Empati Kurmak

Empati Kurmak

Ne Cizre’de ölenler, ne Suruç’ta, ne de Ankara Garı’nda hükümet olma adına, iktidar olma adına katledilen 102 kişinin katli unutulmadı ve asla da unutulmayacaktır.

Empati nasıl bir şey acaba? Yani zor mu, kolay mı? Kendini bir başkasının yerine koymak, bir başkasının yerinde olmayı düşünmek. İnsan ne düşünür ki kendini bir başkasının yerine koyunca? Her şey düzelir mi gerçekten? Karşımızdakini rahatlatır mı? Peki ya beni, bizi, seni rahatlatır mı? Belki rahatlatmaz ama bize insanlığımızı, insan olduğumuzu hatırlatır, insani değerlere karşı duyarlı olmanın gerekliliğini hatırlatır.

Tabi kendinizi kimin yerine koyduğunuz önemli. Bu ise bir toplumda ne kadar birey olduğunuzun, olabildiğinizin kanıtıdır sanırım; insan olduğunuzun, olabildiğinizin kanıtıdır. Örneğin zalimin yerine mi koyuyorsunuz kendiniz, yoksa mazlumun mu? İşte bütün mesele, insani düğüm burada çözülüyor güzel kardeşim; tam da burada yüreğinin varlığını ya da yokluğunu hissediyorsun. Çünkü burada iki şık vardır: Ya susarsın, ya konuşursun! Ya birey olduğunu hatırlarsın, ya da üç maymunu oynarsın. Dahası, ya işkenceciden yanasın, ya da acı çekenden, zulüm görenden, ezilenden yana. Burada ikisinin arası yok kardeşim, yok! Ya hırsızdan yana olursun, ya soyulandan, ya ezenden, ya da ezilenden yana. İşte -empati- böyle bir şeydir.

Kuşkusuz birinin empati kurması gerektiğinde para pula ihtiyaç yoktur. Fakat başka bir şey lazım sevgili kardeşim: açıkçası empati kurmak için önce kapı gibi yürek ister, nah kocaman; ki sonra altında ezilmeyesin. Şöyle yarın çocuklarına örnek olabileceğin bir yürek. Çünkü bu içtenlikli yaklaşım sana olaylar karşısında nasıl davranman gerektiğini de söyleyecektir.

Küçük birkaç örnek vereyim istersen: Mesela, Gezi eylemlerinde sen nerde duruyordun güzel kardeşim? On bir gencin gözleri polisin attığı gaz fişekleriyle çıkarılırken kimin yanında yer alıyordun? Antakya’da Cömert, İstanbul’da Elvan, Eskişehir’de Ali İsmail öldürüldüğünde nerde duruyordun, kimin yanında duruyordun? Hani o zaman “kahraman(!)” sonra da hain yaftasının takıldığı polisten yana mıydın? Yoksa o polisleri o gençlerin üzerine salan güruhtan yana mı? Gençlerden yana olmadığın belli çünkü. Ve de IŞİD Musul’a girdiğinde, IŞİD Ezidi çocukları, kadınları boğazladığında o küçük beynin, o kara yüreğinle kimi alkışladın kardeşim? De bakalım şimdi! Hesaplaş kendinle! Şimdi hesaplaşma zamanı çünkü. Tıpkı sürüngenler gibi gölgelere saklanmadan hesaplaş kendinle; günlerdir Kobani’de Işid vahşeti sürerken adam gibi insan olduğunu ortaya koy; herkes de bilsin ne olduğunu, kim olduğunu kardeşim. İletişim kolaylığından yararlanıp sıcak odalarınızda yok Gezide gençlere, yok Yezidilere, yok Kobani’deki Kürtlere Facebook’tan Twitterden küfretmek marifet değil. Yaşanan zulümden yana mısın yoksa insandan yana, insanlıktan yana mı? Hadi, de bakalım; korkmadan, çekinmeden, yüreğinin altında ezilmeden, insanlığın gözlerinin içine bakarak, başın dik haykır kimden yana olduğunu, nerede durduğunu?

Bak herkes bilmek istiyor bu sokaklarda, mahallede, bu toplumda kimlerle yürüdüğünü; her sabah selam verdiği komşusunun, iş arkadaşının kim olduğunu, kimlerin yanında olduğunu bilmek görmek istiyor. Yeter artık kardeşim, o ikiyüzlülüğü, güneşten gizlenip karanlıklara sığınmayı bırak artık!

Günlerdir Adana’da, Diyarbakır’da, Bingöl ve Gaziantep’te sürdürülen protesto eylemlerinde 36 insanın öldürüldüğünü sineye çekmeden sor, sorgula. Göz göre göre 76 milyonun gözleri önünde kim kıyıyor bizim insanlarımıza. O en doğal, en demokratik hak olan gösteri hakkımızı kullanmamız için sokağa çıktığımızda kim hangi provakotörlerini salıyor üzerimize? Neden bu kadar kolay tuzaklara düşüyoruz? -Çünkü ölenlerden en az 6-7’si kurşunla vurularak öldürülmüş.- Kim var bu kirli cinayetlerin arkasında? Gerçek katiller kim?

Herkes bilmeli ki, ne iktidar, ne o gizli güç(!)ler, ne de toplumda insan yerine dolaşıp hen an her saniye üç maymunu oynayan o zavallılar bu sorgulamadan kaçamayacaklardır. Tarih bir gün mutlaka onlardan bunun hesabını soracaktır, er ya da geç soracaktır... Diyeceksiniz ki: “Bunlar geçmişte kaldı, unutuldu!” Unutulmadı benim korkak kardeşim, hiçbiri unutulmadı; ne Cizre’de ölenler, ne Suruç’ta, ne de Ankara Garı’nda hükümet olma adına, iktidar olma adına katledilen 104 kişinin katli unutulmadı ve asla da unutulmayacaktır. Varsın 1 Kasım seçimlerini ülkeye korku salarak kazanmış olsunlar. Sonunda sağduyulu insanlar kurulacak hükümetin bir savaş hükümetinden başka bir şey olmadığını elbette göreceklerdir. Sen de kararsız kardeşim sen de göreceksin kafan bir yerlere çarpsa da gerçeği göreceksin!

Oysa sizden istenilen sadece işlenen bunca cinayetlerdeki insanlık dramına biraz empati yapmanızdır, başka bir şey değil; Cizre için, Suruç için, Ankara Garı’ı ve tüm terör saldırılarına kurban gidenler için empati...


Konuyla ilişkili diğer makaleler