İşçi Sınıfının Sendikal Birliği

İşçi Sınıfının Sendikal Birliği

DİSKÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Ocak 2015 verilerine göre 12 milyon 180 bin 945 işçiden 1 milyon 197 bin 464 işçi sendikalıdır. Görülüyor ki ülkemizde işçilerin çoğunluğu sigortasızdır. Sigortalı işçi sayısı 1 milyon cıvarındadır. Sigortalı olan işçilerin de büyük çoğunluğu herhangi bir sendikaya üye değildir. Sendikalı olan işçilerin büyük çoğunluğu burjuvazinin denetiminde olan ve onun ideolojisini taşıyan TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’e bağlı sendikalara üyedirler.

Bu gerçeklik, sınıf sendikacılığı açısından neyi gösteriyor? Birincisi, sendikasız ve örgütsüz olan 11 milyon civarındaki (hiç kuşkusuz gerçek rakam bunun çok üzerindedir) işçilerin örgütlenmesi dev bir görev olarak sınıf sendikalarının ve komünistlerin önünde durmaktadır. İkincisi, işçi sınıfının üzerindeki burjuva işbirlikçisi sarı sendikal anlayışların hegemonyası kırılmalıdır. Sarı sendikal anlayışlar kırılmadan sınıf sendikacılığına çığır açmanın olanağı yoktur. Üçüncüsü ise, burjuvaziye karşı işçi sınıfının sendikal birliği sağlanmadan kazanımlar elde edilemez.

İşçi sınıfının sendikal birliği niçin önemlidir? Burjuvazi iktidarda olan ve egemen olan sınıftır. Burjuvazi çıkarı ve egemenliği için işçi sınıfına karşı birlikte ve bir bütün olarak hareket eder. İktidarı her ne pahasına olursa olsun işçi sınıfına teslim etmek istemediği gibi birlikte ve bir bütün olarak hareket eder. İşçilerin örgütsüzlüğünden yararlanır. İşçileri daha da ucuza ve uzun sürede çalıştırmak ister. Günümüzdeki Taşeronlaştırma Sisteminin var olması ve yaygınlaştırılması, burjuvazinin bu yöndeki isteğinden kaynaklanmaktadır. İşçi sınıfının ekonomik ve demokratik taleplerini dile getiren, sözünün arkasında duran ve sınıf mücadelesine ivme kazandıracak bir sendikal birliğin sağlanması, çalışma yaşamında taşların yerinde oynamasına yol açacaktır. Bunun için tek bir işçi konfederasyonun çatısının altında buluşarak örgütlenmek, sınıf sendikacılığı için yaşamsal önem arz etmektedir. Bu daha zaman alacaktır ama şarttır.

Bugün ülke gerçekliğine baktığımızda geçmişte sınıf ve kitle sendikacılığı çizgisinde yürüyen, bugün ise ilkelerinden çok ödün vermiş olmasına rağmen yine de ona en yakın duran Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve kimi bağımsız sendikalar bulunmaktadır. DİSK’in üye sayısının artırılması ve etkin duruma getirilmesi gerekiyor. Bu süreçte bağımsız ilerici sendika ve sendikacıların rollerini iyi oynayarak bugün olmazsa da ilerideki aşamalarda DİSK’e katılarak ve onunla bütünleşerek mücadeleyi sürdürmeleri en doğru seçenek olacaktır. Ayrı ayrı durmak, ayrı ayrı örgütlenmek burjuvazinin karşısında parçalanmışlığı ifade eder ki bu da burjuvaziye yarar. Bu noktada başarılı olabilmek için işçilerin ve sendikacıların bilinciyle eğitilmeleri zorunlu olmaktadır. Bu bilinci taşıyan ve bu sorumluluğun altına girmek isteyen her işçi ve sendika kadrosu bugünden başlayarak sınıfsal ve sendikal eğitime başlamalıdır ve sonuna kadar sürdürmelidir. Yarınların “Güneşli dünya”sına hazırlanamayan bir kişi bugünler için de doğru ve ileri adım atamaz. Üretimde olan bir işçi ve devrimci bir militan, günübirlik kendisini yenilemek ve yeniden yoğurmak zorundadır. Bu anlamda sorumluluk taşır. Görevini layıkıyla yerine getirmek için canla başla çalışır.

Geçtiğimiz mayıs ayında başlayan ve ülkeyi saran metal ve otomobil işçilerinin direnişinin de bir kere daha gösterdiği gibi işçileri örgütlemek ve ayağa kaldırmak bir bakıma çok zor değildir. Yeter ki koşullar iyi değerlendirilsin ve koşullara uygun mücadele biçimleri, ajitasyon-propaganda yapılabilsin. Zorluk bu sürecin iyi okunması ve ona çok iyi hazırlıklı olmaktadır.

Sendikal mücadele, genel demokrasi mücadelesinin bir parçasıdır. Ülkemiz çok hızlı bir devinim içindedir. Gelişmelerin halklardan ve işçi sınıfından yana evrilmesi için, işçilerin ve ezilenlerin sosyal mücadelede rollerini çok iyi oynamaları gerekir. Doğru bir rolün kaderini de doğru bir örgütlenme ve doğru bir mücadele belirler.

Fabrikalarda, atölyelerde ve inşaat sektöründe sınıfın içinde işçilerin ortak ekonomik ve demokratik taleplerini başa koyan bir sendikal çalışma başarıyı getirir. “Sendikal” alan ile “politik” alanı bir birine karıştırmak, bir birinden ayırmamak işçiler arasında güvensizliğe yol açar. Sendikal örgütlenme için kapıların kapanmasına neden olur. İşçiler, bir sendikacıdan ve bir kadrodan her şeyden önce güven bekler. Kendi ekonomik çıkarlarını somut olarak görmek ister.

İşçi sınıfının sendikal birliğinin sağlanması için DİSK’e, öncü işçilere ve komünistlere büyük görevler düşmektedir. Kararlı, ardıcıl ve özveriyle yapılan bir çalışmayla her iş mutlaka başarılır. Yeter ki işimizin, sorumluluğumuzun bilincinde olalım...


Konuyla ilişkili diğer makaleler