HALK OYLAMASINDAN SONRA SORUN VE PERSPEKTİFLER

HALK OYLAMASINDAN SONRA SORUN VE PERSPEKTİFLER

HAYIR EtkiniğindenBu yazıyı 16 Nisan Halk Oylamasından tam bir hafta sonra kaleme alıyoruz. Böylece hem Halk Oylaması sonuçlarını, ama aynı zamanda son bir haftalık süreci değerlendirmek olanağına sahibiz.

Halk Oylaması konusunda tahminlerimiz -hatta tespitlerimiz diyebiliriz- maalesef doğrulandı. HAYIR kazandı ancak EVET’in kazandığı ilan edildi. Bu çok somut bir olgu. Üzerine yeteri kadar yazılıp çizildiği, belge niteliğinde videoların yayınlandığı, açıklamalar yapıldığı ve gazetemizin bu sayısında da konuya değinen arkadaşlarımız olduğundan bu konunun ayrıntısına girmiyoruz.

Biz bazı tespitlerden yola çıkalım. AKP-SARAY yenilmiştir! Neden? Eğer AKP-SARAY İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin, Adana ve Diyarbakır’ı kaybetmişse bu böyledir. Diyarbakır ve diğer Kürt illerinde kaybetmesi, son 2 yılın tüm “çabalarına” ve yeni ortaklıklarına karşın gerçekleşmediyse -ki öyle- bölgede de yenilmiş demektir.

***

Şimdi bazıları çıkıp “evet ama ‘resmi’ olarak dahi bu yüksek HAYIR sonucunun alınmasında MHP muhalifi oylar da rol oynadı ve bu oylar yarın olası bir seçimde diğer HAYIR oyları ile aynı siyasi çizgiyi savunmayacak ve dolayısıyla HAYIR oyları olası seçimlerde yüzde 35-40 arası bir düzeyde kalacak.” Moralimizi bozmayalım, bu böyle değil. Söz konusu MHP muhalifi oyların ötesinde HAYIR oylarının içinde AKP seçmen kitlesinin de yüzde 10 ila 15 arası bir oy oranı yer aldı. Ancak ‘resmi’ olarak yüzde 49’un, bizim tespitlerimize göre ise yüzde 8 MHP muhalifi oylar ile yüzde 12 AKP muhalifi oyların yani yüzde 20’i oy toplamı kadar CHP’nin yüzde 25 oyunun yüzde 15’i de öyle bir durumda bu kesimlerle birlikte davranacak seçmen kitlesidir. Yani yüzde 25 oy siyasi ayrılıklar göz önüne alındığında HAYIR blokunu bölecektir. Buna rağmen CHP seçmeninin yüzde 10’u, HDP’nin yüzde 10 oyu (bize göre yüzde 15 olması gerçekçidir) ve HDP dışında sosyalistlerin yüzde 5 oyu HAYIR blokunda yüzde 25’lik bir seçmen kitlesinin siyasi anlamda anti-kapitalist bir tavır içinde olacağını gösteriyor. Bu yüzde 25 ve ama onun ötesinde AKP ve MHP muhalifleri tabanında yaratılması mümkün olan ilave yüzde 10 oyla erişilebilecek yüzde 35-40’lık bir anti-kapitalist muhalif kitleye ulaşmak mümkündür. Bu siyasetin devreye girdiği koşullar için geçerli. Mesele AKP-SARAY Rejimine karşı tavır olduğunda tüm farklı siyasi görüşlere ve çeşitliliğe rağmen AKP-SARAY muhalifi oy oranı yüzde 60’dır.

***

Buraya kadar ‘beyin fırtınası’ yaptık. Kağıt üzerinde bunları yazmak kolay. Yaşamın pratiğinde bu ön görüler nasıl gerçekleşecek? Konunun asıl püf noktası burası. Önümüzde ikili bir görev var. Birinci görev; 16 Nisan Halk Oylamasında HAYIR tercihini kullanan siyasi görüşü ne olursa olsun tüm seçmenlere seslenecek bir platformun sürekliliğini yaratmak. Merkezi anlamda herkes kendi kampanyasını ayrı ayrı sürdürdüğünden ve sadece HAYIR oyu oranı bakımından bir toplam oluştuğundan bu aşamada da merkez, anlamda bir koordinasyon olası değildir. Ancak mahalle, semt ve fabrikalarda HAYIR oyu kullanan, AKP-SARAY karşıtı olan her yurttaş, AKP-SARAY Rejimi ile çelişkisi olan her konuda bir araya gelebilir. Kısıtlananın ‘demokratik haklar’ olduğu ve HAYIR seçmenleri arasında en geniş mutabakat bu konuda olduğuna göre Demokrasi Meclisleri kimliği altında tüm bu kesimlerin bir araya getirilmesi olasıdır. AKP ve MHP tabanında ayrıca AKP-SARAY Rejimi’nin mali usülsüzlüklerine, yağma ve rant politikalarına, dolandırıcılıklarına tepkiler olduğundan bu olguların da konu edilmesi ayrıca bir ortak görüş ve eylem kararlılığı sağlayacaktır. Bu alanlarda bulunulan yerellerde, semt ve mahallelerde yaşanan somut sorunlar temelinde ortak çalışmalar Demokrasi Meclisleri platformalarında gerçekleştirilebilir. Bu sorunlarda siyasi görüş farklılıkları belirleyici bir rol oynamayacak, çalışan kesimlerin sorunları birleştirici olacaktır. Sorun çıkabilecek tek konu kürt demokrasi ve özgürlük hareketinin mücadelesi konusunda oluşabilecek milliyetçi tepkiler olabilir. Bu alanda da kırılma yaratmak ve milliyetçi ön yargıları kırarak karşılıklı anlayışı geliştirerek bilinçlenme süreci işletmek zor ama mümkündür. Kürtlere karşı eşit haklar tanınmamasının nedenleri emekçi gözüyle ele alındığında bir çok çelişki çözülmeye başlanacaktır. “Şehit” olan TSK mensuplarının ve diğer güvenlik güçlerinin emekçi halkın çocukları olduğu gerçeği ele alınmalı ve eşit yurttaşlık haklarının gerekliliği konu edilmelidir. Önyargıları kırmak hayatta en zor konudur, aynı zamanda çocukluktan itibaren alınan çarpık ideolojik eğitim aşılması kolay olmayan bir etmendir, ancak yaşanan pratikler, komünistler örnek kişilikler olarak konuya yaklaştıklarında bu sorunların kalıcı olarak çözüldüğünü göstermektedir. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden itibaren bu konuda binlerce örnek yaşadık ve tamamına yakını olumlu sonuç verdi.

***

Diğer bir alan fabrikalar ve üretim birimleri alanıdır. Bu alanda onyıllara dayanan bir deneye sahibiz. Sendikal hak arama mücadelesinde, sosyal ve demokratik haklar mücadelesinde fabrikalarda yürütülen mücadelelerde ne zaman işçilerin siyasi kimlikleri ayrımcı bir rol oynadı? Hiç bir zaman böyle bir durumla karşılaşmadık. Çünkü bu sorunlar sınıfı ilgilendiren sorunlardır ve siyasi görüşlerinden bağımsız olarak sınıfı birleştirirler. Burada önemli olan nokta ilk aşamada AKP-SARAY Rejimi’ni öne çıkarmadan, işveren ve patronlara karşı sorunlarımız temelinde örgütlenmemizdir. Bu örgütlenme sonuç itibarıyla AKP-SARAY Rejimi’ne yönelecektir. Ancak bu gerçeği işçiler mücadele içinde kendi öz deneyimleri temelinde görmelidirler. Bozguncu militan faşist kadroların provokasyonlarına engel olarak, onları işçilerin teşhir edecekleri koşulları yaratarak iş yerlerinde, fabrikalarda bu tür çalışmaların yürütülmesi hem AKP-SARAY Rejimine karşı işçi sınıfı içinde mücadeleyi genişletecek ama aynı zamanda yetkili sendika hangisi olursa olsun, sendikaların yönetimini ve çalışma programlarını etkileyecek bir kararlılık üretecektir. Bu alanda Demokrasi Meclisleri’nin ötesinde Emek ve Demokrasi Meclisleri yaşama geçirilebilecektir. Emek ve Demokrasi Meclisleri işçi sınıfının yoğun olarak yaşadığı işçi sınıfının yatağı semt ve mahallelerde de bir gereksinim olarak kendini zaman içinde dayatacaktır.

HAYIR Etkinliğinden...Politika Gazetesi bu alanlarda ancak bir gazete olarak mahalle, semt ve fabrikalarda çalışmaların nabzını takip edebilir, deneyleri yansıtır, bu vasıtayla deneylerin ülke genelinde gelişmesine katkıda bulunabilir. Onun ötesinde işçi ve emekçilerin duyurmak istedikleri sorunlar konusunda yaygınlaştırıcı bir görev üstlenebilir. Böyle bir çalışma konusunda işçi sınıfı bilimi ışığında temel görev işçi sınıfının politik örgütünün kadrolarına aittir. Komünist kadrolar, partisel dar ve kısa vadeli çıkarları ön plana çıkarmadan, geçmişin ve günümüzün deneyleri ile kucaklayıcı, birleştirici, sınıf içinde uzlaştırıcı ve eğitici görev üstlendikleri oranda Demokrasi Meclisleri ile Emek ve Demokrasi Meclislerinin çalışmaları gelişir, yaygınlaşır ve yerellerde binleri kucaklayan bir niteliğe bürünür. Bu çalışmaların merkezi anlamda nasıl koordine edileceği yine tamamen sınıfsal temelde, siyasal görüşleri ne olursa olsun mahalle, semt, fabrika ve işyeri meclislerinin kendilerinin seçecekleri delegelerle şekillenmelidir. Bazı siyasi örgütlenmelerin bu alanda popülistçe ve artizanca etkinlik kurmaya çalışmaları başarılı ve sonuç alıcı bir çalışmayı imha eder. Bu da sınıfa ihanet ile eş anlamlıdır.

***

İkinci görev ise bu çalışmayı yürütecek eğitimli, bilinçli, disiplinli, örgütlü kadro bileşimini yaratmak için gazete olarak yapabileceğimiz destekleyici katkıdır. Çünkü, burada tarif edilen faaliyetler kendiliğinden gelişmeyeceği gibi, işçi sınıfının bilimi ve onun örgütlenme ilkeleri doğrultusunda yürütülecek çalışmalarda küçümsenmeyecek derecede eksiklikler ve hatalar ile karşı karşıyayız. Bu olguyu kimse inkar edemez. Öyle olmasaydı sonuç böyle olmazdı. Leninci geleneğin süreklilik içinde devrimci yenilenmesini temel alan, uluslararası alanda ve ülkemizde geçmişte yürütülen sınıf mücadelelerinin deneylerinden, örgüt ve kadro yapılarından öğrenen titiz bir çalışmaya gereksinim var. Örgütçülük tek başına eylem, etkinlik ve kampanya örgütlemek değildir. Örgütçülük bir bilim ve sanattır. Psikoloji, Sosyoloji, Politika, Hukuk, Uluslararası İlişkiler, Diplomasi, Eğitim, Tarih, Spor, Kültür gibi disiplinlerin sentezini içinde barındıran bir alandır. Örgütçü oldum demekle maalesef hemen örgütçü olunmuyor. Ama niyet de yetmiyor. Bu işin tezgahından geçmiş ve diri kalmış Leninci kadroların deneyleri ve yaşanmışlıkları, bugün örgütlenecek alanlara yaklaşım konusunda analizleri ve çalışma yöntemleri ciddiye alınması gereken olmazsa olmaz temel bir etmendir.

***

Buradan farklı ama buraya kadar değindiklerimize bağlı olan diğer bir konu hakkında görüşlerimizi belirtmeye çalışalım. AKP-SARAY Rejimi bu Halk Oylamasında büyük bir yenilgi aldı. Yazımızın başında yenildikleri belirleyici illerin en önemlilerini sıraladık. Fakat şimdi de İstanbul özelinde sürpriz denecek nitelikte kaybettikleri ilçelere bir göz atalım.

Üsküdar ve Eyüp ilçeleri HAYIR’ın kazandığı önemli örneklerdir. Üsküdar’da HAYIR, % 53,31 EVET % 46,69 almıştır. Arada % 6 fark vardır. Eyüp’de HAYIR % 51,54 EVET ise % 48,46 almıştır. Arada % 3 fark vardır. Daha önceki seçimlerde AKP’nin baskın bir sonuç aldığı örnek bu iki ilçemizde bundan sonra gerek Belediye seçimlerinde gerekse de Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birleştirilmeye çalışılan Genel seçimlerde HAYIR oranında AKP-SARAY karşıtı oy çıkarmak için nasıl çalışmalıyız? Bu HAYIR oyları partilere bölündüğünde parçalanacak ve kazançlı çıkan yine AKP olacaktır. Onun için araya boşluk koymadan Demokrasi Meclislerinin faaliyetlerine bugünden tezi yok sürdürmemiz gerekiyor. Bu çok önemli ve belirleyici bir olgu olacaktır.

Diğer bir konu, Zeytinburnu ve Fatih gibi EVET sonucunun çıkarıldığı ama HAYIR oylarının ciddi yüksek oranda olduğu ilçelerdir. Zeytinburnu % 50,89 EVET % 49,11 Hayır çıkarmıştır. Aradaki fark % 1,5 kadar azdır. Fatih gibi bir semtte EVET % 51,38 HAYIR % 48,62 çıkarmıştır. Aradaki fark % 2,5 dolayındadır. Demek ki bu ilçelerde ciddi bir AKP-SARAY muhalefeti potansiyeli vardır. Üzerinde hemen ciddiyetle çalışılmaya başlanmalıdır.

Bir de iki olumsuz örneğe bakalım. Sultangazi ve Gaziosmanpaşa. Belki bazı arkadaşlarımız kızacak ama bu ilçelerde devrimci potansiyelin yüksek olmasından dem vurmakla gerçekler değişmiyor, sorunlar çözülmüyor. Sultangazi’de EVET % 61,42 HAYIR % 38,58. Aradaki fark % 22 gibi büyük bir açı. Gaziosmanpaşa’da EVET % 56,92 HAYIR % 43,08. Aradaki fark % 14 gibi. Böyle devrimci popülizmin yoğun yaşandığı ancak sandıkta tam tersi sonuçların çıktığı ilçelerde sınıfa yönelik çalışmalar konusunda ciddi adımlar atılması gerekmektedir. Benzer sonuçlar Belediye seçimlerinde ve Genel seçimlerde de yaşanmıştı. Özünde işçi-emekçi yatağı olan bu semtler sınıfa layık sonuçların alındığı bir aşamaya yükseltilebilir. Ancak sadece eylemliliğe yönelik faaliyetlerle değil, somut toplumsal sorunlar temelinde yürütülecek ısrarlı ve meşakkatli örgütlenme çalışmaları sonucunda başarılı sonuçlar elde etmek mümkündür.

Bu örnekte salt İstanbul ile sınırlı kaldık, ancak bu analiz yöntemini gazetemizin okunduğu her ilçeye taşıyabilmeliyiz. Örneğin AKP-SARAY Rejiminin yüksek oranda EVET sonucu aldığı iki ilimiz olan Rize ve Trabzon’da namusu kurtaran birer ilçe olmuştur. Rize’de Viçe (Fındıklı), Trabzon’da Beşikdüzü. Halk Oylamasından sonra rejimin bu ilçelere baskısı artacaktır. Ancak biz bu gerçeği de dikkate alarak hem bu ilçelerdeki başarıyı daha da yükseltecek kalıcı ve sürekli çalışmalar yapmalıyız, hem de bu deneylerimizi yakın, komşu ilçelerimize taşıyarak o ilçelerde dengeleri değiştirecek bir programlı faaliyet yürütmeliyiz. Bu iki ilimiz ve ilçelerimiz de salt birer örnek olsun. Biz Ege’de, Akdeniz’de, Marmara’da, İç Anadolu’da, Kürt illerinde de benzer örneklerle karşılaşabiliriz.

***

Biraz sıkıcı ayrıntılar olmakla beraber, bu konulara derinlemesine girmemizin nedeni, nasıl bir çalışmayı neden yapmamız gerektiği konusunda tabloyu ortaya koyma ihtiyacıdır. Bu şekilde laboratuvar yöntemi ile tek tek ilçeler, semtler ve mahalleler incelenmedikçe ve her yerele özgün sonuçlar çıkarılmadıkça gelişmeleri tersine çevirmek ve AKP-SARAY iktidarına son vermek mümkün değildir. Kuşkusuz ki seçimler herşey değildir. Sonuçlar manipüle edilebildiği gibi, manipülasyon sonucunda seçilen vekillerin dahi bir işlevi olmayacaktır. Ancak seçimlere yönelik bu tür çalışmaları sürekli kılmak, sadece seçimden seçime çalışmak değil, sandık bazında sürekli faaliyet geliştirmek, seçimlerde manipülasyon yapılsa ve yürürlükteki Anayasa muhalefete hiç şans tanımasa dahi, yine de burjuva iktidarına son verecek işçi sınıf hareketinin ve devrimci demokratik halk hareketinin oluşması bu çalışmalardan geçmektedir. Bıkmayacağız, usanmayacağız, yerine göre iğneyle kuyu kazacağız ve sonunda başaracağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. AKP-SARAY Rejimi bu konuda belki de bizden daha fazla böyle bir sonucu kendisinin bekleyeceğini biliyor. Değilse, böyle anti-demokratik, diktatoryal Anayasa’yı geçirmek ve konumlarını korumak için neden bu kadar entrikaya, baskıya, yalanlara, manipülasyonlara baş vursunlar. Bize düşen de onların korkularını haklı çıkarmak ve koydukları engelleri teker teker ortadan kaldırmak olsun.


Konuyla ilişkili diğer makaleler