Darbecileri Devlete Taşıyanlar Da Darbecilerle Birlikte Yargılanmalıdır
15 Temmuz’da düşük yaptırılan Nur Cemaatinin en büyük kolu, Gülen Tarikatı'nın darbesini henüz bütün detaylarıyla değerlendirmek olanaksızsa da, darbeden sonra en azından görünürlülüğü nedeniyle kılavuz istemeyen bazı olgular tartışılabilir.
Darbe girişiminin sonuçları açısından çok görünür, hatta göze batar önemli bir olgusu devletin inzibat ve istihbarat kuvetlerinin (asker-polis) yıllardır halkın paralarından kendilerine ayrılan yüksek bütçelerin, hukuki ayrıcalıkların, dokunulmazlıkların karşılığında darbe sırasında ve öncesinde gösterdikleri performansın sadece ‘’lapacı’’ olduklarının ortaya çıkmasıdır.
Burjuva devleti ordusuyla polisiyle bürokrasisiyle yıllardır bir dini cemaatin hazırladığı karanlık komployu ya görememiş duyamamış ya da duyduğu halde siyasal otoriteyi bilgilendirmemiştir. Yüzbinlerce askere sahip, on binlerce polise, istihbarat örgütülerine maaş ödeyen, envanterlerinde binlerce uydu, dinleme cihazı kayıtlı devlet, darbeyi ‘’eniştesinden’’ öğrendiğini itiraf etmek zorunda kalmıştır.
Şimdi darbeye katıldıkları için, ya da darbecilerle ilişkileri oduğu için yüzlerce üst rütbeli subay, polis, savcı ya da yüksek yargı mensubu göreveden alınıyor. Bu darbenin arkasında yer aldığı iddia edilen örgütün iki üç sene öncesine kadar bütün faaliyetlerinin siyasal iktidarın önde gelen temsilcileri tarafından desteklendiği himaye edildiği ‘’sağır sultan’’ tarafından bile biliniyorken siyasal iktidarın ve Cumhurbaşkanının, başbakanlığı döneminde ‘’istedikleri her şeyi verdik’’le dolu konuşmaları, nisyan ile sakatlanmış dimalardan gayrı herkesin hafızasındadır. 15 senedir askeri okulların sınav soruları bu cemaatin adaylarına önceden verilmekte ve bu okullara hakketmedikleri bir şekilde girdikleri bilinmektedir, sadece askeri okullara mı, polis teşkilatına alımlardan, MİT’e girişte yapılan sınavlara kadar her yerde ‘’tarikat katakullileri’’ ile örgüt adamlarının devletin kilit noktalarına yerleştirildikleri yazılmakta çizilmekteydi... Ancak konu hep kapatılıp gitmekte, ‘‘yen içinde’’ kalmaktaydı. Bütün bu haksızlıklara yolsuzluklara yol vermiş siyasal iktidarın bu darbecilerle yollarını sadece son iki senedir ayırmış olması onu sorumluluktan kurtarmaz. Bütün alavere-dalavere işlerde örgütler birbirlerine girebilir, yollarını ayırabilir... Bunun devleti yönetenler arasında olması veya taraflardan birinin şu an iktidar olması onu daha masum kılmaz...
Darbecilerle beraber darbecileri ve cemaatleri devletin kilit noktalarına taşıyan siyasi iktidarın bu gün ve geçmişteki sorumluları da yaptıklarının hesabını mahkemelerde darebecilerle yan yana oturtularak vermelidir… aralarındaki bir fark siyasal iktidarın kadrolarının siadece son iki senedir bu kardeşleriyle kavgalı olmalarıdır. Ama bu darbe iki yılın ürünü değil on yılın ürünüdür. Hesabını ise AKP ve Fethullah beraber vermelidir.
Tarikatlar, Cemaatler Sivil Toplum Örgütü Değildir
Tarikatçıların, dini cemaatların, mezhep örgütlerinin seçime ve denetime açık olmayan karanlık örgütsel yapılarının iktidara gelmek ya da iktidarda kalabilmek için kullanılmasının sakıncalarının en dehşetli örneğini hep beraber yaşadık. Yaşanılanlardan ders çıkarmak isteyenler bu din maskesi altında örgütlenen karanlık çetelerden de bir an evvel hesap sorulmasını talep etmelidir. AKP iktidarlarında hesap sormadan demokrasiye doğru adım atılamaz. Devlet, dini eğilimi ne olursa olsun bütün vatandaşların ödediği vergilerle yönetilmektedir. Yönetimleri seçimle gelmeyen, kongre yapmayan, çalışmaları kamuya açık olmayan toplumsal yapılanmalara meşruiyet kazandırılması, onların sivil toplum kuruluşu mertebesine yükseltilmesi giderek onları iktidar yapısının parçası haline getirilmesi bile tek başına bu iktidarın demokrasi kulvarından çoktan uzaklaştığının ve suç işlediğinin bir göstergesidir.
Örtülü Ödeneğin, Güvenlikten Başka Herşeye Harcandığı Ortaya Çıktı
Yıllardır devletin ‘‘sözüm ona’’ güvenliği için ayrılan yüksek tonajda paraların, güvenlikten başka her şey için harcandığı ortaya çıkmıştır. Meclis içinde ya da dışında bütün partililerden oluşan bir araştırma komisyonunu son on yılın bütün ödeneklerinin nerelere aktarıldığını incelemeli ve halka bu konuda bilgi verilmelidir. Devlet birbirinden ayrı ve gizli çalışan onlarca çıkar şebekesi, tarikat, uyuşturucu şebekeleri, silah lobilerinin bataklığı haline dönüşmüştür. Devletteki bu yozlaşma toplumu da en derin bir şekilde etkilemektedir, rüşvet, yolsuzluk, neredeyse dini inancın hoş gördüğü, ‘’yüce amaçlarla’’ yapılırsa ahlaksızlık sayılmadığı bir alışkanlık haline getirilmiştir.
AKP İktidarı Suç Üstü Yakalanmıştır
Darbe sonrası baskıcı, milliyetçi, cihatcı, şöven ve şeriatçı entrikalarına rağmen AKP, tarihinin en zayıf dönemindedir. Darbe sonrası yapılacak yargılamalar ne kadar iktidar yanlısı olursa olsun, mahkemelere darbe sanıklarının sunacakları belgelerde AKP’nin darbecilerin tarikatine ve örgütlerine yaptığı para yardımlarının delillerini de ortaya çıkaracaktır. AKP’nin en üst düzey yöneticilerinin Cemaat’ın toplantılarında yaptıkları övücü ve destekleyici konuşmalar, cemaatin buna karşılık kendilerine verdiği destek bir kirli çamaşı sepeti gibi ortaya dökülecektir. Bu mahkemelerin darbecilerle beraber AKP’nin de yargılandığı ve mahkum edildiği bir sürece dönüşme ihtimali demokrasi güçlerinin bu mahkemeleri, iki gurubun da yargılandığı bir adalet ve hesap sorma platformuna çevirmelerine bağlıdır.
İktidar böylesine zayıf ve böylesine suçüstü yakalanmışken onun muhalefet ile ‘‘seviyeli’’ beraberlikler arayışı sadece iki yüzlü bir meşruiyet arayışıdır, samimi değildir ve sadece darbedeki suç ortaklığını örtmek içindir. Şimdi başta sosyal-demokratlara düşen görev AKP’nin bu tuzağına düşmemektir. CHP’nin Taksim’de düzenleyeceği mitingin bileşimi ve katılımı ve içeriği çok önemlidir.(*) Türkiye’de demokrasi için savaşan bu kadar meslek odası bu kadar sendika bu kadar kitle örgütü varken mitingi AKP’lilere beyaz eldiven giydirip ellerindeki kiri gizleme şovuna dönüştürmek demokrasi mücadelesine sadece zarar verecektir. Hele Taksim’de oynanmaya hazırlanan ‘‘kardeşlik senaryosunu’’ bile bile onu izleyeceği kaçınılmaz başka kara senaryoları görerek, oraya destek vermeye gidecek sosyalist partilerin, yapıların kazanımı(!) doğrudan Kazlıçeşme AKP mitinglerine katılmaktan farklı olmayacaktır.
Halkın gerçek talebi; darbecileri devlete taşıyanlar da darbecilerle aynı davalarda yargılanmalıdır.
(*) Bu yazı CHP’nin Taksim Mitingi ve Yenikapı Mitingine katılma karar vermesinden önce kaleme alınmıştır.