Emperyalizm dişlerini gösterince F. Almanya’nın Türkiye politikaları değişiyor mu?

Emperyalizm dişlerini gösterince F. Almanya’nın Türkiye politikaları değişiyor mu?

Son 150 yıllık Alman-Türk ilişkilerine bakıldığında değişmeyen tek noktanın Alman ve Türk egemen sınıfları arasındaki sıkı işbirliğinin olduğunu söylemek olanaklıdır. Bu öylesine sıkı bir işbirliğidir ki, ne kaybedilen savaşlar, ne faşizmin vahşeti, ne de darbeler herhangi bir soğukluğa neden olabilmiştir. Özellikle F. Alman emperyalizmi 1949’dan bu yana Türkiye egemenlerinin en önemli hamisi olmuştur.

 
Güncel gelişmeler bu sıkı işbirliğinin hasar almakta olduğu görüngüsünü kuvvetlendirmekte. Doğal olarak bu gelişmelerin bir krize dönüşüp dönüşmeyeceği sorusu ortaya çıkmaktadır. İpler daha ne kadar gerilecek, çatışma ne kadar derinleşecektir? Kanımızca »ne oluyor?« sorusunu yanıtlamak, »neler olacak?« sorusunu da yanıtlayacaktır.

AKP-Saray-Rejiminin F. Alman vatandaşlarını tutuklaması, konsolosluk yardımlarını engellemesi, sayısız kez uluslararası hukuku çiğnemesi ve F. Almanya’nın iç politikasını etkileyen adımlar atması, iplerin hayli gerilmesine neden olmuştu. Ancak şimdi Türkiye’de faaliyet gösteren F. Alman tekellerini »terör listesine« alması, (her ne kadar daha sonra ‘listeyi yanlışlıkla gönderdik’ komikliğini yaptılarsa da) bardağı taşıran son damla oldu.

Federal Hükümet parlamento seçimlerinin arifesinde olunmasına rağmen ender görülen bir kararlılıkla Türkiye’ye karşı sert adımlar atma kararını aldı. Adımların sembolik baskı tedbirleri olması yanıltmamalı, çünkü bunların Türkiye ekonomisini doğrudan etkileyen sonuçları olacak.

Şöyle ki; Federal Hükümet Türkiye’ye tatile gideceklere »sarı alarm« olarak algılanabilecek bir duyuruda bulundu. Elbette bu formel bir seyahat uyarısı değil, ancak seyahat şirketleri sigorta kapsamında yer almayan zararların rizikosunu taşıdıklarından, bir turizm boykotuyla eş anlamlıdır. Türkiye’nin Federal Alman ve dolayısıyla diğer Avrupalı turistlerin gelmemeleriyle ortaya çıkacak turizm kayıplarını Rus veya Arap turistlerinin getirisiyle kompanse etmesi olanaksızdır. O açıdan tek başına bu adım hayli can yakıcı olacaktır.

Ancak asıl acıtıcı olacak adım, F. Alman tekellerinin yatırımlarını azaltmalarıdır. Kredi güvenceleri ile yatırım garantilerinde kısıtlamalar yapılacağı ilânı, zaten keyfilik ve kayyum uygulamaları nedeniyle tedirgin olan F. Alman tekellerini yatırımları ertelemeye itecek. Otomotivden, makina sanayine, tekstilden, kimya ve ilaç sanayine kadar Türkiye ekonomisinin en önemli sektörlerinde faaliyet gösteren altı binden fazla F. Alman tekelinin küçülmeye gitmeleri, Türkiye’deki çoklu kriz ortamını derinleştirecektir. 20 milyar Euro’luk ihracat hacminde bu yıl en az yüzde 10 gerileme bekleyen F. Alman tekelleri, Gümrük Birliğinin askıya alınabileceği tartışmalarıyla daha da kaygılanacaklardır.

AKP-Saray-Rejimi bir kez daha yanlış okuma yapmış, Türkiye’nin jeostratejik konumunun rejimi koruyucu etkide bulunacağını hesaplamıştır. En önemli yanlışı, F. Alman sermayesinin çıkarlarını tehlikeye atacak bir politika izleyebilir görüngüsünü vermesidir. Bu yanlışı, rejime çok pahalıya patlayacaktır.

O nedenle AKP-Saray-Rejimi şimdiden tansiyonu düşürmek için çaba sarf etmeye başlamıştır. En azından alacağı darbenin ne denli büyük olacağını görmüş ve hemen geri adım atmıştır. F. Alman emperyalizmi ise dişlerini göstererek, sembolik adımlarla dahi istediğinde neler yapabileceğini göstererek, AKP-Saray-Rejimini hizaya sokmuştur.

Ancak tüm bu gelişmeler AKP-Saray-Rejimini daha da saldırganlaştıracaktır. Açık faşist diktatörlüğe geçiş sürecinin hızlanması olasıdır. Rejim, iktidarını güvence altına almanın tek yolu olarak bunu görmektedir. Ayrıca sermaye çıkarlarına dokunmadığında, emperyalizmin de diktatörlükle sorunu olmayacağını bilmektedir. Gelişmeler ışığında baktığımızda, F. Alman emperyalizminin Türkiye politikasındaki tek değişimin, AKP-Saray-Rejimine gerçekleri anlayacağı dilde söyleme kararlığında olmasından başka bir şey olmadığını söylemek olanaklıdır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler