Coğrafyamızda Bahar ve Halkların Gücü

Coğrafyamızda Bahar ve Halkların Gücü

Doğa yasasına göre işlemekte. Mevsimlerde ona göre gelip geçmekte... Ve nihayet pek sevilmeyen soğuk kışın ardından derin bir özlemin içinden büyük umutlarla yeniden bahardayız. Bahar güzel bir mevsimdir. Güneşli, günden güne ılınan, yağmurlu, çamurlu, bereketli, doğurgan ve yerin gri yüzünün yeşile dönüştüğü, bir başka şirinliğe büründüğü bir mevsim…

Her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 21 Mart Newroz Bayramı ve 1 Mayıs işçi sınıfının birlik mücadele dayanışma günü ile coğrafyamızın rengi kızıla ve ateşin alevlerine dönüşür. Hiç kuşkusuz 2022 yılının baharı da böyle geçmekte. Dahası halklarımızın açık, rengarenk politik yüzü Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) ülke çapındaki 4. Olağan Kongreleri il ve ilçelerde peşi sıra devam etmektedir. Kan tazelemekle çoğalan ve güçlenen halklarımızın, ezilenlerin, sömürülenlerin, gençliğin ve kadınların bu ortak gücü dostlara güven, düşmanlara korku salarak ilerlemektedir.

Baharda dağlarda, kırlarda, dere boylarında ve ovalarda mor menekşeler, kızıl karanfiller, sümbüller, sarı-kırmızı-yeşil ve ak renginde bin bir çeşit çiçek yeşerip açmakta. Gülün, karanfilin, menekşenin, sümbülün, yarpuzun… bin bir güzel çiçeğin topraktan fışkırıp yerin yüzünü sardığı ve bir başka güzelliğe çevirdiği, mis kokuların yayıldığı, yüreklerin serinlediği, nefis bir hazın toplumu sardığı bir mevsim olan bahar coğrafyamızı ağırdan ağıra baştan başa sarmakta. İklimin bu akışıyla halklarımızın umudu çoğalmakta, büyümekte, direnme gücü gelişmekte ve kapitalizmin bütün kötülüğüne karşın morali yükselmektedir, karanlığa, barbarlığa ve faşizme bin bir inatla.

12 Eylül faşizmiyle örgütlülüğü dağıtılan, direnişi kırılan, moralleri sıfırlanan işçi ve halk yığınları, Kürt halkının destansı direnişiyle, özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle sessiz ve ağırdan da olsa yeniden bir baharı daha yaşamakta… Önünde sonunda halklar mutlaka kazanacak. Çünkü başka yolu yok.

“Adalet ve Kalkınma” iddiasıyla kurularak yola çıkan ve yirmi yıldan beri ülkeyi yöneten AKP’nin ortaya koyduğu tablo içler acısıdır. Ülkede gerçek anlamda ne adalet sağlandı ne de halktan ve demokrasiden yana bir kalkınma gerçekleşti. Ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynakları tarumar edildi. Kamu malları yandaşlara peşkeş çekildi. Seçimle iş başına gelen belediye başkanı ve yöneticileri kararnamelerle görevinden alınarak yerlerine kayyımlar atandı. Atamayla gelen kayyımlar Kürt halkına, onun kazanımlarına ve yerel kurumlara düşmanca yaklaşarak en ağır tahribatı yapmakta. 2022 yılbaşına doğru yapılan büyük zamlar yaşamı tam anlamıyla felce uğrattı. İşçilerin, emekçilerin ve emeklilerin alım gücü iyice zayıfladı. Topluma ateşten bir gömlek giydirildi. Bir avuç zenginden başka herkes bir kasırganın içine sürüklenmiş bulunmakta. Bu durumda AKP ve MHP başta olmak üzere devlet ve sermaye partilerine oy vermiş yoksul kitleler onların ikiyüzlülüğünü görerek gerçeğin farkına varmakta, onlara verdiği desteği geri çekmekte ve tepki göstermektedir. Bugün AKP-Saray ve MHP rejimine karşı tavır alan kitlelerin büyük çoğunluğu kararsız bir durumda ve bir arayışın içindedir.

İşte AKP-MHP iktidarından kopan ve kararsız olan bu emekçi ve yoksul kitleler HDP’nin kazanabileceği ve kazanması gereken kitlelerdir. Her halktan, genç-yaşlı, kadın-erkek, işçi-işsiz, inanç ve ırktan insanlarla buluşmak ve onları kazanmak mümkündür. HDP, yeni yol ve yöntemler bularak, olanaklarını daha da zenginleştirerek ve politikasını güçlendirerek bunu başarabilir. Devrimci demokratik mücadeleler böyle süreçlerde taze kan alarak boy verir. Bugün HDP’nin varlığının en çok eksik hissedildiği, çalışmasına ve sesinin gücünün duyulmasına ihtiyaç duyulan alan Anadolu, Karadeniz ve Trakya bölgeleridir, işçi yataklarıdır, Kürt halkının dışındaki emekçi ve yoksul halk kitleleridir. Eksiklik bu alanlarda görülmektedir. Bu başarıldığında eşit, özgür ve demokratik bir düşüncesi tam anlamıyla pratiğe dökülerek gerçekleşmiş olacaktır. Ayrıca belirttiğimiz bu noktada HDP’nin üzerine düşeni küçümsenmeyecek kadar yaptığını, yapmaya kararlı olduğunu ve başaracağına da inandığımızı asla unutmayalım.

HDP’nin 4.Olağan Kongreleri, Bölge Konferansları, HDK çalışmaları ve yerellerdeki kurulan/kurulması gereken Demokratik Halk Meclisleri, bu topraklardaki gizil gücü ortaya çıkararak çıtaya daha da yükselteceğine yürekten inanmaktayız. Bu heyhulanın gerçekleşebilmesi için her birimize iş düşmektedir. Öncelikle her işçi, emekçi, yoksul, ezilen, genç, kadın, yurtsever ve devrimci ülkede yaşananları bilince çıkararak kapitalist sömürüye, inkar ve asimilasyona ve faşist politikalara karşı çıkmalı, sesini yükseltmeli ve örgütlenmelidir. Çalışma olmadan ne değişim, ne dönüşüm ne de demokratik, eşit ve özgür bir yaşam kurulamaz.

Hiç kuşkusuz doğada ve toplumda hiçbir şey kendiliğinden olmuyor. Her sonucun bir nedeni vardır. Toplumda sessizliği ve belirsizliği bozan derinden gelen bir hareketlenme görünmekte. Bunun sonucunda korku duvarını yıkacak büyük bir öfke birikmekte. Karanlıktan, açlıktan ve yoksulluktan çıkmak için toplumum her katmanında büyük bir arayış var. Bir avuç zengininin, para babasının, yandaşın ve faşizmden çıkarı olanların dışında herkes devrimci/demokratik bir dönüşümü istemekte, ortak bir yaşam mücadelesi için çıtayı yükselten HDP’ye olan güven ve umut daha da artmakta. Halkların Demokratik Partisi’nin öncülüğünde gelişmekte olan Demokratik İttifak’ın tek alternatif olduğu her geçen günle daha açık olarak kabul görmektedir. Hiçbir emekçi, yoksul, genç, kadın, ilerici ve yurtsever insan devlet ve kapitalist düzene karşı bir umut beslememekte, tek başına bir mücadelenin de başarıya ulaşamayacağını bilmektedir. Bu gözle görülen gerçeğin ışığında ezilenler, sömürülenler, gençler ve kadınlar toplumda büyük bir karşılık bulmakta olan Halkların Demokratik Parti’sine (HDP) yüzünü çevirmektedir. HDP’nin demokrasi, barış, adalet ve özgürlük adına söylediği her sözü ve attığı her adımı ilgiyle izleyerek desteklemektedir.

Görünen odur ki HDP’yi dışlayan ve ona uzak duran her parti günden güne halk desteğini yitirerek zayıflamaktadır. Onun için halk adına yola çıkan/var olan her parti, Halkların Demokratik Partisi’nin ortaya koyduğu Demokratik İttifak’a sıcak bakmak ve katkı sunmak zorundadır. Aksi halde halklarımızın nezdinde itibarını yitirerek zayıflayacak ve giderek sönümlenecektir. Ülkemizin tarihi bunun acı örnekleriyle doludur. Artık dar hesaplar yapmanın ve kişisel çıkarların peşinde koşmanın ve ikircimli davranmanın zamanı çoktan geçmektedir. Bu inançla kumpas davaları ve HDP’ye karşı açılan kapatılma davaları boşa çıkarılabilir.

Yazımızı şiire de döktürerek sonlandıralım:

Halklar el ele verdi,

              bir fidan dikti.

Fidan,

          toprağı sevdi,

                                 boy verdi.

Kök salarak dal budaklandı.

Dallarda yeşerdi,

             yemyeşil yapraklar

                       ve rengarenk çiçekler.

            Çiçekler meyvede...

O; halkların,

             milyonların eli, gözü, kulağı,

                                                 sesi ve nefesi.

                      Ve gümbür gümbür atan kalbi.

Baş eğmeyen yiğitlerin,

             kadınların ve gençlerin dev eseri.

O; yeni bir yaşamı müjdeliyor.

Büyük kalbinde

                milyonlarca kalp birlikte atıyor. 

Bir kalbi

         özgürlük için

                    Edirne zindanında atıyor.

Partinin nabzı

       Mezopotamya’da,

             Anadolu’da,

                    Rumeli’de ve

                          Nice yerde duyulmakta…

Cemreler düşmekte,

Mevsim bahar.

Halklar halayda

Büyük düğünümüz var.

Ezilenler ve sömürülenler

                             birleşin bu safta.

Halkların güneşe akışını

Hiçbir güç durduramaz!


Konuyla ilişkili diğer makaleler