Komünal Ekonominin İnşaası ve Kooperatifleşme

Komünal Ekonominin İnşaası ve Kooperatifleşme

Komünal ekonomi, demokratik-ekolojik-kadın özgürlükçü toplum yapısına dayanır. Bu anlamda ekonominin kendi özüne kavuşturulması, yani tekrar toplumun doğal gelişme seyrine hizmet edebilmesi için gerçek anlamda toplumsal bir alan düzeyine getirilmesi gerekir. Ekonomi, başta onun gerçek yaratıcısı kadın-erkek, tüm işçi ve emekçiler olmak üzere ekonomiden dışlanan tüm toplumsal kesimlerin tekrar denetiminde olan, ortak bir ekonomi anlayışı ve sistemin kurulması ile ancak komünal ekonomi anlamını kazanabilir. Komünal ekonomi, toplumun ihtiyaçlarının neler olduğunu, bu ihtiyaçların miktarları ve özellikleri, bunların hangi yöntemler ve araçlarla, hangi ilke ve ölçülere göre karşılanacağına ortak, doğrudan karar veren demokratik bir sistemdir.

Ekolojik-ekonomik yaşam tarzında toplumsal üretimlerde komün – kooperatifler esas alınır ve buna yönelik toplumun aldığı kararları yine toplum kendisi uygular. Ekonominin iki temel alanı vardır. Bunlar, üretim ve tüketim alanlarıdır. Her iki alan üzerinde toplumsal bir denetim sağlandığı takdirde ekonomi tamamen kontrol altına alınmış olur. Burada kapitalist devletin hukuk ve yasalarına ihtiyaç yoktur. Komünal ekonomi demokratik bir sistem ve toplumun denetiminde olduğundan, ilke ve ölçüler, ekonomi yasaları çerçevesinde yine toplum tarafından belirlenir ve herkes bu yasa çerçevesinde komün - kooperatiflere katılır.

Ekonomiyi ekonomi kılan temel ölçü, temel ihtiyaçları karşılama ve bunu yaparken de ekoloji karşıtı haline gelmemesidir. Burada önemli olan kuşkusuz ahlaki ölçülerin suistimal edilmemesidir. Ahlakın olduğu yerde ne özel mülkiyet anlayışı olur ne de, tekelci kar-sermayenin eli olur. Ahlak ve politika, komünal ekonomik yaşam tarzında olmazsa olmazıdır. Komünal ekonomi de, insanlar işbölümü sayesinde ihtiyaçlarını karşılamak için imece yolunu seçerler. Herkes bu işbirliği ve işbölümü sayesinde kendi alanında uzmanlaşır. Salt ekonomide değil, zanaat, ticaret, bilim, eğitim, yönetim, genel hizmetler gibi faaliyet alanları da doğar.

Peki, insan gibi bir varlığın elinde bu kadar zengin (tarım, toprak, orman) bir çalışma alanı-faaliyeti olurken, nasıl olurda aç ve işsiz kalabilir. Bu ciddi bir paradokstur. Doğada o kadar imkân ve olanaklar var ki, sadece bunu gerçekten toplumun hizmetine koyabilecek bir komünal ekonomik anlayış ve yaşam tarzını örgütlemek gerekmektedir. Bunun için, öncelikle komünü zihniyette inşa etmemiz ve toplumun her alanında akademileşmeye ağırlık vermemiz gerekmektedir. Ekolojik – Ekonomik Akademiler, toplumun zihniyette aydınlanması bakımından en temel ve öncelik gerektiren bir faaliyet olmaktadır. Çünkü komünal ekonomi özü itibariyle bir paylaşım ekonomisidir. Uygarlık, özelde ise kapitalizm insanda yarattığı bireyciliği, bencilliği aşması için komünal yaşam tarzını öncelikle kendi kişiliğinde gerçekleştirmesi ve komünaliteyi salt ekonomi alanında değil, yaşamın tüm alanlarında pratikleştirmesi gerekmektedir. Demokratik toplumun temelinde tarihsel nitelik taşıyan tüm gelenekler değerlidir. Bunların en başında gelen dayanışma, komün ekonomileri temel birim rolünü oynar. Komün ekonomisi demokratik toplumun da temel birimidir. Nasıl ki ekonomik tahakküm tekelleri ulus-devletin temel ekonomik sömürü birimleriyse, komün ekonomik birimleri de demokratik toplumun temel ekonomik yaşam birimleridir. Halkların birlikte yaşamı, demokratik toplumun, komün ekonomisi üzerinde yükselir. Komün ekonomisinin içeriğini fazla açma gereği duymuyoruz. Bir aile komününden tutalım demokratik topluma kadar, ihtiyaca göre nicelik olarak büyük ve nitelik olarak sayısız birim inşa edilebilir. İdeal tarım ve fabrika komünleri en başta gelenleridir. Ayrıca çok amaçlı kooperatif, ulaşım, sağlık ve eğitim komünleri de önde gelen komün tipleridir. Mühim olan önceden komünleri belirlemek değil, ihtiyaca ve işlevine göre komünal birimlerin her çeşidini uygun sayıda ve nitelikte inşa etmek, komünsüz hiçbir birey bırakmamaktır.

Demokratik toplum, tüm üyelerini komünlerde örgütleyen ve görevlendiren yapıdır. Komünsüz birey mümkün olmadığı gibi, olduğunda da hastalanmış ve yozlaşmaya yatmış demektir. Demokratik toplum bireylerinin, özellikle onun inşacı kadrolarının temel görevi, tüm bireyleri mutlaka bir veya birkaç komünün aktif çalışanı yapmaktır. Demokrasi ve özgürlükler bir bütündür. Bu konuda demokratik ve özgürlükçü olunmazsa hiçbir konuda demokratik ve özgürlükçü olunamaz. Kadın özgürlüğü ve demokratik toplum doğru bir anlayışa sahip olunmadan ekonomide de demokratik komünal, yani demokratik toplumcu olunamaz. Ekonominin demokratikleşmesi, dolasıyla toplumsallaşması için demokratik komünal toplum anlayışına ve kadın özgürlük çizgisine sahip olmak şarttır. Bunlar bir bütünün parçalarıdırlar. Devrimci demokrasi anlayışına sahip olunmadan özgürlükçü, demokratik olunamaz. Dolayısıyla komünler demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü olmalıdır. Komünal bir yaşam anlayışı öncelikle zihniyette devletçi, baskıcı sınırların dışına çıkmalıdır. Adeta gösteri toplumu hastalıkları biçiminde değilsek, mitinglerde yürüyüşlerde, müzik şölenlerinde sadece şov yapmak, Facebook’da resim paylaşmak işimiz olmamalı, toplumun örgütlenmesine ibadet eder gibi yaklaşmalıyız. İşte burada demokratik belediyecilik önemi ve örgütlenmesi önümüze çıkıyor. Yaptığım araştırmalar ve yoğun çalışmalar sonunda Avrupa’da ve ABD’de belediyecilik ve başkanlık konumu incelendiğinde belediye başkanlarının sembolik oldukları önümüze çıkar. Asıl ağırlık meclis üyelerinin sırtındadır. Tabii ki burda bir şey daha önümüze çıkıyor. Belediye meclis üyelerinin yetenek ve liyakata sahip olup olmadıkları. Belediye meclis üyelerinin kooperatifler konusunda, komünal ekonomi konusunda, meclisler ve demokratik siyasi akademilerin oluşum ve örgütlenmesinde yetersiz oldukları açık ve nettir. Özellikle komünal demokrasi ve komünal ekonomi, kooperatifler konusunda sınıfta kaldıklarını söylemek zorundayım. Eleştiri ve özeleştiri insanı, toplumu doğruya götürür. Günümüz dünyasında çağı belirleyen bilgisayar, sibernetik, teknolojik devrim çağında sınırların hükümsüz olduğu bir dünyada, belediyelerimizin görevi sadece çöp toplamak ve parke taşı döşeme değildir. Belediyelerimizin temel hedefi kendisine has üretim biçimini bulup uygulamaktır.

20 yıldır iktidarız, kurulmuş tek demokratik kooperatif yoktur, burda belediyelerde sağlıklık kadroların olmadığı gerçeği hemen ortaya çıkıyor. Mardin Büyük Şehir Belediye Başkanı’nın dünya kadar önemli işi olduğu halde, kadroların yetersizliği, meclis üyelerinin siyasal sosyal, politik anlamda yetersizliği, başkanı uğraşmaması gereken işlere götürmektedirler. Türkiye’de, Mardin’de, Ortadoğu’da konumu ve ağırlığı belli olan bir Başkanın başkalarının da yapabileceği işlerle uğraşmak zorunda kalması kabul edilemez bir durumdur. Belediye Başkanımızın yokluğunda işlerin aksadığı göze çarpıyor. Bu Meclis üyelerinin kadrosal niteliklere göre seçilmemesinden kaynaklanmaktadır. Genelleme yapmadan eleştiriyorum; Belediye meclis üyelerinin yetersizliği, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, sportif, mimari ve kooperatif alanlarında maalesef karşımıza çıkıyor. Evrensel düşünmeden tartmadan sırf bazılarını memnun etmek için ahbap çavuş ilişkileri içinde, biraz da feodalizmin etkisinde kalınarak, dar grupçu zihniyet aşılmadan çoğu belediye meclis üyeleri seçilmiştir. En azından belediye meclis üyeleri tespit edilirken veya atanırken halka sorulsaydı veya yerel yönetim akademilerinden geçseydiler bu durumda olmazdık.

İspanya’da uygulanan Mondragon Kooperatif biçimi, İsrail’de uygulanan Kibutzlar, Sovyetler’de uygulanan Sovhozlar, Kolhozlar, Küba’daki, Venezuella’daki kooperatifler hakkında ne gibi tartışmalar yapıldı. Türkiye’de Köy-Koop, Halk-Koop, Tariş’ler incelendi mi? Kürdistan’da bir an önce Tarım, Hayvancılık, Ormancılık, Madencilik alanlarında kooperatifleşmeye gidilmeli. Tarım alanında, Buğday, Çavdar, Arpa, Mısır üretiminin kooperatifleşme yoluyla toplumsallaştırılması konuları hızlı bir şekilde incelenmeli ve kooperatifleşme gerçekleştirilmelidir.

Kürdistan’da her taraf su olmasına rağmen, Fırat, Dicle, Munzur v.s.’den yeteri kadar yararlanmıyoruz. Mardin, Diyarbakır, Iğdır, Ardahan, Ceylanpınar, Kızıltepe, Derik, Nusaybin, Mazıdağı ilçelerin, ovalarından, düz alanlarından yararlanmıyoruz. Madenlerimizi işletemiyoruz. Kürdistan Özerk Bölgelerine has ekonomik üretim biçimini yaratamıyoruz. Kürdistan Özerk Bölgelerimiz gelişime müsait yerler. Neden kooperatiflerin öncülüğünde, Parke Taşları, Boru, Yer Döşeme Taşları üretmenin çalışmasını yapmıyoruz? Neden, Migros, Carrefour gibi mağaza zincirlerine alternatif, tüketim kooperatifleri düşünmeyelim? Bunların tümü, Kooperatiflerin kurulması Belediyelerin öncülük etmesiyle olur. Tekelci sermayeye karşı, sömürgeci ekonomiye karşı, komünal ekonomiyi yaratmalıyız. Bunu gerçekleştirmek de şov yapmakla, gösterişle olmuyor. Sağlıklı, ilkeli, kollektif düşünen, toplumun çıkarını kendi çıkarının ve herşeyin üstünde tutan devrimci kadrolarla olur.

Komünal ekonomi bugün için Türkiye Kürdistanı sahasında özellikle belediyeciliğin de sağladığı olanaklar ve onun Halk Meclisleri ve devrimci politik irade ile desteklenmesiyle yaşama geçirilmeye fiilen başlanabilir. Komünistler, diğer devrimci demokratik unsurlar ile birlikte bu çalışmanın en önünde ve tam ortasında, içinde olmalıdır. Bu model başarıldığı oranda -ki başarılmalıdır- Türkiye’nin tümü için bir örnek teşkil edebilir ve işçi sınıfını, emekçi halkları, kadınları ve gençleri, sosyalist düşünceler doğrultusunda iradesini ortaya koyacağı koşulların yaratılmasını teşvik edici bir model olabilir. Bugün Kürdistan’da yaşadığımız pratik ve deney devrimci hareket açısından bu derece önemlidir.