İşçi semtlerinde devrimci olanaklar...

İşçi semtlerinde devrimci olanaklar...

Gazetemizin 10. sayısında metropollerdeki işçi semtlerinin 1950’li yıllardan başlayarak gelişimlerini, Türkiye Kapitalizminin ve siyasi atmosferinin değişimine bağlı olarak bu güne gelişlerini irdelerken, devletin bu mahalleler üzerindeki senaryolarına dikkat çekmiştik.

Yazımızda öne çıkan başlıklar, özellikle AKP iktidarı ile birlikte ötekileştirme ve itibarsızlaştırmanın iyice derinleşmesi, yaygın uyuşturucu kullanımının da yine bu döneme denk gelmesidir.

Sermaye devleti bu dönemde bir taşla iki kuş vurmanın peşine düşmüştür. Yıllardır başına bela olan işçi mahallerindeki muhalefeti kırmayı hedeflerken, aynı zamanda buradaki yerleşim alanlarını tasfiye ederek son on yılda ekonomik politikalarının temelini oluşturan inşaat sektörüne yeni rant alanları yaratmayı istemektedir.

Bu yazımızda, tüm bu politikalara karşı yer yer direniş gösterebilen işçi mahallelerine sınıf mücadelesi açısından bakacağız ve var olan potansiyeli değerlendireceğiz.

İşçi semtlerinde devrimci olanaklar...TÜİK’in 2014 yılı itibarı ile açıkladığı anket sonuçlarında çalışanların % 20’si sanayi işçisi gözüküyor. Bu oran inşaatta % 7’yi, hizmet sektöründe ise % 50’yi bulmaktadır. Yine TÜİK verilerine göre ülkemizde işgücünün giderek gençleştiği görülmektedir. Çalışanların % 45’i 15-35 yaş grubundadır ve yine çalışanların % 80’i kent merkezlidir. Geçtiğimiz sayımızda da belirttiğimiz gibi kırdan kente göç süreci emeğin kentlerde yoğunlaşmasına yol açmış ve başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde emekçi yoğun mahalleler oluşmuştur. Bu mahallelerin sınıfsal yapıları yanı sıra muhalif bir karakter barındıran Alevi nüfustan oluşması ve zorunlu Kürt göçünün de bu yapıya eklenmesi karşımıza sistemi sürekli tehdit eden bir ‘Muhalif Mahalleler’ tablosu çıkarmıştır.

Sınıf çalışmasının asli alanları fabrikalardır. İşçi sınıfının üretimden gelen gücü örgütlü sınıf hareketiyle buluştuğu zaman nasıl bir enerji oluşturduğunu, sermayenin hükmünü nasıl tehdit ettiğini geçmişte yaşadığımız deneylerden çok iyi biliyoruz... Bu büyük potansiyelin işyerlerinden çıkıp yine başka sektörden işçilerle buluştuğu bir başka ortam da yaşadıkları mahallelerdir. Mahallelerin siyasi zemin olarak elbette fabrikalardan farklı bir yanı vardır.

Mahalleler çalışan nüfusun yanı sıra işsiz nüfusu da bünyelerinde barındırdıkları gibi devletin her türlü provokasyonuna ve dezenformasyonuna da daha açık yerlerdir. Bir başka deyişle her türden yozlaşmanın yeşermesinin daha kolay olduğu zeminlerdir mahalleler.

Ancak bu olumsuzlukların yanı sıra işçi mahalleri devrimci çalışma açısından büyük potansiyel taşıyan alanlardır da aynı zamanda. Çalışan nüfusun yanı sıra işsiz nüfus da buralarda yoğunlaşmıştır. 2015 Nisanında TÜİK, Türkiyedeki işsizliğin % 11,3 e dayandığını bildirmektedir. Üstelik gençler içerisinde işsizlik oranı % 20’lere dayanmıştır. Elimizde istatistiki bir bilgi olmamakla birlikte emekçi mahallerde yaşayan gençler arasında işsizlik oranının % 20’lerin çok üzerinde olduğunu söylemek mümkündür.

Birçok hizmetten yoksun mahallelerde yaşamın üzerine bir de işsizlik eklendiğinde sorunlara karşı duyarlı, isteme tepkili bir gençlik grubu çıkmaktadır karşımıza. Ancak bu durum her zaman sisteme muhalif gençlerin sınıf hareketiyle buluşmasıyla sonuçlanmamaktadır. İşsiz ve eğitimleri yarım kalmış gençleri lümpenleşme yolunda zengin bir burjuva menüsü beklemektedir. Zamanlarının büyük bir çoğunluğunu geçirdikleri mahalle kahvehanelerinin birer kültür yuvası olamadığı açıktır.

Zamanın diğer kısmını karşısında geçirdikleri televizyonlar da gençlerin karşısında zengin bir ideolojik menüyle hazırdır. Televizyon programları, kahramanlaştırılan mafya liderleri ya da ırkçı faşist tiplerin cirit attığı dizilerle doludur. Dizilerden sıkılanlar içinse bu dizilerde fırlayıp geldiği imajını veren kabadayılardan oluşan, ilişkilerde her türlü seviyesizliğin yaşandığı survivor ,ütopya türü yarışmalar beklemektedir genç izleyici kitlesini. Üstelik programlar gün ve hafta boyunca değerlendirme sohbetleri adı altında stüdyo seviyesizlikleriyle devam etmektedir. Bu programlara 7 gün 24 saat her kanalda rastlamaktayız.

Sokak başındaki torbacı da bunlara eklenince genç işsizlerin nasıl bir kıskacın içerisine girdiğini ve ne tür bir ideolojik saldırı altında olduğunu görmek çok zor değil. Giydiği kıyafetten dinlediği müziğe, mahalle arkadaşlarıyla kurduğu ilişkilere kadar bu ideolojik saldırının altındadır mahalle genci. Karşı cinsle kurduğu ilişki de erkek egemen söylemin yanı sıra bu ideolojik saldırının izlerini taşımaktadır.

Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi sisteme karşı tepki de duyan emekçi mahalle gençleri devrimci hareketlerle çok kolay ilişkilenebilmektedir. Ve bu ilişkilenme ne yazık ki genellikle genç bireylerin zaaflarını ve problemlerini dışarıda bırakarak bir devrimci örgüte gitmesi şeklinde olmamaktadır.

Yeterli bir devrimci eğitim almaksızın ve sınıf bilincinden çok uzakta olan bu gençler tüm zaaflarını da içinde yer aldıkları siyasi hareketlere taşımaktadırlar. Mahallelerde dernek çalışmaları, sportif faaliyetler, kültürel faaliyetler ve şenlikler düzenleme gibi çok zengin çalışma olanakları özellikle genç nüfusu kolaylıkla bir araya getirebilmekte, özellikle de eylemlilik dönemlerinde herhangi bir siyasi hareket söz konusu mahallelerde ciddi bir kitleselliğe ulaşabilmektedir. Ancak ne yazık ki sınıf bilincini arttıran devrimci bir eğitim bu sabırsız gençler arasında pek başarılı olamamaktadır. Sonuçta bu sabrı ve kararlılığı gösteremeyen siyasi hareketler, kitleselleştikleri hızla eriyebilmekteler.

Bu zaman zaman bizlerin de başına gelmiştir. Bu nedenle üst perdeden bu zaafın küçük burjuva hareketlere mahsus olduğunu söylemek yerine olanakların ve tehlikelerin yan yana bulunduğunu görmek ve her mahallenin kendi özgünlüklerini de gözeten ama her şeyden önce sabır ve ısrarı başa koyan bir çalışma gerekliliğini vurgulamaktır amacımız. Sınıf bilinçli öncü işçiler de bu mahallelerde oturmaktadır sonuç olarak. Buraların da birer mücadele alanı olduğu gerçeğiyle sınıfın ortak talepleri doğrultusunda yapılacak çok iş var. Komünistler, mücadeleyi başa koyan, sınıf bilincini yükseltmeyi mücadeleyle birlikte örgütleyen mahallerdeki direnişçi ruhu anlayan ve içerisinde yer alan bir çalışma tarzı benimsemelidir. Önümüzdeki dönem içerisinde gazetemizde mahallelerde yürütülen siyasi çalışmaların sıklıkla yer alacağı inancını taşımaktayız.