Diktatörlüklerin Ayak Sesleri

Diktatörlüklerin Ayak Sesleri

Türkiye Komünist PartisiTürkiye Paris’te Charlie Hebdo karikatür dergisine yönelik düzenlenen silahlı saldırı, onu takiben gelişen rehin alma ve çatışmalar, basit birer siyasi kriminal olayları değildir. Emperyalizmin gizli “güvenlik” ve istihbarat örgütleri ile onların uluslarası alanda oluşturdukları komuta merkezleri bu olayların düzenleyicileridir. Aynen, 11 Eylül 2001’de New York’da ikiz kulelere yönelik “saldırı” gibi.

Emperyalist-Kapitalist Sistem, çok ciddi ve derin ekonomik krizler yaşıyor. Bu ekonomik krizler kendileri açısından politik istikrarsızlıklara neden oluyor. Dış politikada sistem içi ülkeler arasında çıkar çelişkileri keskinleşiyor. İç politikalarında krizlerin bedeli işçi sınıfına, geniş emekçi yığınlara ödettirilmek isteniyor. Bu olgu da, tek tek ülkelerde sınıf savaşımını keskinleştiriyor. Genel Grev’ler, İşçi Direnişleri yaygınlaşıyor. Komünist Partilerin, sınıf sendikalarının etkinlikleri artıyor.

Emperyalist merkezler bu koşullarda hem aralarındaki çıkar çatışmalarından dolayı olan hesaplaşmayı sertleştiriyorlar, hem de tek tek ülkelerdeki sınıf hareketlerini henüz gelişmeden bastırmak istiyorlar. Bu planı uygulamak için ise önce “terör”e ihtiyaç duyuyorlar. Ardından bu terörü gerekçe göstererek, baskı yasalarını ve “güvenlik” uygulamalarını sertleştiriyorlar. Burjuva demokratik uygulamalar yerine baskıcı, diktatoryal yöntemleri geliştiriyorlar.

Bugün Fransa’da, F. Almanya’da, İspanya ve İtalya’da olan da budur, Türkiye’de Cizre, Sultanahmet v.b. olayları bahane edilerek yapılan da aynısıdır. “Burjuva demokrasileri gelişmiş” Batı Avrupa ülkeleri bu adımları atıyorlar ise, Türkiye egemen sınıfları bu yönde adım atmaya çekinmez. “AB ile ilişkiler Türkiye’de darbe yapmaya müsade etmez” düşünceleri doğru değildir. Darbelerin çeşitli biçim ve yöntemleri vardır. Ve eğer ihtiyaç hissederse Türkiye burjuvazisi askeri de devreye sokmaktan çekinmez. Söz konusu olan burjuvazinin iktidarını ve uluslararası çıkarlarını korumak ise onların, savaş da dahil, göze alamayacakları ve yapamayacakları, hiç bir uygulama yoktur. Ama bu mutlaka askeri devreye sokacakları anlamına da gelmez. EGM, MİT, KDGM, TSK , HSYK, işbirliği ile sivil görünümlü faşist bir diktatörlük uygulaması da mümkündür. Başka hiç bir ülkenin burjuvazisi de, göstermelik açıklamalar ve sözde “yaptırımlar” dışında, Türkiye Burjuvazisi açık faşist diktatörlük kurdu veya komşu ülkelere saldırdı diye onları yermez.

Burjuvazi açısından “sermayenin dini, imanı yoktur”. Din, İman, Bayrak, Ulus, Savaş, Terör, burjuvazi için iktidarını sürdürmek amacıyla, işçi sınıfını ve ezilen, sömürülen emekçi yığınlarını yanıltmak için kullandığı araçlardır. Halkları kendi içinde bölerek yönetmenin yöntemleridir. Bu nedenlerden dolayı, işçi sınıfı hareketi içine “sol” maskeli liberalizmi, ulusalcılığı, reformistlik mikrobunu şırınga eder. Uzlaşmacılığı körükler.

Türkiye İşçi Sınıfı, Türk, Kürt ve diğer uluslardan emekçiler, aydınlar, devrimcidemokratlar bu nedenlerden dolayı uyanık olmak zorundadır. Burjuvazinin, işbirlikçi egemen iktidarın bu oyunlarını bozmak, ancak ve ancak, Türkiye İşçi Sınıfı Hareketi’ni güçlendirmek ve Türkiye İşçi Sınıfının Devrimci Güçleri ile Kürt Özgürlük ve Demokrasi Hareketi’nin eylem ve güç birliğini ilkesel anlamda geliştirmek ile mümkündür.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
12 Ocak 2015
(www.türkiyekomünistpartisi.org sitesinden alınmıştır.)


Konuyla ilişkili diğer makaleler