Cudi Ağlıyor Hâlâ

Cudi Ağlıyor Hâlâ

Devletin, 15.07.2015 tarihinde, sözüm ona, PKK ile mücadele için, Cudi Dağı’na yaptığı top atışları sonrasında meydana gelen orman yangını günlerce sürmesine rağmen ne Ankara ne de Şırnak valiliği, yangını söndürmek için hiçbir müdahalede bulunmamış, aksine çevre köylerden koşup gelen Kürt yurttaşların, kıt olanaklarıyla yangını söndürmelerine engel olmuş, sonuçta yangın yayılarak günlerce devam etmiştir. Bu sırada, bütün televizyon kanalları, kendi aralarında anlaşmışçasına bu yangını görmezden gelip Pensilvanya’daki orman yangınlarını canlı yayınlarla bilgimize sunmuşlardır. Doğaldır ki Pensilvanya’daki orman yangınlarında da binlerce canlı yok olmuştur. Buna da duyarsız kalamayız ancak yanı başınızdaki komşunuzun ocağına ateş düşmüşken siz Güneşin yakıcılığından şikâyetleniyorsanız hem aymaz hem hain hem de riyakârsınız demektir.

İşin diğer ilginç ve iğrenç bir yanı da haberlerde – az da olsa haber olabildi – Cudi’deki yangında ölen ya da yaralanan olmadığı söyleniyordu. Şoven ve ırkçı bakış; gözleri, özellikle beyinleri öyle bir köreltmiş ki bu kör beyinler, günlerce süren o yangında ağaçların, çiçeklerin, endemik bitkilerin, o ormanda yaşayan binlerce hayvanın öldüğünü, yok olduğunu göremiyor, düşünemiyorlar. Çünkü körelen beyinler, taşlaşan yürekler, onların da birer canlı olduğunu, onlarında ölebileceğini; onlara ANA’lık eden CUDİ DAĞI’nın da ağlayabileceğini düşünemiyor, anlayamıyorlar.

Bütün bunların dışında, vatan – millet teranesi okuyanları geçtik – hâlâ çevreciler nerede peki? Haberleri mi yok, yoksa susturuldular mı? Acaba turistik bir sahilde tatildeler mi? Acar spikerler, kameramanlar nerede peki? Parmağı deklanşörde kelebek fotoğrafları yakalamayı marifet bilen o devrimci fotoğrafçılar nerede peki? Ekoloji uzmanları, akademisyenler hâlâ nerede peki? Belediyenin “Park ve Bahçeler Müdürlüğü” ne dönüşen HAZİRAN HAREKETİ hâlâ nerede peki?

Not: Bu süreçte duyarlılık gösterip yangın yerine gidebilen kişi ve kurumları da kutlamayı bir görev biliriz.

Ola ki ilgilenen olur, söyleyelim: Dünya’da sadece Cudi Dağı’nda yetişen “Centaurea Davisli” çiçeği (Cudi Peygamber Çiçeği) de o yangında yandı bitti kül oldu. Ama biz biliyoruz ki o coğrafyanın, o toprakların insanı (Demirci Kawa efsanesinde olduğu gibi) nasıl ki her zulümden, her ölümden sonra tarih sahnesine yeniden çıkıyor, Cudi’nin o Peygamber Çiçeği de – düşmana inat – küllerinden yeniden doğacak; gelecekte herkesin, hele hele Kürtlerin özgürce yaşayacağı o toprakları, dağları, bütün börtü böceğiyle, çiçeğiyle yeniden renklendirecektir.

Sadece Cudi değil, Gabar yanıyor, Dersim Dağları yanıyor. Kısacası Kürdistan yakılıyor birilerinin 400 milletvekilliği için... Gerillalar, Kürt çocukları, fırın işçileri, askerlerimiz öldürülüyor “kör kurşunlara gelesi” birilerinin iktidar hırsı için...

Katırları bile düşman bilip kurşunlayan, ağaçları terörist sığınağı sayıp yakan; işçileri köle sayıp sömüren, kadınları hiçe sayıp ezen; çocuklarımızı, gençlerimizi potansiyel suçlu sayıp fişleyen; kısacası bugünümüzü, yarınımızı; yer üstü, yer altı kaynaklarımızı çalan, çalıp çırpıp peşkeş çeken bu anlayışı yok edip “sınıfsız ve sömürüsüz bir Dünyayı düşleyen herkesi örgütlü mücadeleye ve Kürt Özgürlük Mücadelesi ile dayanışmaya davet ediyoruz. Bu davet bizim...


Konuyla ilişkili diğer makaleler