Kızılların 'şövalyesi', Beyazların 'şeytanı': Demir Feliks!

Kızılların 'şövalyesi', Beyazların 'şeytanı': Demir Feliks!

Feliks Cerjinski

Cerjinski kolay sevilen ya da takdir edilen biri olarak tarihe geçmedi. Kimsenin üstlenemeyeceği görevleri üstlendi ve bununla birlikte istemeden de olsa 'şeytanlığın' yükünü de omuzlarına aldı. Ama onu ezen, kendisine yakıştırılan bu yük olmadı, kendi aldığı ağır sorumluluklar ve azmi oldu.

“Sömürü, baskı ve şiddetin yırtıcı kanunlarının hakim olduğu günümüz hayatından çıkış yolu nerededir? Çıkış, bütün insanlık tarafından, uyumun temel alındığı, tüm toplumun tam bir yaşamın tadını çıkardığı bir hayat düşüncesinde yatıyor; çıkış yolu sosyalizm düşüncesinde, emekçi insanların dayanışma fikrinde. Bu fikir hali hazırda gerçekleşmeye yaklaşıyor, insanlar bu fikre kollarını açıp kavuşmaya hazır. Bunun için zaman çoktan geldi. Bu fikrin savunucularının safları birleşik olmalı ve sancak yükseklere çekilmeli ki insanlar onu görüp takip edebilsin. Ve bugün bu, sosyal demokrasinin bir avuç kalan görevlerinden en acil olanıdır. Sosyalizm yalnızca geleceğin bilimsel bir öngörüsü olmaktan vazgeçmelidir. İnsanların kalbindeki enerjiyi ve boyun eğmez inancı tutuşturan bir meşaleye dönüşmelidir.” (Cezaevi günlüğünden, 30 Nisan 1908)

Moskova’da 1926 yılında bir cenaze töreni… Muhtemelen döneminin en kalabalıklarından. Cenazenin solunda Stalin, sağında Troçki duruyor. Önündeyse Kamanev ve Kalinin var. Kefenin içinde yatan Feliks Cerjinski iki yıl önce Lenin’in cenazesinde en önde duruyordu. ‘Proletaryanın sadık şövalyesi’… Cerjinski’nin ölümünün ardından Stalin onu böyle tanımlıyordu. Tabii herkes ona övgü dizmede Stalin ya da döneminin diğer Bolşevik liderleri kadar cömert davranmayacaktı. Sovyet istihbarat servisinin de temeli olan Çeka’nın kurucusu Cerjinski, Beyazlar için ‘şeytanın ta kendisi’ydi! Fakat seveniyle sevmeyeniyle üzerinde mutabık olunan bir başka lakabı daha vardı: Demir Feliks! Kimisi için yöntemlerinin sertliği, kimisi içinse 12 yılını hapislerde sürgünlerde, çalışma kamplarında geçirdikten sonra karşı devrimcilerle mücadele edişi onu ‘demir’ kılıyordu.

Cerjinski hakkında çok şey söylendi, Çeka’nın yaptıkları defalarca tartışmalara konu oldu, farklı iddialar nedeniyle söylentilere kesin bir son yazılamadı. Yer yer Çeka’dan bahsetmezsek olmaz, fakat biz komplolar, söylentiler veya olaylar üzerinden değil, Cerjinski’nin kendi yaşamını bir bütün olarak okumaya çalışalım. ‘Cerjinski ne yaptı?’ sorusundan ziyade Cerjinski kimdi ve neden ‘demir’di, sorusunu yanıtlamaya çalışalım.

RAHİP OLMAK İÇİN GİRDİĞİ OKULDAN KOMÜNİST ÇIKTI!

Cerjinski, günümüzde Litvanya’da bulunan fakat o dönem Rus Çarlığı’na bağlı Vilnius kentinde, zengin olmasa da hali vakti yerinde, soylu bir ailede, 1877 yılında dünyaya gelir. Sadece Lehçe konuşulan bir evde yetişir. Polonya-Litvanya ile Rusya İmparatorluğu arasındaki ulusal sorunu derinlemesine incelemeyeceğiz ancak kısaca şöyle açıklayabiliriz, 19. yüzyılın başında Polonya, Rus Çarlığı sınırlarına dahil edilir, 1863’deki ayaklanmanın ardından ciddi bir Ruslaştırma politikası güdülür. Böylece okullarda, kamusal ve resmi alanlarında Rusça hakim olmaya başlar.

10 yaşına geldiğinde katı disipliniyle bilinen Vilnius Gymnasium’una girer. Fakat burada kötü Rusçası ve öğretmenleriyle atışmasıyla birlikte zamanının çoğunu sınıf yerine disiplin hücresinde geçirmeye başlar. Bir dersin ondaki yeri ayrıdır: Din bilgisi. Kendisi okul yıllarında dinle olan ilişkisini şöyle açıklıyor: “Ben oldukça dindardım. Hatta Roma Katolik papaz okuluna dahi gidiyordum. Tabi bu hiç gerçekleşmedi, altıncı sınıfa geçince ani bir değişim yaşandı. Tüm bir yılı, tanrının aslında varolmadığını düşünerek ve bunu herkese anlatarak geçirdim.”

Cerjinski’nin kişiliğine dair de pek çok söylenti var. Cerjinski’nin hayatındaki kimi olaylar -doğru ya da yanlış- bu söylentilere ivme kazandırmıştır. Örneğin kız kardeşinin ölümü bunların başında gelir. Cerjinski küçükken, kardeşi Stanislav’la birlikte babalarının tüfeğiyle atış talimi yapmaktadır. Bu sırada vurdukları hedeflerin yakınında bulunan 12 yaşındaki kız kardeşleri Wanda, kaza sonucu vurulur ve hayatını kaybeder. Kimileri Cerjinski’nin ‘kafayı silahlarla bozmuş, sorunlu bir kişiliği olduğunu’ ileri sürmekte ve kız kardeşinin ölümünün bir kazadan ibaret olmadığını öne sürdü bu yüzden. Cerjenski’nin bu olayı ardından gelen dönemde ailesiyle olan iyi ilişkisi düşünüldüğünde buna inanmak oldukça güç. Aksi takdirde ciddi anlamda ailevi sorunların yaşanacağı ve diğer kardeşleriyle ilişkisinin geri dönülmez bir biçimde bozulacağını ön görmek çok zor değil.

Okuduğu okulda kendinden bir üst dönemde, ileride Polonya’nın devlet başkanlığını da yapacak olan Józef Piłsudski’nin olması ise oldukça ilginç bir detay. Hele hele ileride ikilinin karşı karşıya geleceğini düşünürsek, bu tesadüf daha da ilginçleşiyor. Piłsudski, Feliks Cerjinski için yıllar sonra şöyle diyor: “Duyarlı ve tevazusu yüksek bir öğrenci olarak ayrışıyordu. Oldukça uzun boylu, zayıf ve ağırbaşlıydı (…) İşkence çektirdi ya da çektirmedi, bu tarihin aydınlatacağı bir konu: Fakat her halükarda nasıl yalan söylemesi gerektiğini bilmeyen biriydi.” Her ne kadar çekingen bir öğrenci olarak görünse de bu yıllarda okuldaki kimi öğrenciler aracılığıyla Marksist düşünceyle tanıştı ve örgütlü mücadeleye katıldı. Mezuniyetine iki ay kala ‘devrimci hareketleri’ gerekçe gösterilerek okuldan atılır, duvarlara çizdiği komünist semboller ve yazdığı sloganlar okul yönetiminin sabrını taşırmıştı!

SÜREKLİ SÜRGÜN, SÜREKLİ FİRAR

Böylece hayatında yeni bir sayfa resmen açılmış olur. 1885 yılında Kaunas kentindeki Litvanya Sosyal Demokrat Partisi’nin örgütlenmesine katılır. Ulusal sorun konusunda Rosa Luxemburg’un takipçisidir. Burada kaldığı evde bir kopyalama makinası olan hektograf vardır. Bu yöntemle evde pek çok bildiri ve ‘Kaunas İşçisi’ isimli bir gazetenin basılması görevini üstlenir. Bir gün yine taze basılmış bildirileri ceketinin içine saklayarak evden ayrılır. Amaç, dağıtmak üzere parkta bekleyen yoldaşlarına ulaştırmaktır. Fakat bu sırada peşine gizli polisler takılır ve yakalanır. Bu olaydan sonraysa kendisini bekleyenlerin muhbir olduğu anlaşılır. Böylece Cerjinski cezaevine ilk adımını 1897 yılında atmış olur. Hapishane günleri tahmin edilebileceği gibi yoldaşlarını ele vermesi için yoğun işkencelerle geçer. ‘Samimi bir pişmanlık’ karşılığında cezasının düşürülmesi teklif edilse de genç Cerjinski geri adım atmaz. İlk cezaevi deneyimi bir yıl sürer. Bu sırada kız kardeşine yazdığı bir mektupta şöyle der:

“Bana ‘ruhun zavallı’ diyorsun ama korkunç bir şekilde yanılıyorsun. Tüm inancımla söyleyebilirim ki daha da mutluyum. Anlamsız hayatlarını ‘özgürlüğe’ sürenlerden çok daha fazla. Ve eğer hapis ve dışardaki amaçsız hayat arasında bir seçim yapmam gerekseydi, ben ilkini seçerdim; diğer türlü var olmak için hiçbir gerekçe olmazdı. Bu yüzden hapiste olsam bile keyifsiz hissetmiyorum. Hapis sadece zayıf bir kalp için korkunçtur.”

Sırada sürgün yılları vardı. Aslında bakarsanız Felix, döneminde en fazla sürgün ve hapis yüzü gören devrimcilerdendir. Yasadışı yayınların dağıtımı suçlamasıyla 3 yıllığına Kazan’ın kuzeyindeki Nolinsk kentinde sürgün cezası alır. Buradan da daha doğuya doğru tekrar sürülür. Fakat hemen kaçma planları yapmaya başlar. Başta günlerinin neredeyse tamamını ormanda balık tutarak ve avlanarak geçirmektedir. Bir süre geçtikten sonra da yerel polisler onun bu ritüellerine alışır. Bir gün geri dönmez ve ilk kaçış serüveni böyle başlar. Polisler kurulu düzene öyle alışmıştır ki Cerjinski’nin firarı ancak yedinci günde fark edilir. Sonunda hiç de küçümsenmeyecek bir yolu katederek Varşova’ya kadar ulaşır. Burada illegal çalışma yürütür, sadece geceleri işçilerle görüşür. Fakat yakalanması da uzun sürmez. İki yıl hapis yatar ve 1902 yılında 5 yıllığına bu sefer Sibirya’ya sürülür. Tüm bu yorucu ve yoğun yaşantıya en sonunda Cerjinski’nin sağlığı dayanmaz ve 5 yaşındayken babasının da ölümüne sebep olan tüberküloza yakalanır. Sibirya’da daha zor koşullarda da olsa Cerjinski yine sürgünden kaçmayı başarır, hem de bir tekneyle! Sonunda Berlin’e kadar ulaşır ve katıldığı Polonya ve Litvanya Sosyal Demokrat Partisi’nin kongresinde yüksek mevkilerde görev alır. Bu sırada Rosa Luxemburg gibi Polonya sosyal demokrat hareketinin önemli isimleriyle ilişkileri gelişmiştir.

Aynı yıllarda nişanlısı Julia Goldman da İsviçre’de tüberküloz tedavisi görmektedir ve Cerjinski onun yanına gider. Ancak sevdiği kadın 1904 yılında kollarında ölür. Kız kardeşine yazdığı mektuplarda ciddi anlamda umutsuzluğa kapıldığından ve ‘hayatın anlamını kaybettiğinden’ bahseder. Depresyon dönemi Rusya’daki 1905 Devrimi’ne kadar sürer. Örgütlenme çalışmalarda yer alır ancak devrimin başarısızlığa uğramasının ardından Cerjinski’ye yeniden cezaevi yolları görülür. Onun çeşitli istihbarat servisleriyle, polisle, jandarmayla olan kovalamacası uzun yıllar devam eder. Bu baş döndürücü hıza yetişmeye çalışmak oldukça güç, 1917 Şubat Devrimi’ne kadar hayatı cezaevlerinde, sürgünlerde ve illegal örgütlenmelerle geçecektir.

Aftan faydalanıp hapisten çıkan Cerjinski’nin siyasi hayatındaki büyük bir değişim 1906 yılında Vladimir Lenin ile iletişime geçip Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne [RSDİP] katılmasıyla gerçekleşecektir. Kısa süre içinde RSDİP’de önemli görevler alır. Buradan sonra hayat hikayesi Sibirya’dan Capri Adası’ndaki Maksim Gorki’nin yanına sürgünlerle ve daha öncekilerden çok daha korkunç cezaevi koşullarıyla devam eder. Toplam 11 yılı aşkın süreyi böyle geçirdikten sonra onun ‘Demir Feliks’ lakabını nasıl kazandığını anlamak çok zor değil. Tüm bu zorlu süreçlerin karakterinde ciddi etkileri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hele hele son döneminde kaldığı hapishanelerden özellikle bahsetmek gerekiyor. Burada Feliks eşi ve çocuğuyla hiçbir iletişim kuramaz. Yoğun işkencelerle karşı karşıyadır. Neredeyse her hafta bir siyasi tutsak intihar etmektedir. Polislerin düzenli şiddeti sonucunda Feliks’in çenesinde ve ağzında kalıcı şekilde bozukluklar olur.

EKİM VE ÇEKA

Cerjinski’nin hücresinin kilidi Şubat Devrimi’nden sonra açılır. Bu andan itibaren hapishane kıyafetlerini çıkarıp yerine askeri kıyafetler giyer ve ordu içinde örgütlenme çalışmaları yapmaya başlar. Ağustos günlerinde, öncesinde olduğu gibi Lenin’i takip eder ve ardından Bolşeviklerin merkez komitesine seçilir. İleride Lenin ile anlaşamadığı noktalar da olacaktır tabii. Kendisi Ekim Devrimi’ndeki ve sonrasındaki rolünü şöyle açıklıyor: “Ekim Devrimi’nde ben Askeri Devrimci Komite’nin bir üyesiydim ve sonra Bütün Rusya’nın Karşı Devrim ve Sabotajla Mücadele Olağanüstü Komisyonu’nun [Çeka] sorumluluğu bana emanet edilmişti. Başkan olarak görevlendirildim, aynı zamanda İçişleri Komiserliği görevini de tutuyordum.” Bu mütevazi sözler bir yana, Cerjinski Ekim Devrimi’nde stratejik noktaların ele geçirilmesinde ve askeri örgütlenmede ciddi başarılara imza atar. Disiplini ve soğukkanlılığıyla aldığı görevlerde liderliğini kanıtlar. Böylece yine kendisinin de bahsettiği ancak bu sözlerde detaylarına inmediği gibi karşı devrimle mücadelenin en güçlü isimlerinden olur. Bu, Sovyet gizli servisinin kuruluşu anlamına gelmektedir. Böylece Cerjinski’nin zor anlarda aldığı inisiyatiflerin haklılığı ve haksızlığının hâlâ tartışıldığı döneme, devrim sonrasına adımımızı atıyoruz…

Devrimin ertesinde Rusya, karşı devrimci güçlerle boğuşmaktadır. Beyazların örgütlemelerinden de öte, sabotajlar, suikastlar, yağma… Cerjinski zaman kaybetmeden tüm bunlara karşı mücadeleye atılır. Fakat esas kıyamet Bolşevik liderlere suikastlardan sonra kopacaktır. 1919 yılında yüzlerce kişi tutuklanır ve yargısız infazlar başlar. Bu ‘Kızıl Terör’ olarak belirtilen dönemin ‘Beyaz Terör’ün ardından başladığı gerçeğini unutmamak gerekiyor. Aksi takdirde yapılacak yorumlar cılız kalacaktır. Fakat biz Cerjinski’nin ‘diğer’ yanıyla ilgilendiğimiz için, bu konuyu 1919 tarihinde yazdığı bir mektupla ele alalım:

“Bugün, daha önce olduğu gibi, sevgi benim için her şeydir. Kalbimde çalan şarkıyı duyuyor ve hissediyorum. Bu şarkı, mücadelenin bükülmez isteğine ve yorulmak bilmeyen çalışmaya çağırıyor. Bugün benim hareketlerim yalnızca düşünce tarafından belirleniyor -adalet için mücadele. Yazmayı çok zor buluyorum… Daimi bir gezgin olarak, değişimin yoğunluğunda ve yeni hayatın yaratılışında, her zaman hareket halindeyim… Geleceği görüyorum ve bu yaratımda yer almak istiyorum -hareketin içinde olmak, tıpkı sapandan fırlayan bir taş gibi, ta ki hedefe varıncaya kadar. Hiç savaşın gerçek resminin ne olduğunu merak ettin mi? Top mermilerinin parçaladığı insan bedenlerini, savaş alanında hâlâ yaşayan yaralıların gözlerini gagalayan kargaların resmini bir kenara ittin. Gözlerin karşılaştığı günlük korkunç resimleri bir kenara ittin. Dünyada daha fazla adaletsizliğe yol açmamak ve böylece milyonlarca insanı zenginliğin fethindeki merhamete atmamak için savaşan bir devrim askerini anlayamazsınız. Savaş korkunç bir şeydir. Zenginlerin tüm dünyası bize karşı hareket etti. En mutsuz, en bilgisiz insanlarsa kendi haklarını savunmak için ayağa kalkan ilk insanlar -ki onlar tüm dünyaya karşı taarruza geçiyorlar.”

Burada konunun merkezinde yer almasa da ‘çalışmaya çağrı’ kısmı Cerjinski’yi farklı bir açıdan anlamak için doğru olacaktır. Hayatının son yıllarında hastalığı ciddi seviyelere ulaşır. Karşı devrimci ‘tehdit’ eskisi gibi yoğun olmasa da o kendini ulaşım ve sanayileşme gibi alanlara adar. Yine bu yoğun tempoya vücudu dayanamaz, kalp krizi kendisini yoklar fakat doktorların en fazla 6 saat çalışma tavsiyesine kulak asmaz. Sabahlara kadar çalışmalarına devam eder. En sonunda hararetli bir Merkez Komite toplantısında 2 küsur saat tüm gücüyle konuştuktan sonra kalp krizi geçirir ve hayatını kaybeder.

Cerjinski kolay sevilen ya da takdir edilen biri olarak tarihe geçmedi. Kimsenin üstlenemeyeceği görevleri üstlendi ve bununla birlikte istemeden de olsa ‘şeytanlığın’ yükünü de omuzlarına aldı. Ama onu ezen, kendisine yakıştırılan bu yük olmadı, kendi aldığı ağır sorumluluklar ve azmi oldu. Cerjinski olmasaydı, belki de yerine başka bir ‘Cerjinski’ görevlendirilebilirdi belki. Ama ister ‘beyaz’ ister ‘kızıl’ taraftan olsun, onun yazdıklarını, hayatını okuduğumuzda ondan başka kimsenin ‘Devrim’in Cerjinski’si’ olamayacağı görülüyor.

KAYNAKLAR:

1- http://ciml.250x.com/archive/communists/dzierzynski/feliks_dzierzynski.html
2- https://www.marxists.org/archive/dzerzhinsky/communist-morality/index.htm
3- Forgotten Leaders. Episode 1. Felix Dzerzhinsky
4- https://www.wikisosyalizm.org/Felix_Dzerzhinsky
5- https://spartacus-educational.com/RUSDzerzhinsky.htm
6- http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3d...