HDK’lı Eylem Sonuvar: “Dayanışmayı Büyüt, Sahada Ol!”

HDK’lı Eylem Sonuvar: “Dayanışmayı Büyüt, Sahada Ol!”

Deprem bölgesinde aktif çalışma yürüten HDK Mersin İl Eşsözcüsü Eylem Sonuvar, iktidarın deprem yönetimine ve demokratik güçlerin sorumluluklarına ilişkin bir değerlendirmede bulundu.

Sonuvar’ın gazetemize ilettiği yazıyı sizlerle paylaşıyoruz:

Dayanışmayı büyüt, sahada ol!

85 milyon birlikteyiz diyenler, biz; çalanla, zulmedenle, sömürenle, yani burjuvazi ile asla birlikte olmadık, olmayız. İşçiler, emekçiler ve ezilenlerin de burjuvaziyle birlik olmaması gerekli ve zorunludur.

Afet ilanı yaparak depremi yaşayanların sorunlarını ortadan kaldırması gerekenler, OHAL ilan ederek toplumu zapturapt altına alıyor, depremi fırsata çevirerek seçim çalışması yapıyorlar. Bölgeye OHAL değil, acil enkaz kurtarma ekibi lazım; ekmek ve su lazım, barınma yeri, göçükten çıkanlara kalın giysiler lazım. 46 saatte bu ihtiyaçları karşılayamadınız, yönetemiyorsunuz.

Organize olamayan, müdahalede geciken, göçüktekileri yalnız, dışarıdakileri aç susuz bırakan, yardımları engelleyen, yardımlara el koyan, bölgeye geçişleri kapatan, yardım gönderenleri tehdit eden siz, “5’li çete”; siz, toplumun sırtındaki keneler... Çaldıklarınızı iade etme zamanıdır, sizden lütuf beklemiyoruz!

İlk anda doğrudan sahaya gidilerek insanlarımızın ihtiyaçları karşılanmalıydı. İnsanların bütçesini hunharca yiyerek, insanlara camilerden bangır bangır sela veriyorlar; insanların inançları üzerinden sömürüye devam ediyorlar. Depremi tartışarak zaman kaybettiriyorlar, oysa depremi ikinci günden itibaren tartışmaya çalışmak, deprem öncesinde yapılması gerekenleri yapmamaktır.

Tek gündemleri çalmak ve çaldıklarını kaçırmak olanlar, insanı ve doğayı kendi malı sanıyorlar. Bu yaşadığımız acı ve bu süreçte yansıyan durumlar, kapitalist sistemin yarattığı sonuçtur.

“Böyle bir günde siyaset yapmayalım” söyleminde ısrar ediyorlar, oysa siyaset yapmayın diyerek insanları pasifizme çağırıyor ve yapmayalım dedikleri siyasetin ağa babasını yapmış oluyorlar.

Hırsızlara, sahtekârlara, rantçılara, bilim karşıtlarına karşı sesin en güçlü çıkması gerektiği zamandayız. İnsanlara normal zamanlarda belki de on yılda anlatacağımız hırsızlığı,

sahtekarlığı, bilim dışılığı, rantı, böyle zamanlarda anlatabilme olanağımız vardır.

Sorumluluğumuz, halkla dayanışmayı büyütürken, halka siyasi gerçekleri de açıklamaktır.

Acımız büyük ve tarifsiz... Halklarımızı birlik ve dayanışmamızla, sürdürdüğümüz sınıfsal savaşımımızla yaşatmaya çalışıyoruz.

Yine bir kış zamanı insanlarımıza dair onca acıyı yaşamışken şimdi soruyorum:

Türkiye Cumhuriyeti devleti, Nusaybin’i, Sur’u, Cizre’yi, İdil’i ve onlarca yerleşim yerini tıpkı deprem gibi yıkıp geçmedi mi? Yıkıntıların üstüne bayrak asmadı mı? O zaman da can pazarı yaşanmadı mı? O günler de en az bugünkü kadar ağırdı. Yıkıntılar altında kalmış bodrumlarda insanları diri diri yaktılar, ölülerin önüne ”asker” dikip günlerce sokaklarda çürüttüler. Evlerin önüne onlarca ”üniformalı” katili diktiklerinde, çocukların buzluklarda kaldığını görmedik mi?

Tüm bunları gördük; depremde ‘insani” duyguları ile çırpınan onca arkadaşım o günlerde yaşananlara sessiz ve tuhaf bir onay vermişti ve milyonlarca ”duyarlı” yurttaş da “yakın, yıkın” söylemleri içerisindeydi. Yaşanan bir doğa felaketi değildi, yaşanan bir soykırımdı ve şimdi yine devlet bir moloz yığını gibi üstümüze çöküyor.

İnsanlar çaresizce devletten yardım bekliyor, haykırıyor, yalvarıyor; bir yanda can pazarı yaşanıyor, öte yanda çimento-demir hisseleri yükseliyor, battaniye, su, yiyecek fiyatları almış başını gidiyor. Şehirler kaderlerine terk edilmiş durumda, devlet yetkilileri her yere ulaştık diye yalan söylüyor.

Bazı muhalefet vekilleri, eski belediye başkanları, “Ordu nerede?” diye haykırıyor. Ordu nerede sorusunu duyunca bile irkiliyorum, çünkü o orduyu çocukluğumuzda yaşadıklarımız vesilesiyle en iyi biz biliyoruz. “Devlet nerede?” sorusunun cevabı derinlerde bir yerlerimizde, içimizdeki o molozların altında yatıyor.

İnsanların yüzüne bakarken hiç mi utanmadınız, dönüp bakmadınız? Devletin nerede olduğuna hiç mi şahit olmadınız?

Sözümüz olsun ki, hesap sorarken hiç titremeyecek ellerimiz.


Konuyla ilişkili diğer makaleler