Kürtler Barış ve Demokrasi Dedi

Kürtler Barış ve Demokrasi Dedi

Seçim kurulları önünde bekleyen askerler

„Saldırı, tehdit, tüm tutuklamalara ve engellemelere rağmen önemli oranda iradelerine sahip çıkan Kürtler, seçimin kazanananlarıdır. Devlete boyun eğmeyerek bir kez daha bu devlete „bu da sana dert olsun“ dediler...“

Kendisi yerel fakat yol açtığı sonuçlar açısından etkisi genel olan  bir seçimi geride bıraktık. Seçimlerde Kürdistan’da faşist bloğun tüm saldırı ve engelleme çabalarına rağmen, HDP’nin  başarılı çıkmış olması önemlidir. Büyük bir baskı ve tutuklama furyasına karşı HDP’nin yürüttüğü seçim çalışmaları Kürtler nezdinde karşılığını bulmuştur. Kürtler, devletin tüm kurumları ile sonuç almak için harekete geçtiği bir ortamda barış ve demokrasiden yana tavırlarını ortaya koymuşlardır. AKP-MHP’de ifadesini bulan faşist saldırılar, Kürtleri sindirme ve kendi taleplerinden vazgeçirme doğrultusunda başarılı olamamıştır. Tam tersine insanın nefes almakta bile zorlandığı baskılar karşısında, Kürtler taleplerinin arkasında durmuşlardır. TC’nin bir kez daha Kürt sorununu yok sayma çabasını boşa çıkarmışlardır. ‘Bizde Kürdistan yoktur’ söylemine karşılık Kuzey Kürdistan’ın sınırları bir kez daha belirginleştirilmiştir. AKP-MHP faşist ortaklığının seçim sonuçlarını kolay kabul etmeyecekleri daha baştan belliydi. Sandık taşıma, oy çalma,  seçmen kaydırma çabalarına ve kayyum atama tehditlerine  karşın bir çok yerde Kürtler iradelerine sahip çıkmışlar ve oynanmak istenen oyunları bozmuşlardır. Kürtlerin çok büyük acılar pahasına elde ettikleri kazanımlarını, öyle kolay kolay mevzilerini bırakarak yok olmaya terk etmeyecekleri bir kez daha açığa çıktı.

Seçimin ardından

HDP’nin ‘Kürdistan’da kazanma ve Türkiye’de AKP-MHP faşist bloğuna kaybettirme’ hedefi önemli oranda başarılı olmuştur. Kürdistan’daki seçim sonuçlarını il il ve ilçe ilçe ele almayacağım. Bu yazının konusu da değil. Genel anlamıyla önüne koyduğu hedefi tutturan  HDP’nin bir seçim başarısı vardır. TC devleti tüm kurumları ile seçimi bir ‘beka sorunu’ olarak görmüş ve temelde Kürtleri hedef haline getiren bir politika izlemiştir. Beka sorunu, Kürt Özgürlük Mücadelesine karşı milliyetçiliği ve ırkçılığı arttırmanın bir söylemi yapılmıştır. Kürtlerin bir halk olarak varlıklarını eskiden olduğu gibi ‘dağ Türkleri’ gibi söylemlerle  inkar etmek artık çocuklara bile anlatılmayacak masallar arasında çoktan yerini almışken, yeni bir söylem icad edildi:  ‘Bizde Kürdistan yoktur.’ Yüzyıllık inkar aklı, bu kez başka bir şekilde Kürtleri yok sayma  kurnazlığına girişmiştir. Kürt Özgürlük Hareketinin bugün ulaştığı seviye ve bölgedeki gelişmeler,  her türlü inkarı, daha baştan ölü doğan nafile boş bir çaba haline getirmektedir. Devlet her türlü askeri gücüne ve arkasına aldığı işbirlikçilerinin tüm çabalarına rağmen Kürtleri, Kürt Özgürlük Mücadelesinden koparamıyorsa, burada bir halk desteğinden bahsetmek gerekir. Devlet, bu halk ile  eni sonunda barışmak ve gerçekliğini de kabul etmek zorundadır. Bu barışmanın faşist blokla olmayacağı açığa çıkmıştır. Barışmanın olmaması faşist bloğun sonunu da getirecektir. İnkarın ve yok saymanın Kürtler nezdinde  bir karşılığının olmadığı bir kez daha açığa çıkmıştır. Seçimlerin ortaya çıkardığı önemli bir sonucundan bahsedeceksek bu da: Kürtlerin kaderlerini öyle ellerinden çekilip alınmasına karşı sessiz kalmayacaklardır. Kürtleri eşit gören yaklaşımların kazanmaya ve toplumun geleceğinde söz sahibi olmaya Kürtler nezdin de destek bulmaya başlayarak gelişebileceklerini söyleyebilirim.

Seçimlerde Kürt milliyetçiliğini temel alarak bir şeyler yapma çabasında olan kesimlerin de Kürt halkı nezdinde bir karşılıkları olmadığı bir kez daha görüldü. Kürtler önemli oranda milliyetçi duyguları aşmış durumdalar. HDP’yi ve mücadelesini yeteri kadar ‘Kürdari’ bir politika yürütmemekle eleştiren bu kesimler, Kürt halkına dar milliyetçi yaklaşımları temel alarak gelmelerinin Kürt halkında  bir karşılığı olmadığını bir kez daha görmüşlerdir. Laf cambazlığı yapmakla ve çoğu açıklamalarında Kürt Özgürlük Hareketini ve HDP’yi eleştirmekle politika da bir ağırlık kazanılamıyacağını artık görmüş olmaları gerekir. HDP eleştirilemez mi? Tabiki eleştirilebilir ve gelişme için de eleştiri gereklidir. Seçim sürecinde sürekli bir saldırı altında olması ve yoğun tutuklamalara rağmen halkın iradesine sandıkta tam olarak sahip çıkılamamasının özeleştirisi de yapılabilinmeli. Bunun nedenleri ortaya çıkarılmalı ve geleceğe daha bir güvenle yol alınmalıdır.

Seçimler Kürtlerin gelecekleri hakkında söz sahibi olma taleplerinden, her şeye rağmen vaz geçmediklerini gösterdi. Kürtlerin iradelerini kırmak için savaş ve çatışmalar tırmandırıldı. Rojava’ya saldırı canlı tutulmaya çalışıldı. Kuzey Kürdistan’da operasyonlar hızlandırılırken Güney’de de saldırılar aralıksız devam ettirildi. Savaş tehdidi canlı tutularak Kürtler de korku yaratılıp teslim olmaya zorlandılar.Tüm bunlar faşist bloğun var olma, yani kendi bekalarını devam ettirmeleri için gerek duydukları oyunların birer parçasıydı.

Demokrasi ve Barış kazanacak

AKP-MHP bloğunun Kürt düşmanı yüzünün gizlenemeyecek kadar açık olmasından dolayı açıktan sahip çıkamayan ve kendilerini  Kürt milliyetçileri olarak adlandıran bazı kişilerin  HDP’nin bir kısım oy kayıplarını fırsat bilerek köşelerinden çıkarak saldırdıklarını görmekteyiz. Bu oy azalmasının sebebini de HDP’nin Türkiyelileşme politikasının yanlışlığına bağlamaktadırlar. Kürtlerin Türkiyelileşme diye bir sorunları yoktur. Böyle bir politikaları da olmadı. Ortak bir yaşamı kurma ve birlikte özgürce yaşama diye bir sorunları vardır. Türkiyelileşme eğer içi demokrasi ve sosyalizm ile doldurulursa tehlikeli de değildir. Kürtlerin de kendilerini özgür bulacakları bir ortak şemsiye altında biraraya gelmekten korkmamak gerekir. Bu Kürtlerin her zaman ayrılma hakkını da içinde saklı tutan bir ortaklıktır. Kürtler bir çoklarının yansıtmaya çalıştığı gibi ne Türklerin ne de bir başka halkın düşmanıdırlar. Kendilerinden gaspedilen haklarını istemektedirler. Türkler ile eşit koşullarda yaşamak istemektedirler. Bunun için her Türkün, Ermeninin, Çerkesin, Arabın ve diğerlerinin de haklarını savunmaktadırlar. Ortak bir coğrafyada eşit ve özgür yaşamak istemektedirler. Bunun için herkesin derdi biz Kürtlerin de derdidir. Zaten halkların ortak dertlerini hissetmeyenler bu coğrafyada pek yaşama şansı bulamamaktadırlar. Ancak bu şekilde ortak yaşamayı becerebilir ve her türlü ırkçılığın önüne geçebiliriz.

Bir taraftan Kürt Özgürlük Hareketine karşı son  yılların en kapsamlı operasyonu yapılırken bir diğer taraftan da HDP’ye seçim kaybettirmek için en akıl almaz saldırılar uygulamaya konuldu. Sonuçta Kürtler, barış ve demokrasiden yana taraflarını  seçtiler.Yıllar önce Seyit Rıza’nın dediği gibi Kürtler boyun eğmeyerek, TC’ye ve onun işbirlikçilerine tarihlerine eklenecek bir dert daha yazdırmışlardır. HDP’nin seçim başarısı bir kez daha onlara dert olmuştur. Bu derdi ortaklanan bazı Kürtlerin de olması şaşırtıcı değildir. Bunlar bir çok nedenden ötürü ve beslendikleri devlet kaynaklarından vazgeçmek istemedikleri için bu derdi yaşamaktadırlar. Varsın onlar, bu derdi yaşamaya devam etsinler. Kürtler, kendilerini çağın söz sahibi kılacak, mücadele ve özgürlükten vazgeçmeyeceklerdir.

Seçimler Kürtlerin kendilerini ifade etmeleri için önemli bir dönemeç olmuştur. TC, her türlü oyun ve saldırılara karşı Kürtlerin iradesini kıramamış ve teslim alamamıştır. Bir taraftan Kürt düşmanlığını körüklerken bir diğer taraftan ‘Kürt kardeşlerim’ söyleminin bir karşılık yaratmadığını, Kürtlerin barıştan yana tavır koyduklarını  TC’nin de görmüş ve anlamış olması gerekir. Mevcut yönetimin asıl beka sorunu yeni bir barış süreci başlatmamakla ortaya çıkacaktır. Kürtlerin politik ağırlığının hissedilmesi ve Kürt sorununun çözümünü hedeflemeyen her projenin bir beka sorunu yaşayacağı açığa çıkmıştır. Faşist blok mevcut bileşimi ile girdiği yoldan dönebilecek tüm kapıları kapatmış durumdadır. Yeni kapıların açılmasını da engellemektedir. Türkiye ağır bir ekonomik ve siyasi krizin içerisine girmiştir. AKP yönetemez bir hale gelmiştir ve bu kriz giderek de derinleşecektir. Tehdit ve saldırılar ile bir yere kadar gidebilmektedirler. Seçim sonuçları ve İstanbul üzerinde oynanmak istenen ve uygulamaya konan oyunlar AKP’nin çıkmazını derinleştirmektedir.

Faşist blokta öfke nöbetlerine yol açan Kürdistan adını kullanarak bir kez daha diyelim ki, AKP Kürdistan’da kaybetti. Mızrak çuvala sığmaz diye bir deyim vardır ya bunların ellerinde çuval dahi kalmamıştır. Bu durum onları daha fazla zıvanadan çıkarmakla kalmamakta ve büyük bir korku yaşamalarına da yol açmaktadır. Önümüzdeki süreçte daha fazla saldırganlaşacaklardır. İçerde ekonomik kriz derinleştikçe ve bölgede, özellikle de Suriye politikasında sıkıştıkça içte nefes aldırmayacaklardır. Seçim meydanlarında sarfedilen sözler ve tehditler kaybettiklerinde ne derece çılgınlaşacaklarının ipuçlarını vermektedir. Öylesine hukuksuzlukların, haksızlıkların ve yolsuzlukların içine batmışlar ki gitmek istemeyeceklerdir. Korkuları o kadar çok ki Kürtlere karşı yaratmak istedikleri korku duvarının karşısında kendilerini bulmuşlardır. Çıkmaları için bunlarda insani duygular da tükenmiş durumdadır. Keyfi uygulamalar Kürtler nezdinde hala en vahşi şekilde devam ettirilmektedir. Kendi elleri ile ve denetimlerinde götürdükleri seçimde çıkan iradeye bile saygı duymaktan o kadar korkar hale gelmişlerdir ki, bu korku ile çok da fazla gidebilecekleri bir yolları da kalmamıştır. Yolun sonuna yaklaştıklarının farkına iyiden iyiye varmaya başladılar. Yüz yıldır boyun eğmeyen Kürtlere özgürlük mücadelesinin boyutlandığı bu dönemde boyun eğdirmeleri pek de göründüğü gibi kolay değildir. Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiştir.

Kürt  Özgürlüğünün Baharı

Seçim başarısı ile bahar gelmez diyenler de olabilir. En azından bahara dayalı umutlarımızın canlı tutulmasına yeterlidir. Kürt özgürlük mücadelesi, yeni dönemin iç ve dış gelişmelerini iyi okumak zorundadır. Dünya ve bölge koşulları değişmektedir. Bazı şeylerin eskisi gibi yürütülmesi mümkün görülmemektedir. Kürt halkı özgürlük mücadelesine sahip çıkmakta ve teslimiyeti kabul etmemektedir. Bölgemiz bir bütün olarak çözüm bekleyen sorunlar yumağına dönüşmüştür. Bu sorunlara her gün yenileri de eklenmektedir. Bugün Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Kürdistan birbirleriyle içiçe geçmiş sorunların odağı ve çözüm olanağının olduğu ülkelerin başında gelmektedir. Kürtlerin diğer halklarla birlikte çözüm aramaları bu açıdan da önemlidir. Tek başına bir kurtuluş mümkün değildir. Tabi ki halkaların zayıf oldukları yerlerden koparılarak haklar arasında demokrasi ve barışı geliştirmek önemlidir.

Mücadele ve direnişin geliştirilmesi kadar halklar arasında dayanışmayı da geliştirecek her türlü adımın atılması önemlidir. Özellikle TC ve İran’ın bölgedeki boşluklardan ve uluslararası güçlerin kendi aralarındaki çatışmalardan yararlanarak, kendi egemenliklerini sürdürmek istemelerine karşı dayanışmanın yüksetilmesi gerekmektedir. TC son bir hamle ile Kuzey Kürdistan’da egemenliğini pekiştirmek için saldırılarını arttırmakta ve Rojava’yı da boğmak için yeni oyunlar peşinde koşmaktadır. Bütün bu saldırganlığı boşa çıkarmak Kürt halkının kendi dayanışmasını, önemli bir adım olarak da ulusal birliğini ve diğer haklarla ortak mücadelesini güçlendirmesi gerekmektedir.

Seçimler Kürtlere özgürlük yolunda bir bahar müjdesi olmuştur. Aynı zamanda doğru yolda olduklarının da bir kanıtıdır. Türklerin korkularını, Kürtlerin korkularını yenmenin yolunun daha çok biraraya gelmekle mümkün olacağını söyleyebiliriz. Halklarımızın birbirinden korkmasına gerek yok. Korkması gerekenler, halklarımızı birbirine düşman ettirip kırdırmaya çalışan  egemen güçlerdir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler