Mayfa, Çete ve Irkçılığa Dikkat

Mayfa, Çete ve Irkçılığa Dikkat

Türkiye'nin güneyini boydan boya yakıp kül eden orman yangınları, totaliter rejimin her alanda içine düştüğü manzara, rejimin ülke için tam bir yıkım olduğunun göstergesidir. Zemin kaybı hızlanan rejimde çürüme de hızla artıyor.

Sedat Peker'in  sürmekte olan  ifşaatları rejimin ve hükümetin, ekonomik kriz, dış politikadaki sıkışma sürecinin derinleşmesiyle bu ilişkiler ağında akan lağım pisliğinin gün yüzüne nasıl çıktığını gördük. Bu durum derinleşen ekonomik krizle birlikte Türkiye de gitgide bir siyasi krizinde şekillendiği anlamına geliyor.

İktidar, AKP-MHP faşizmi ekonomik ve siyasal süreçler üzerindeki belirleme gücünü gözle görülür biçimde yitirmektedir. İktidar ilk defa moral üstünlüğünü yitiriyor. Sağa sola bilinçsizce saldırıyor. Faşist blok ve bileşenleri içinde kavgalar başladı. Çünkü yönetemiyorlar

Emekçi kitleler iktidarın gitmesini istiyor ama sol bu konuda pasif ve sesizdir. Bu tutum a-politiktir. Türkiye bir yandan, uyuşturucu, mala çökme, tecavüz, adam kayırma, adam kaçırma , cinayet, işkence, şantaj, tehdit,  rüşvet, devlet yağması, ,mafyalaşma, devlet içi güç çatışması, çökmüş, adalet ve eğitim, din ticareti, tarikatlar, paramiliter cıhatçılık, diğer yandan işsizlik, yoksullaşma, açlık, intiharlar ve emek sömürüsünün son derece artması koşullarıyla karşı karşıyadır.

Beşli çeteye sağlanan imkanlar, Cengiz Holding’in silinen 1 katrilyon borcu açıklanamaz. Bölgemzde Cengiz Holding’e ait olan ETİ Bakır Fosfat işletmesinde faşist örgütlenme had safhada. Dışarıdan taşınan, özellikle Elazığ’daki Kontr-Gerilla örgütlenmesi referanslı getirilen işçiler arasında  tarikat yapılanması, çete örgütlenmesi, sendika üzerinden işçilerin tehdit edilmesi çevre halklarının tepkisini alıyor. Sözde hukukçular vasıtasıyla tehditle  işten tazminatsız atılmaları, köylülerin topraklarına zorla el konulması derin devletin yapılanmasını açık bir şekilde göstermektedir. Gün gelir çok ağır bir şekilde bu hukuksuzlukların ve tehditlerin hesabı sorulur.

Yangına maruz kalan doğa ve  insanlar kaderleriyle baş başa  bırakmaktadır. Devletin itibarından bahsedenler mağdurlara çay atan, halkı aşağılayan, insanların ve hayvanların ölümünden sorumlu halk düşmanı AKP MHP iktidarıdır. Bu zihniyeti ve uygulamaların sorumlularını alaşağı etmek artık ertelenemez bir görev ve zorunluluk olmuştur. Sel, yangın, deprem, iş kazaları değil, bunlara yol açan emperyalist kapitalist sistem ve her türden gerici iktidarlardır. Öldüren onların tedbirsizliği, aşırı kazanç hırsı ve insanları dikkate almayan insanlık dışı anlayışlarıdır.

İnsan düşmanı, işçi ve halk düşmanı, kültür ve kimlik düşmanı  faşist gerici rejim düzeni öldürüyor. Milliyetçi ve ırkçı ideolojiler de, kendinden menkul olmadığı gibi, mülkiyet ilişkilerinden, üretim biçimlerinden bağımsız değildir. Bu ilişkiler  doğrudan kapitalizmle alakalıdır. Milliyetçilik ve ırkçılık sermayenin bir ürünüdür. Kapitalizmle ortaya çıktığı için, ancak kapitalizmin ortadan kalkmasıyla yok olabilir. Sermayeyle ortaya çıkan bu uygulamalar iki noktada kendini gösteriyor. Feodal dönemin kendine özgü dinleri vardı. Kapitalizme özgüdür milliyetçilik ve ırkçılık. Tarihsel ve ekonomik sosyolojik ve psikolojik bir çok boyuta bulunan milliyetçilik çağımızın vebasıdır. Konya dehşeti, Deniz Poyraz’ın öldürülmesi, işyerlerinde Kürtçenin yasak edilmesi örneklerdir.

Milliyetçiliğin bir adım ilerisi ırkçılıktır, ırkçılık ve milliyetçilik burjuva liberalizmin arka bahçesidir.

Emperyalizm çağında milliyetçilik ve ırkçılık çok tehlikelidir. Memleketinde, işyerinde, toprağında kendi dilini konuşmamak kadar acı bir şey olamaz.

Irkçı milliyetçi ideolojilerde milli bilinç yeterlidir. Herkesi düşman belliyorlar. “Türkiye’yi kurduk, şimdi Türkleri yaratacağız” şiarı tam bir ırkçılıktır. Türk hakim sınıfları emperyalist efendilerinin iyi bir taklitçisi olarak etnik sorun ve çelişkileri gerici emelleri ve iktidarlarını sürdürüp gerçekleştirmek için manivela olarak kullanıyorlar.

Etnik ayrımcılıkla ajite etikleri, bu sorunları ulusçu ya da ulusal kitlelerin milli duygularına hitap eden faşist propagandayla geniş kitleleri bu ırkçı şoven milliyetçilikle zehirleyip istediği kıvama getiriyorlar.  Mevsimlik Kürt işçilerine saldırılar, Kürtçe konuşanlara saldırılar bunun sonucudur ve bir merkezden idare edilmektedir. Milliyetçilik zehir saçan bir hastalıktır. Bu hastalığa ve faşizme karşı birleşik demokratik  mücadele günümüzün görevidir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler