GEZİ ile hesaplaşmak, HDP ve “Sınıfta Kalmak”!

GEZİ ile hesaplaşmak, HDP ve “Sınıfta Kalmak”!

TÜRKİYE uzun bir sürenin ardından kötünün iyisi bir seçim sürecini atlattı. Seçim hileleri ve hırsızlıklar halk marifetiyle engellendi. Sonuç olarak pastanın büyük dilimini götürenlerin oy oranlarındaki eksilmeler ve Türkiye sosyalist hareketi açısından bir gövde gösterisi sayılabilecek yüzde 13’lük bir başarı tablosu çıktı karşımıza.

Seçimin hemen sonrasında sosyalist ve hatta komünist iddiası taşıyan partilerin seçim sonuçlarına ilişkin analizlerini (!) teker teker okudum. HDP’yi salt bir Kürt siyasi hareketi olarak okumanın ötesine geçmeden, bileşenleri görmezden gelme fütursuzluğuyla kaleme alınmış vasat metinlerdi. Üstelik HDP’nin başarısını güya överken bir yandan da ulus kimlik siyasetine indirgeyerek kendi politikalarını yüceltmeye çalışıyorlardı. Kendi politikaları demişken, pek çoğunda hala kendiliğinden gelişmiş bir halk hareketi olan Gezi’ye tutunma çabalarının izleri duruyor.

Gezi yıllardır Türkiye’de benzerine rastlanmamış bir halk hareketiydi evet, lakin bugün kendisine sosyalist ve hatta komünist tanımlaması koyan partiler kadrolarıyla Gezi’de bulunmanın ötesinde ne yaptı? Veya Gezi hareketini sınıf savaşımına nasıl dayandırmayı öngördü? Sınıfı Gezi’ye götürebildiler mi? Bunlar kendilerinin de veremediği cevapların başında yer alıyor.

Ortada böyle bir tablo varken; HDP’nin başarısını ulus kimlik siyasetine indirgeyerek içerisindeki sınıf parti ve hareketlerini görmezden gelmek reformistlerin hastalıklı bakış açısının bugüne iz düşümüdür.

Komünistler, olayları günlük gelişmelerden bakarak değil, geniş perspektiften ele alarak dünü, bugünü ve geleceği açısından tespitler yaparak sınıf savaşımı açısından değerlendirir.

İster Gezi’den, ister seçim sonuçlarından yola çıkın, eğer sonuçlarını sınıf savaşımına dayandıracak politikalar geliştiremiyorsanız; sınıfın içinde değil, tabiri caiz ise “sınıfta kalırsınız”.

O halde bugün sosyalist iddialar taşıyan bazı parti ve yapıların liderlerini bile ölüm yıl dönümlerinden ibaret saydığı bir gerçekle karşı karşıya kalıyoruz.

Çayan’ın sevdiğim bir sözü vardır:

Biz Marksizmi entellektüel gevezelik ve dünya devrimci hareketinin trafik polisliğini yapmak için okuyup öğrenmiyoruz. Biz dünyayı değiştirmek için, dünyanın Türkiye’sinde devrim yapmak için Marksizmi öğreniyoruz!

Reformist sol bugün bunun tersini yapıyor. Sol gösterip sağ vuruyor. Üstelik yüzde 13 gibi önemli bir başarıyı elde edenleri yok sayma hadsizliğini göstererek.

Gezi’nin o akıllarda yer eden sloganıyla bitirelim.

Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!


Konuyla ilişkili diğer makaleler