Daha Güçlü Bir HDP İçin...

Daha Güçlü Bir HDP İçin...

Halkların Demokratik Partisi (HDP)Bizim de karınca kararınca saflarında yer aldığımız HDP (Halkların Demokratik Partisi), hiç kuşkusuz ülkenin en yığınsal, en güçlü, en deneyimli, en özverili, en direngen ve en gelişen partisidir. Bu gerçeğin ışığında yola çıkarak mücadele bayrağı nasıl daha da  yükseltilebilir? Kendi bazımızda konuyu işleyerek bu soruya cevap vermek istiyoruz.

Her şeyden önce iç örgütlülük: İl ve ilçe örgütlerinde yapılan kongrelerde belirlenen yönetim kurulları listelerin tamamlanması kaygısıyla oluşturulmamalı.

Tam tersine çalışmaya istekli, zaman ayırabilen partili olmayı bir yaşam tarzı olarak benimseyen ve bunun gerçekleşmesi için canla başla çalışan kişilerden oluşturulmalıdır. Yönetim kolektif bir çalışma ruhunu  yaratabilmelidir. Kadrolarda dürüstlük ve içtenlik olmazsa olmazdır. Bir yöneticinin Parti'nin program ve tüzüğünü çok iyi kavraması gerektiği gibi iyi bir okur da olmalıdır. Aktüaliteyi iyi takip etmeyen, araştırmayan ve teorik olarak kendini sürekli geliştirmeyen birinin başarılı olma şansı yoktur. Kulaktan dolma ezbere dayalı bilgilerle  uzun yol gidilmez.  Aktif bir örgüt, üyelerini bilinçlendirir, sempati toplar, partiye yeni üyeler kazandırır ve halka güven verir.

Meclisler/Komisyonlar: HDP, gücünü sadece nicel çokluğundan değil aynı zamanda niteliksel varlığından da almaktadır. İçinde yaşamakta olduğumuz ve ilçemizi de kapsayan bir Trakya bölgesini düşünelim. HDP'nin oyları bir milletvekili çıkarmayı zorluyor/aşıyor. On binlerce insan gönül rahatlığıyla Parti'ye oy veriyor. Bu nicel çokluğa karşın il ve ilçelerde ciddi anlamda örgütlü kadın, gençlik, emek, ekoloji ve diğer alanlarda komisyonlar/meclisler kurulmamış bulunmaktadır. Aynı zamanda Mahalle Meclisleri de kurulmadığı veya yetersiz olduğu için çalışmalar da cılız veya yetersiz kalmaktadır. Halbuki potansiyel bunun çok üzerindedir. Bunun için yerelden dışarıya kitle taşıma plan ve programları varsayımlar üzerinde yapılmaktadır. Bu tarz bir çalışma verimli ve sağlıklı olmadığı gibi çelişkiler doğurmaktadır. Bu yıl içinde yapılan etkinliklere bir göz atalım. Trakya Bölgesi olarak Çerkezköy'de kutlanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne 100 kadın, Çorlu'da kutlanan 1 Mayıs'a 50 kişi örgütlü olarak katıldı. Oysa bölgede bir milletvekili çıkarmaya aday olan Parti'nin 8 Mart'ta ve 1 Mayıs'a büyük bir katılım sağlaması gerekir. Ayrıca mesafeden dolayı Büyük Kongreye göre 7 Ağustos İstanbul Kartal Mitingine daha çok katılım bekleniyordu. 10 bin üzerinde seçmeni olan bir ilçede bu katılımlar şaşırtıcı derece düşüktür. Halbuki mahalle, kadın, gençlik ve işçi örgütlenmesi güçlü olmuş olsaydı etkinliklere katılım çok yüksek olurdu.
Şunu da belirtmekte yarar var. Newroz'a büyük katılım hepimizin tahminlerini aştı. Çünkü bir önceki yıl 300 kadar kişi katılırken bu yıl 3.000'i aşkın kişinin katılması sürpriz oldu.
Diyeceğimiz odur ki örgütlü ve planlı çalışmanın sonuçları öngörülebilir. Parti böyle bir tempoyla muazzam bir büyüme sağlayabilir. İl ve ilçe örgütleri kendi bünyelerinde düzenli olarak yığınsal anma, etkinlik, kutlama ve halk toplantıları  gerçekleştirebilir. Bugün halk toplantılarına çok az kişi katılırken yönetim kurulu toplantılarına bile çoğu yönetici ilgisiz kalmaktadır. Bir kısım yönetici yöneticilik sıfatını içselleştirmediğinden dolayı konuya 'dostlar alış verişte görsün' anlayışıyla  bakmaktadır. Böyle bir anlayışa sahip biri gerçek anlamda bir parti yöneticisi olamaz.

Kongreden kongreye dönemler arası kopukluk: Her olağan kongrelerde yönetimler yenilenir. Yönetimde görev almayanlar nerdeyse tamam devredışı kalarak pasifize olmaktadır. Çoğunluk parti binalarına pek uğramaz. Köşesine çekilmekte. Ya yorgunluğundan ya da kırgınlığından böyle davranmaktadır. Oysa partiye ve mücadeleye inan ona omuz veren kişi hiç bir zaman onunla bağını koparmamalıdır. Daha önceki dönemlerde görev aldığı ve sarf ettiği emeğine sahip çıkmalıdır. Olumsuzluklara karşı kayıtsız kalmamalı. Yeni yönetimle diyalog içinde olmalı. Kimi yerde nerdeyse yanlışlıklar, dedikodular ve yetersizlikler almış başını giderken kadroların tahribatına ve halkta güvensizliğe yol açmıştır. Ve kimisi önemli çalışmalar yapmanın yanında kötü hareketlerde de bulunması yaptığı güzel çalışmaları da perdelemistir. Hiç kuşkusuz parti hiç kimsenin disipline aykırı ve yüz kızartıcı davranışlarına prim vermez. Disiplin, partinin kalbidir, atar damarıdır. Ülkenin demokratik değişim ve dönüşümü ancak ve ancak çelik bir iradeyle gerçekleşebilir. Seçim döneminde aday ve aday adayı olanlar seçim bittikten sonra parti ve çalışmalarla bağını kopararak ortadan kaybolmaktadır. Oysa bu kişilerin seçmene ve halka karşı sorumlulukları vardır. Özverili ve samimi davranarak çalışmalıdırlar. 

Türkiyelileşme gerçeği: Burada yine Trakya bölgesine dönelim. İl ve ilçe yönetimlerinin kimliğinin %90'ı Kürt'tür. Trakya'da yaşayan Türk, Pomak, Bulgar, Roman ve diğer halklardan da yönetici bulunduğunda çalışmalar daha rahat yapılır. Parti bölge halklarıyla kucaklaşır ve "Kürt Partisi" algısı kırılır. Trakya bir işçi yatağıdır. Bir tarım bölgesidir. Parti, işçileri, köylüleri ve burada yaşayan farklı  halkları daha fazla kucaklayabilmek için yeni yol ve çalışma mizacı geliştirmelidir. Hücre ve doku iyi uyum sağlamalıdır.
İş aş emek ülkedeki bütün halkların ortak sorunudur. Kürt halkımızın Trakya'ya akmasının en büyük nedeni de iştir, aştır. Başka bir deyişle ekmek kavgasıdır.
İşçilerin, köylülerin ve yoksulların ezici çoğunluğu kapitalist sistem partilerine oy vererek desteklemektedir. Bu bir çelişkidir. O partiler zenginlerin çıkarlarını savunmaktadır. İşçilerin, yoksulların, dar gelirlilerin kadınların ve gençlerin ortak çıkarlarını savunan tek parti HDP'dir. Özgür ve demokratik bir Türkiye'yi hedeflemektedir. Bu ezici çoğunluk Partimizin kazanacağı/kazanması gereken halk yığınlarıdır. Böyle bir anlayışla çalıştığında Parti'nin bölgede muazzam serpilip kök salması için olanaklar son derece elverişlidir. İnanıyorum ki Karadeniz, Ege ve Orta Anadolu bölgesinde de daha da güçlenmek için aşılmayacak hiç bir sorun yoktur. Parti program ve çalışmalarının en geniş halk yığınlarıyla buluşması için somut olgular mevcuttur. Ülkedeki gizil gücün açığa çıkarılarak HDP'nin etrafında örülmesi için başta il ve ilçe yöneticileri olmak üzere herkese ciddi görevler düşüyor.

Eğitimin önemi, bilgi ile pratiğin birliği: İyi bir partili olmak beraberinde iyi bir eğitimi şart koşar. Eğitim, üretim içindir. Edindiğimiz bilgiler eğer günlük yaşamda ve politik çalışmalarda kullanılmıyorsa bir işe yaramıyor demektir. Bir nevi yüktür. Edindiğimiz her bilgi yaşamda bize kolaylık sağlamalı, kapitalizmden kurtulmak için bir anahtar işlevi görmelidir. Eğitimsiz bir kişi başkasına ne verebilir ki? Her yönetici ve üye Parti'nin programı ve tüzüğünü iyi okuyup kavramalıdır. Bu olmadan kişi ne için mücadele edeceğini ve örgüt içinde nasıl davranacağını bilemez. Program ve tüzük bizim pusulamızdır.
İnsan, bazı şeyleri okuyarak bazı şeyleri de yaşayarak öğrenir. Sadece yaşayarak veya sadece okuyarak nitelikli bir kişilik kazanamaz. Bu ikisi birbirini etkileyip tamamlar.

Demokratik bir Türkiye için: Demokratik ve özgür bir yaşam sadece Halklarının Demokratik Partisi'ni ilgilendiren bir sorun olmadığı gibi sadece onunla çözülemez. Tüm halklarımızın işçileri, ezilenleri, dar gelirlileri, kadınları, gençleri, devrimcileri ve faşizme karşı olan herkes asgari müşterekte Demokratik İttifakta buluşmak zorundadır. Demokratik İttifak, tek çözümdür. Bu ittifakın dışında kalan, ona uzak duran ve birleştiğinde yeterli derecede bir alternatif olabilecek Türkiye emek, sol, sosyalist güçleri daha fazla zaman geçmeden enerjilerini, güçlerini ve çalışmalarını Kürt halkımızın, HDP'nin ve Demokratik İttifak'ın bu devasa gücüyle birleştirip sorumluluğunu yerine getirerek tarihi rolünü oynamalıdır. 
Unutulmamalıdır ki demokratik bir yaşam Kürt halkının mücadelesiyle Türkiye halklarının, emekçilerinin ve devrimcilerinin birleşik mücadelesiyle kurulacaktır.

 


Konuyla ilişkili diğer makaleler