında büyük yalanlar ortaya atarak bir “korku imparatorluğu” yarattılar. Yığınların direnişlerine saldırıyla, baskıyla ve kanla karşılık verdiler.

Nasıl ki ormanlar ve denizler yağmuru çekiyorsa ve yağmur en çok bu alanlara yağıyorsa güçlü politik örgütlenmeler ve sonuç alıcı kazanımlar getiren büyük direnişler de ses verir, toplumsal etki yaratır, sempati toplar ve yığınları kendine çeker. Eylemlerinin sonucunda politik örgütlülük güç kazanır, yükselir ve tavan yapar.

Birlik ve Dayanışma, işçi sınıfının devrimci hareketinin temelinde gelişen ve çalışan yığın hareketidir. Örgütlerin değil, tek tek kişilerin gönüllülük temelinde ve ilkeler etrafında bir araya gelerek ekonomik ve demokratik hakları için buluşması, çalışması ve mücadele vermesidir. Çıkarları tekellerin, para babalarının ve oligarşinin çıkarlarıyla çelişen bütün kesimler, her dilden, ırktan, ulustan insanlar, gençler ve kadınlar Birlik ve Dayanışma’da yer alır. Birlik ve Dayanışma ruhu yayılmalıdır coğrafyamızın dağlarına, ormanlarına, yaylalarına, ovalarına, denizlerine. Bu bir hayal değildir. Bu çalışma ruhu, yığınlarla buluşursa, yığınları kucaklarsa, yığınlarda somutlanırsa ve herkes üzerine düşen işini iyi yaparsa değişim, dönüşüm ve ilerleme olur. Onun için bugünden başlayarak ne yapmalı, nasıl çalışmalıyız? Ressam, en güncel ve en güzel ve en etkileyici resim ve desenleri çizmeli. Müzisyen, en dokunaklı, coşkulu, ahenkli müziği (marşları, türküleri, şarkıları) üretmeli. Yazar, somut, öğretici, sade bir dil ile öğretici yazmalı. İşçi, işinin eri, sınıfının örnek savaş eri olmalı çünkü Üretim, işçi sınıfının ellerindedir.  Ajitatör, haykırdıkça belgileri, yığınlar coşkuyla dalgalanmalı. Öğretmen, dersine iyi çalışmalı, işçi sınıfının savaş yolunda başarılı öğrenciler yetiştirmeli. Duvarcı, duvarını doğru ve sağlam örmeli, Sıvacı, sıvayı düzgün çekmeli. Çiftçi, tarlayı zamanında sürmeli, hazırlamalı ve ekmelidir ki taneler, başak verebilsin. Çağımızda bilişimin önemi günden güne daha da arttığından Bilişim Uzmanı, teknolojiyi çok iyi takip etmeli, bütün hünerini ortaya koymalıdır.

Sözün kısası: Vasıflı-vasıfsız, genç-yaşlı, kadın-erkek, Kürt, Türk, Rum, Çerkez, Gürcü, Arap, ... herkese iş var, Birlik ve Dayanışma bayrağının altında.  Şimdi el ele vererek safları sıklaştırmanın zamanıdır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler