Madımak’tan Til Ebyad’a...ve Kazım Koyuncu

Madımak’tan Til Ebyad’a...ve Kazım Koyuncu

Kazım Koyuncu2 Temmuz 1993’de Sivas’ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılanların kaldığı Madımak Oteli’nin faşistler tarafından ateşe verilmesi sonucu 33’ü aydın, sanatçı, yazar, 2 otel işçisi olmak üzere 35 insanımız diri diri yanarak can verdi.

Çağlar boyunca insanlığın önünde yürüyenler, toplumsal ilerlemeye katkı sunanlar, güzel bir dünyanın emekçileri ve savaşçıları, baskıya uğradılar, gözaltına alındılar, zindanlara atıldılar, yaralandılar, yakıldılar, katledildiler.

Hiç unutmam, 1976 Eylül ayı idi. Okuma aşkıyla yanıp tutuştuğum günlerdi. Tarlada çalışırken yıpranmış ve künyesinde “Politika” yazılı ve renkli baskılı bir gazette parçası elime geçmişti. İlgimi çektiğinden aldım ve okumaya başladım, sağ sayfanın sağ üst köşesindeki “Sosyalizm ve Birey” başlıklı yazısını. Yazarı, Madımak Katliamı’nda yakılanlardan biri olan yazar ve eleştirmen Asım Bezirci’ydi. Yazı, sosyalist toplum düzeninden ve bireyin konumundan söz ediyordu. Okumaya ve öğrenmeye olan açlığım, o satırları okur okumaz beynime kazıdı. Beynime kazınan yazarın açık, sade ve sıcak anlatımıydı, diliydi, sosyalizmin insani boyutuyla ilgili cümlelerdi. Ondan sonra her gittiğim Temel Dağıtım’da ve her kitapçıda “Asım Bezirci” adıyla karşılaştığımda onda kendime bir yakınlık ve sıcaklık hissederdim. O’nu okumaktan haz alırdım, onur duyardım. Kitapları, buram buram emek kokardı. Dönemin en büyük eleştirmeniydi, hala da öyledir. Sosyalist, hümanist, işinin erbabı eleştirmenler kolay yetişmiyor. Halkına araştırma, inceleme ve eleştiri alanında çok değerli yapıtlar armağan etti. İşçi sınıfının öğretisinden ve kavgasından kopmadan sanatını yarattı.

Madımak Katliamı’nı Alevi ve Sünni inanca sahip insanlarımızı bir birine düşürmek için Kontrgerilla örgütledi. İlk hedef, orduya karşı yazılmış kitapları bulunan ve ateist olduğunu yüksek sesle itiraf eden Aziz Nesin idi.

2 Temmuz 2011 tarihli Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan yazıda Özel Harp Dairesi bünyesinde çalışan Üsteğmen H.Ç. açıklamalarından aldığımız şu paragraf, katliamın kimler tarafından organize edildiğini ortaya koymaktadır. “Madımak’ı biz yaktık. Erzincan Poligon Birliği’ndeydik. O zaman Teoman Koman vardı. Ordu komutanı bizzat gelip bir birimin Sivas’a gitmesi gerektiğini söyledi. Katliamdan iki gün önce helikopterle geldik ve Sivas’a 11 km kala bir mezraya indik. Halkın arasına girip onları otel çevresinde topladık. Bir arkadaş bir mermi sıktı. Arkasından Molotoflar daha sonra insanlar otelin içerisine girmeye çalıştı. Halkı ateşledik. Direkt emir aldığım kişi 93’te Teoman Koman, arkasından Osman Önal geldi. Fikret Altıoklar, Hasan Atilla Uğur, Hurşit Tolon da vardı.”

Aradan 22 yıl geçmesine rağmen Madımak Katliamı’nın hesabı sorulmamıştır. Eğer hesap sorulmuş olsaydı, geçtiğimiz günlerde Sabah Gazetesi, “PYD DAEŞ’ten (IŞİD) daha tehlikeli” diye manşet atamazdı. İMC TV’ye konuşan PYD eş başkanı Salih Müslim, “Yanlış yayınlarla bir Kürt-Arap savaşı çıkartmak istiyorlar” dedi. Borazanlığa teşekkür eden IŞİD çetesi, “Bu destek sürdükçe daha çok kelle keseceğiz ve daha çok tecavüz edeceğiz” diyerek iki yıldan beri elinde esir tuttuğu bir Suriyeli’nin kafasını keserek yandaş medyaya kurban ediyor.

Özgür Gündem yazarı Hüseyin Ali: “Rojava Devrimi’nin çizgisi demokratik ulus ve ortak vatandır. Til Abyad (Girê Spî) Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin varsa başka halkların ortak vatanıdır. Soykırım ve etnik temizliğe en fazla karşı olanlar Kürt halkıdır. Çünkü kültürel soykırıma ve etnik temizliğe en fazla maruz kalan halktır.”

Katliam, bir sonuçtur. Katliamların olmaması için katliamı doğuran nedenler ortadan kaldırılmalıdır. Rojava halklarının ulusal ve demokratik haklarının tanınması ve IŞİD çetesinin bölgeden kovulması ve dağıtılması katliamlara son vereceği gibi nihai çözümü de getirecektir. Türkiye devleti, IŞİD’e olan yakınlığına son vermeli, bağını kesmelidir. Ülkemizin onuruna sürülen bu kara leke temizlenmelidir.

Stratejik bir öneme sahip olan Grê Spî (Til Ebyad)’ın iki yıl aradan sonra IŞİD vampirlerinin elinden alınarak özgürleşmesine kim sevinmez ki? Kobanê ile Cîzire kantonları birleşti. Şimdi dünyanın en uzun sınırını gerilla koruyor. Bunun için gerillanın şanlı yürüyüşünü ne kadar yürekten alkışlasak yine de azdır. Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesi için verilen mücadelenin gelişmesi, Madımak’ların hesabının sorulmasının koşullarını yaratmanın ilk adımlarıdır!

Bugüne kadar yapılan bütün Alevi katliamlarının içinde Kontrgerillanın parmağı vardır. Devrimci halk hareketlerini, gerilla mücadelelerini önlemek, kırmak ve yok etmek için kurulan NATO’nun desteğinde ve CIA ile işbirliği içinde çalışan Kontrgerilla yapılanmaları, demokratikleşmenin önünde büyük bir engeldir. Bunun için Türkiye NATO’dan çıkmalı, ordu demokratikleşmelidir.

Bütün ulusal kimlikler ve inançlar tanınmalıdır. Eşit ve özgürce bir yaşam için toplumsal koşulların sağlanmalı ve anayasal güvence altına alınmalıdır.

Acıların dinmesi ve barışın sıcak yüzünü görmek için daha kaç kişi yanacak? Kaç kişinin daha bedeni toprağa düşecek?

Dün Madımak, bugün Til Ebyad, Kobanê! Bu barbarlık halkların ortak, birleşik öz gücüyle durdurulacaktır. Barbarlığa hizmet edenler er veya geç halkların önünde hesap vereceklerdir.

Tarihten öğrendiğimiz bir şey var: Katiller ve savaş artıkları tarihin çöplüğüne atılır, barışın elçileri ise halkların yüreğinde yaşar. Onun için unutmadık, “Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim!” diyen Kazım Koyuncu’yu. Yakalandığı kanser hastalığından 25 Haziran 2005 günü genç yaşta aramızdan ayrılan Sanatçı, bugünlerde düzenlenen etkinliklerle anılıyor. İlk konserini Amed’de verdi. “Denizin çocuklarından dağların çocuklarına selam getirdim” diyerek halklarımızın kardeşliğini dile getirdi. Karadeniz ile Mezopotamya arasında barış köprüsünü kurdu. Amed Newroz’unda söylediği Dido parçasına yüzbinler tek ağızla eşlik etti. Bu ilgi ve sevgiye karşı duygularını gizlemeyen Müzisyen, “Ha konser, ha kanser” sözleriyle karşılık verdi. Barış, eşitlik ve emek mücadelesine katkı sunan Kazım Koyuncu, barış ve kardeşlik yüklü şarkılarıyla halkların dilinde ve yüreğinde yaşıyor.