Boğaziçi Direnişi
Boğaziçi Üniversitesi’ne CB Erdoğan tarafından Rektör atanması öğrenciler, öğretim görevlileri ve bölüm başkanlarının tepkisiyle karşılaştı.
Birinci dalga tepkiler hızlı bir yükselişten sonra düşmeye başladığında yaratılan bir provokasyon ile öğrenci ve öğretim görevlileri protestolarını tekrar yükselttiler ve geçtiğimiz hafta devlet gücünün öğrencileri hedef aldığı orantısız bir saldırı süreci yaşadık. İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Platformu’nun Boğaziçi öğrencilerinin ve öğretim görevlilerinin haklı protestolarına sahip çıkması önemliydi. Devletin saldırdığı basın açıklaması da bu Platform’un düzenlediği etkinlik sırasında oldu.
Biz, Politika Haber sitesinde Politika’dan Yorum köşesinde, henüz ikinci dalga protestolar başlamadan hemen önce Boğaziçi Direnişi’nin sonuç alıcı olmasının ülke çapında “Özerk Demokratik Üniversite” mücadelesi ile desteklenmesine bağlı olduğu görüşünü savunmuştuk. Yaşanan gelişmeler görüşümüzü doğruladı. Öğrenci gençliğin ve öğretim görevlilerinin ülke çapında elde etmeleri gereken ilk kazanım da Özerk Demokratik Üniversite olmalı.
Boğaziçi Direnişi’ni ikinci bir Gezi Direnişi olarak niteleyen ve bu direnişin Rejim’i sarsıcı niteliği olabileceğini savunan görüşler kamuoyunda dolaşıyor. Hem muhalefet güçleri bu yönde söylemler kullanıyor, hem de rejimin temsilcileri üstü kapalı olarak buna yanıt veriyor ve tavır alıyor. Tabii ki yığınsal demokratik hareketler bir çığ gibi büyüyerek iktidarı sarsma gücüne dönüşebilir. Ancak bunun rejimin ve devletin de temellerini sarsacak bir niteliğe bürünebilmesi bir dizi farklı faktöre de bağlıdır. Bu faktör de, bu kıvılcımın ülkede ekonomik ve demokratik baskı altında bulunan başta işçi sınıfı olmak üzere, tüm emekçi yoksul halkların kararlı bir ayağa kalkışı ile ilintilidir. Onun için Boğaziçi Direnişi’ne farklı anlamlar yüklemek bize şu aşamada ve koşullarda çok gerçekçi gelmiyor.
Politika