Elma Kokusu

Elma Kokusu

Halepçe Katliamı

Halepçe hafızalardan silinmedi. Kürtlerin kimyasal silahlar ile katledildiği son örnek ne yazık ki Halepçe olmadı. Kimyasal ölümler hala sürüyor.

16 Mart 1988’de Halepçe‘ye atılan kimyasal bombalar, yaşayanların anlatımlarına göre önce elma, sonra da yumurta gibi kokmaya başladılar. Kokuların yayılması ardından ölüm kadın, çocuk ve yaşlı ayrımı yapmadı.

Ölüm saçan kimyasal silahlar ile binlerce Kürt vahşice katledildi. Halepçe Katliamı, bugün bir çok ülke tarafından Kürtler üzerinde uygulanan acımasız bir soykırım olarak kabul edilmektedir. Kimyasal silahlar ile Kürtlerin öldürüldüğü  Halepçe  Katliamı, Kürtlerin hafızasına kazınmış bir vahşet olarak tarihteki  yerini aldı. İnsanlık için vahşetin bu boyutda ortaya çıkması unutulmaması gereken bir durumdur. Toplu ölümlere yol açan kimyasal silahlar, bir çok ülke tarafından savaşlar ve çatışmalarda kullanılmıştır. Halepçe yakın yıllarda kullanılan ve sonuçları bakımından binlerce Kürdün ölümüne yol açan kimyasal saldırıların en büyüğü ve yıkıcısı olmuştur. Halepçe’den sonra kimyasal silahların kullanılmasına karşı uluslararası kamuoyunda bir karşı kampanya gelişmiştir. Saddam Hüseyin’e kimyasal silahları veren emperyalist devletler ortak oldukları bu suç karşısında sessiz kalmayı tercih etmişlerdir. Kimyasalın hedefi Kürtler olunca bölgesel dengeler denilerek görmezden gelinmeye çalışılmıştır. Kimyasal silahlar olduğu kadar bunların yol açtığı ölümler de vahşicedir. İnsanlık ile bağdaşır bir yanı yoktur.

Kimyasal silahların yasaklanması anlaşması 29 Nisan 1997‘de yürürlüğe girdi. Bu anlaşmayla kimyasal silahların üretilmesi, bulundurulması ve kullanılması yasaklandı. Anlaşmayı imzalayan ülkeler ellerindeki kimyasal silahları, kimyasal silahları yasaklama örgütüne (OVCW) bildirmek ve bu örgütün denetiminde yok etmek zorundadırlar.  Merkezi Den Haag’da olan Örgüte üye olan ve yasaklamayı kabul eden  ülkelerin sayısı   193‘ tür. Bunların içerisinde Türkiye de var. Organizasyon üye ülkeleri denetlemekte ve bildirilen kimyasal silahların yok edilmesini sağlamaktadır. Örneğin  Ekim 2017’de Rusya’nın, Mart 2018’de de Irak’ın deklere ettiği kimyasal silahların imha edildiğini OVCW  açıkladı. Suriye iç savaşında da kimyasal silahların kullanılması gündeme gelmiş ve Suriye rejiminin elindeki kimyasal silahlar 2013­-2017 yılları arasında imha edilmiştir. Yine Libya’da bulunan  silahlarda 2018 yılında imha edildi. ABD ise elindeki tüm geri kalan kimyasal silahları 2023 yılına kadar imha edeceğini açıkladı. Bunlar deklere edilen miktarlar. Hangi devletin elinde gizli olarak depolanmış ve bildirilmemiş ne tür kimyasal silahlar var bilinmemektedir. Anlaşmaya imza attıkları halde Suriye rejimi örneğinde görüldüğü gibi kimyasal silahlar kullanılmaktadır. Sadece rejim güçleri değil cihatçılar tarafından da  kimyasal silahların kullanıldığını Suriye iç savaşında yaşadık.

OVCW, kimyasal silahların varlığını denetlemekle birlikte bildirilmeyen ve depolarda gizlenen silahların açığa çıkarılmasında da çalışmalar yürütmektedir. 1997’de yasaklanmış olmasına rağmen hala dar alanlarda bu silahların kullanılmasının önüne geçilmiş değildir. İnsanlık için, kullanıldığında  akıl almaz boyutlarda bir vahşete yol açan   bu silahların varlığı  tüm orduların envarterinde henüz kaybolmuş, tamamen yok edilmiş  değildir. Tümden yasaklanması ve üretiminin önüne geçilmesi insanlık için de büyük bir kazanım olacaktır. Geniş çaplı uygulamalarda açığa çıkması kolay olan bu silahlar belirli bir alanda ve kısmen de az sayıda kullanıldığında denetimden kaçırılabilinmektedir. Bunların kontrol edilmesi alana girişlerin engellenmesiyle birlikte oldukça imkansız hale getirilmektedir.

Halepçeler Yaşanmasın

Kimyasal silahların tümden ortadan kaldırılması ve kullanılmasının önüne geçilmesi için daha çok mücadele edilmesi gerekmektedir. Gizli envanterlerin açığa çıkarılması için OVCW’nün daha atması gereken adımlar vardır. Bağlayıcı BM kararları olmasına rağmen bazı ülkelerde gizli depolanmış kimyasal silahların varlığı inkar edilmemektedir. Bağlayıcı çözümler nasıl hayata geçirilecek bu tamamıyla açığa çıkmış değildir. Bu konuda iddiaların denetlenmesi ve kullanımının ortaya çıkarılması uzmanların incelemelere engelsiz katılmaları ile mümkün olabilir. Kürtler açısından yeni Halepçelerin yaşanmaması için Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin denetlenmesi gerekmektedir. Sadece kimyasal kullanımı değil yaptıkları katliamlara bakıldığında da bu devletlerin Kürtler karşısındaki sicilleri temiz değildir. Geçmişte kolayca bu silahlara başvurdukları bilinmektedir.

Kimyasal silahların sonuçları sadece öldürücülüğü ile sınırlı değildir. Halepçe üzerinden 30 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen hala insanlar ve çevre üzerindeki etkileri kaybolmuş değildir. Özellikle kansere yol açan değişik hastalıkların yüksek miktarda Halepçe’de bugün bile görülmesi, bu silahların korkunçluğunu görmek açısından önemlidir. Halepçe’lilerin hafızasından silinmediği gibi tüm Kürtlerin yüreğinde de derin bir yara olan kimyasalların kullanılması, bu gün yeniden gündeme düştü. Aslında bu iddialar ve bunları destekleyen kanıtlar yeni değildir. İnsanlık için korkunç boyutları olan bu silahlar ile ilgili iddilar ortaya atıldığında araştırılması ve açığa çıkarılması önemlidir.

Dersim’de Zehirlenen Kürtler

Dersim Katliamı da Halepçe gibi Kürtlerin hafızasının içinde silinmez bir yer edinmiştir. Burada da kimyasal silahlar kullanılmış ve Kürtler acımasız bir şekilde dolduruldukları mağaralar da bu gazların kullanılması ile boğdurulmuşlardır. Dersim katliamının tanıklarından olan İhsan Sabri Çağlayangil anılarında bundan şu şekilde bahsetmektedir: „Valiyle otomobile bindik, Elazığ’a gittik. Harekat başlayalı bir-iki ay olmuştu.Abdullah Paşa dedi ki, bu kefereyi kıstırdım. Ekinlerini yaktım, dedi.(….) Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden bunları fare gibi zehirledi.„ Dönemin Emniyet Genel Müdür yardımcısı olan ve sonradan devletin çeşitli kademelerinde görev almış olan ve Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan İhsan Sabri Çağlayangil’in anlatımları bunlar. Demek ki daha o yıllarda TC ordusunun elinde kimyasal silahlar bulunmaktadır. Aradan geçen yıllar içerisinde kimyasal silahlara ne oldu, bilinmiyor. Yeni alımlar oldu mu? Olduysa ne kadar? En son 1997’de gelen ve altında TC’nin de imzası olan yasaklama kararı ile bu silahlar imha edildi mi?

Soruları sormamızın nedeni son günlerde artan kimyasal silah kullanma iddialarının tekrardan gündeme girmesidir. Altında imzası olan yasak kararına TC’nin uyup uymadığı ortaya atılan iddiaların kanıtlanması ile mümkün olabilir. Ordunun elinde bu silahların var olduğu biliniyor ve Dersim’de kullanıldığı kabul ediliyor. Katliamı yaşamış diğer tanıkların ifadesinden de bu gerçeği biliyoruz. Diğer Kürt isyanlarının bastırılmasında da bu silahların yer yer kullanıldığı iddia edilmektedir.

Gelelim günümüze, TC ordusunun Güney Kürdistan’da geliştirdiği ve değişik adlarla da anılan operasyonlarda, kimyasal silah kullanıldığı ve bu saldırılarda onlarca gerillanın öldürüldüğü iddia edilmektedir. Bununla ilgili basına yansıyan görüntüler de bulunmaktadır. Uluslararası kuruluşlar ve CWÜ’nün bu iddiaları araştırması ve açıklığa kavuşturması gerekmektedir. TTB Başkanı Fincancı’nın bu iddiaların araştırılması gerektiği yönündeki açıklamalarından sonra tutuklanması, bu iddiaların araştırılmasından korkulan yanlar olduğunu göstermektedir.

Aslında kimyasal silahların kullanılmasına ilişkin iddialar yeni değildir. Kimyasal silahların kullanıldığı iddiaları ve toplu ölümlerin olduğu bazı olaylar daha önce de basına yansımıştı. Bu iddialar karşısında o günlerde de araştırma yapılmamış ve unutulmaya terk edilmişti. Bu iddiaların ortaya atıldığı bazıları şunlardır: 17 Mayıs 1994 Adıyaman‘ın Bézar Dağında 22 silahsız gençle 6 gerillanın öldürülmesi. Van-Gürpınar-Yalınca (Dim) köyü 42 gerilla. 11 Nisan 1997 Dersim-Çemişgezek 21 gerilla. 1999 Şubat’ın da Sason-Tanzé (Heybelli) Köyü Newala Çargé mezrasında 15 gerilla. 11 Mayıs 1999 Silopi-Ballıkaya  20 gerilla. 24 Mart Muş-Şenyayla 14 gerilla.. Cudi Dağı Nisan 2006 3 gerilla. Bitlis-Mutki 26 Ağustos 9 gerilla. Bu benzer daha bir çok olayda kimyasal silahlar kullanıldığı iddiaları ortaya atılmıştı.

14 Nisan 2022’den bu yana Zap, Avaşin ve Metina alanlarında gerillalara  yönelik saldırılarda bulunan TC ordusunun kimyasal silah kullandığı bir çok kez dile getirildi. Bu iddialara kanıt oluşturacak bazı görsel resim ve videolarda basına düştü. Bunların açığa kavuşturulması gerekmektedir. Gerçekten kullanılmışlarsa bunun insanlığa karşı büyük bir suç olduğunu söylemeye gerek bile yoktur. Irak parlamentosu bu iddiaları araştırmak için bir komisyon kurulmasına karar verdi. Bölgede incelemelerde bulunan bir çok tarafsız doktor kimyasal bulgulara ulaşıldığını açıkladılar. En son Irak Parlementosu Güvenlik ve Savunma Komisyonu Üyesi Parlementer Cewad Bolani Roj News’e yaptığı açıklamada: „Güvenlik birimlerinin raporlarına göre Türkiye kimyasal silah kullnmıştır.„ dedi. Bunlar ciddi suçlamalardır. Basit açıklamalar ile geçiştirilemeyecek derecededir. Açıklığa kavuşturulması insanlık için son derece önemli ve değerlidir. Kullanılması insanlık için suç kabul edilen bu silahların tümden ortadan kaldırılması için de bu konunun araştırılması önemlidir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler