Emekli Olamayan Emekliler...

Emekli Olamayan Emekliler...

 

Mahinur ŞAHBAZ *

Toplumun varlığı, toplumdaki yaşam koşulları nasılsa, toplumun fikirleri, teorileri, politik görüş ve politik kurumları da öyledir”. Yaşam koşullarında belirleyici olan çalışma yaşamının kurallarıdır.

Ülkemizde emekçiler resmi olarak 15 yaşından itibaren çalışmaya başlıyor. Gelir adaletsizliğinin (dünya ikincisiyiz) derinleştirdiği yoksulluk, daha küçük yaşlarda çalışmaya zorluyor ve neredeyse ömür boyu sürüyor. Belli bir çalışma yılından sonra emekli hakkı olmalıdır. Bu süre, yapılan işe, mesleğe ve toplumsal cinsiyetlere göre belirlenmelidir. Türkiye’de emeklilik yaşı farklı koşullara ve statülere göre tespit ediliyor.

8 Eylül 1999 tarihine kadar kadınlar 38, erkekler 43 yaşında emekli olabiliyordu. 19 Ağustos 1999’da insanlar depremin acısı ile kıvranırken, yıkıntılar arasında yakınlarının bir parçasına ulaşmaya çalışırken; Yaşar Okuyan’ın Dünya Bankası (DB), IMF damgalı “SSK ve BAĞ-KUR’lu emeklilerin aylık hesaplama sistemini değiştiren kanun teklifi“ kabul edildi. 4447 sayılı sosyal güvenlik reformu yasa taslağı hazırlandı. Jet hızıyla 25 Ağustosta kanunlaştı (DYP-MHP-ANAP dönemi), 8 Eylül’de yürürlüğe girdi. 4447 sayılı kanun ile yedi esas yasa değiştirildi. Mevcut on bir yasa da buna uyum için değiştirildi. Bu değişikliklerle eşitler arası adaletsizlikler oluştu.

Kemal Derviş’in DB damgalı Ekonomik Programı’nı 2002 yılında iktidar olan AKP “Acil Eylem Planı” yaptı. Kamu kazanımlarının sermayenin kullanımına açma, sermaye kurumları ile kamu kurumlarını iç içe geçirerek sermaye lehine yeniden düzenlendi. Bu uygulamalar Sosyal Güvenlik Sisteminde reform adı ile yapıldı. Süreç 1994’de Hükümetin (DYP-SHP) Dünya Bankası ile yaptığı kredi anlaşması ile başladı. Kabul edilen kredi şartı: “Sosyal güvenlik sistemi toplumsal değil bireysel olacak, devlet desteği kaldırılacak. Kurumun gelir-gider dengesi emekli ve çalışandan sağlanacak. Sağlık ve Emeklilik ayrılacak.” idi.

26 Nisan 2005’te AKP Hükümeti IMF damgalı emirle SGK’na desteği %4.5’ten %1’e düşürdü. 19 Ekim 2007’de Çorum Milletvekili Agah Kafkas’ın TBMM’ye sunduğu “Emekli aylıklarına ülkenin büyüme oranının dahil edilmesi uygulamasının kaldırılması” istemli kanun teklifi bir ayda yasalaştı. Emekliler milli gelirden pay alamaz oldu, yani bütçe hesaplarının dışına atıldı. 1 Ekim 2008’de “emeklilik ve sosyal yardım sistemleri çalışması” adı ile yapılan bu değişiklikler birlikte yazıldı “Sosyal Güvenlik Reformu” yasası olarak yürürlüğe girdi.

Bu değişiklikler eşitler arasında adaletsizlik oluşturdu. Haksızlığa uğradığını düşünen emekliler yerel mahkemelerde açtıkları davaları kazandılar. Aylıklarında olan kayıplar ödendi. On iki bin dava kazanılmıştı. Bu yasal uygulamalar “Anayasanın Eşitlik İlkesine” aykırı olduğu için yerel mahkemelerde haklı çıkan emeklilere Anayasa Mahkemesi bu durum eşitlik ilkesine aykırı değildir dedi. (30.06.2010). Çalışma Bakanı mahkeme kararından önce “Eşitlik ilkesine aykırı bulunması halinde Kuruma 36 milyar TL yük getirir. Bunu Kurum kaldıramaz” dedi ve emeklilerin aylıklarına el kondu. Tepkileri bertaraf etmek, seçim dönemlerinde kullanmak için Sosyal Güvenlik Kurumu bürokratları “İntibak Yasası” ucubesini çıkardılar. Emeklilere umut dağıtan ama asla haklarını teslim etmeyen ve oyalayan bir süreç yaşattılar.

Sosyal Güvenlik Reformu ile emekliler ücretsiz sağlık haklarını kaybetti. Emekli aylıklarında 2000 yılından bu yana % 68 e varan kayıplar oldu. Aylık bağlama oranları ve taban aylığı uygulaması değişikliği ile emekli aylıkları sürekli düşüyor. Emeklilerin ekonomik güvencesi de kalmadı. Emekli aylıkları düşürülürken, Milli Güvenlik ve İç Güvenlik harcamalarına ayrılan pay sadece 2006-2014 yılları arasında % 45 artırıldı. (Prof. Dr. Nuran Yentürk Bilgi Üniversitesi)

İş Sağlığı İş Güvenliği Meclisi’nin raporuna göre: “2015 yılının ilk altı ayında yaşamını yitiren 794 işçinin 222’si 51 yaş üzerindedir. Yaş verilerine ulaşamadığımız 63 işçiyi de oranlama içinde düşündüğümüzde 2015 yılının ilk altı ayında ölen işçilerin % 31’i 51 yaş üzerinde işçilerden oluşuyor. Yani her can veren 3-4 işçiden birisi sosyal güvenlik koşulları sağlanmış olsa emekli olması gereken, kademeli geçişten dolayı emekli olup yaş bekleyen ya da yoksulluktan dolayı emekli olsa da çalışan işçilerdir. Bu koşullar emekli işçileri güvencesiz çalışma koşullarına itmekte ve güvencesiz işçi havuzunun önemli bir kaynağı haline getirmektedir. Elimizdeki bilgilere gore emekli/emekli çağındaki işçilerin % 75’i tarım, 46’sı inşaat, 33’ü taşımacılık, 2 ticaret/büro/eğitim,10’u belediye/genel işler, 4’ü maden, 4’ü ağaç, 3’ü metal, 2’si iletişim, 2’si savunma/güvenlik, 1’i çimento enerji, 2’si tersane, 2’si sağlık, 2’si konaklama, 2’si savunma/güvenlik 1’i çimento, ve 7’si yeterli bilgi olmadığı için belirleyemediğimiz işkolunda can vermiştir.

Uyarıyoruz! 51 yaş ve üstünde çalışan emekliliği gelip de yaşı bekleyip çalışan, yoksulluktan işçilik yapan yaşlılarımızın iş cinayetlerinden ölümünde geçen seneye göre sıçramalı bir artış gözükmektedir.Bu konuda acil önlem alınmalıdır.” deniyor.

İktidarların sürdürülebilir mali politikaları ile emeklilik sürdürülemiyor, emekliler emekliliğini yaşayamıyor. Emeklilerin % 43’ü çalışıyor, %35’i iş bulabilirse çalışmak istediğini söylüyor.En küçük hak talebinde ise Çalışma Bakanı “ ülke sorumluluğunu taşıyorsanız sosyal güvenlik alanında popülist politika izlememeniz gerekiyor.” diyor.

Hükümet, emeklileri yük, emekliliği kaynak israfı olarak görüyor. Bu ülkede üretilen tüm değer ve hizmetler, biriken sermaye bizim emeğimizin ürünüdür. Kaynakların gerçek sahibi yaratıcısı işçiler, emekçiler ve emeklilerdir. Bizim primlerle var olan Sosyal Güvenlik Kurumunun bütün kazanımlarına sermaye adına el koymak Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğudur, hak gasbıdır.

Sosyal adaletsizlikte, eşitsizlikte, yoksulluk şiddeti altında yaşarken sadakat bekleniyor. Mark Twain’in dediği gibi; “Ülkeye sadakat her zaman, hükümete sadakat hak ettiği zaman...

* Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Başkanı


Konuyla ilişkili diğer makaleler