Minare Kılıfa Sığmıyor
Zor günlerden geçiyoruz. Şairin dediği gibi, “günler ağır, günler ölüm haberleriyle geliyor”. Ekonomi malum. Tüm güzellemelere ve çarpıtmalara rağmen gerçekleri yaşayanlar bizleriz. İşçiler, emekçiler, köylüler, yoksullar yaşadıklarını bilirler. Bir ülkede insanların evinde tencere kaynayamıyor, sokak çöplerinden yemek artığı toplamak zorunda kalıyorlarsa, pandemiden değil, parasızlıktan sokağa çıkamaz hale gelmişlerse, bir şeyler doğru gitmiyor demektir.
Medyada neden bu kadar kesif bir sansür uygulama ihtiyacı hissedilir? Bu bazı şeylerin iyi gitmediğine, doğru yönetilemediğine işaret değil midir? Pekiyi sansür ile, gerçekleri gizleyerek, Saray’da oturan propaganda başkanının talimatla belirlediği gazete manşetleriyle, TV açık oturumlarına katılıp katılamayacaklarının listelerini belirlemekle bu sorun çözülür mü?
Yaşamın gerçekleri gazete manşetleri veya TV’lerdeki açık oturumlar değil, bu ülkenin işçi, emekçi ve köylülerinin yaşadıkları, çalıştıkları alanlardır.
Yok sayılmak istenen, veya statükocu anlayışa göre hizaya getirilmeye çalışılan Kürt halkının asimilasyon ve inkarının yüz yıldır gerçekleştirilemediği ve bundan sonra da gerçekleştirilemeyeceği belliyken, bunu baskı ve yasaklarla yapmak mümkün müdür? Nüfusun üçte birini ifade eden ve ülkenin her bölgesine dağılmış olan Kürt gerçeğini, eşit ve özgür haklar temelinde çözmek dışında bir yol yoktur.
Burada sıralanması mümkün olmayan yüzlerce konu ve sorun mevcutken, her şeyi güllük gülistanlıkmış gibi göstermeye çalışmak artık mümkün değildir. Yaşanan baskı, yasak ve hukuksuzluklar ve onları gerekçelendiren yalanların sonuna geliniyor. Çünkü minare kılıfa sığmaz oldu. Umutsuzluğa yer yok, çözüm kendi ellerimizdedir.