Naci Bahtiyar’ın Şiirleri Üzerine Küçük bir Deneme Yazısı

Naci Bahtiyar’ın Şiirleri Üzerine Küçük bir Deneme Yazısı

Naci BahtiyarBenim için, şiir yazan biriyle, kitap okuyup, edebiyatla hasbıhal olanlar arasında ince bir çizgi vardır. Kitap okuyanlara, hele edebiyatla özel olarak ilgilenenlere tabi ki, saygım sonsuzdur. Bu içi boş, vıcık vıcık acı, güvensizlik ve korku üreten bir toplumda bir insanın sürekli kitap okuyarak kendini yenileyerek yaşadığı dünyaya karşı güçlü kılması, ancak insanda saygı uyandırır.

Böyle bir saptamaya kimsenin itirazı olamaz. O nedenle ben, çevremdeki tüm ilişki kurduğum insanlara hep bu pencereden bakıyor ve onlara elimden geldiğince katkıda bulunmaya çalışıyorum; üstelik bunun insani bir görev olduğuna inanıyorum. Zaman zaman bu hassas yanımı suistimal ederek beni yaralayanlar olsa da, bundan asla vazgeçmeyeceğim. Bir şiir, bir öykü, deneme yazmaya çalışan tüm arkadaşlarıma elimdeki tüm olanaklarımla koşulsuz yardım etmek beni sadece mutlu eder.

İşte, Naci Bahtiyar’ın şiir kitaplarını da aynı duyguyla ele aldım; okudukça sevdim, sevdikçe okudum genç kardeşimin şiirlerini. Her yazarın, şairin, bir veya birkaç kendini yakın hissettiği şairler vardır. Gerek kullandığı dil, imgelem, gerek izlediği şiir türü size güzel geldiğinde onu daha çok beğenir olursunuz... Bir radyo söyleşisinde, Doğan Hızlan’a, jüri üyesi olarak katıldığı yarışma için, hangi şaire oy verdiği soruluyor: O da bu soruyu şöyle yanıtlıyor. “Ben, dili ve üslubuyla kendime daha yakın bulduğum şairlere oy verdim, bu da oldukça doğal. Ama bundan, diğer şairlerin kötü olduğu anlamı çıkarılmamalı.” Ben de Naci Bahtiyar’ın şiirlerini okurken kendime gayet yakın hissettiğim için, bir şeyler yazma ihtiyacı duydum. Ayrıca yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı da ona –yapabildiğim kadarıyla- kitaplarının tanıtımı açısından katkıda bulunmak istedim.

Bu yazıda, Naci Bahtiyar’ı değil, onun şiirlerini tanıtmak istiyorum. Zaten siz, şairin şiirlerini okuduğunuzda onun entelektüel düzeyini dizelerin derinliğiyle öğrenmiş olacaksınız. Çünkü onun pohpohlanmaya, abartılmaya hiç mi hiç ihtiyacı yok. N. Bahtiyar edebiyata gel-geç bir uğraşı gözüyle bakmıyor, hele şiire, özel bir yer veriyor yaşamında. Antenleri açık, dünyaya evrensel bir gözle bakıyor. O, hem dünya edebiyatı, hem de Çağdaş Türk edebiyatını yakından izliyor. Böyle bir insan yazdığı yazılarda, edebiyat araştırmalarında, sanatsal metinlerde ve şiirlerde öyle kolay kolay hata yapmaz. Şairin henüz iki kitabı olmasına karşın, yazdıklarının durmuş oturmuş bir hali var. Kullandığı dil, sözcük seçimleri, ele aldığı konular tamamen toplumsal bir işlevi yerine getiriyor. Açıkçası edebiyatın ve şiirin sorumluluklarını kavramış bir şair.

Yazarın birinci kitabının ismi: ‘Akdeniz Kederim’.  Değerli Edebiyatçımız M. Mahzun Doğan, kitabın arka kapağı için yazdığı yazının bir yerinde N. Bahtiyar’ın şiirleriyle ilgili şunları söylüyor: (....) şairin, “toplumsal yaşamı kucaklayan bir şiiri var. Yoksul varoşlardan, Cumartesi annelerine, doğaya karşı işlediğimiz suçlardan savaşlara... Bireyin iç dünyasındaki gelgitler ve aşk da alıyor dizelerdeki yerini.” Zaten titiz bir şiir okuyucusu da, Naci Bahtiyar’ın adı geçen kitaplarını okuduğunda bunları kolaylıkla görecektir.

ÖLÜM HALAYLARI’ isimli bir şiirinde şair şöyle diyor: “Üçüncü salınışı Pir Sultan Abdal’ın/ not düşmek lazım/ yıl iki bine yedi var/ hızır paşalar her zaman oldu/ yıl kerbela yılı.” Şair ülkesini gözlem altında tutuyor. Toplumsal acıları unutmadığını, unutmayacağını, Hızır paşalara geçit vermeyeceğini yürekli bir dille haykırıyor... Şiirler, siz farkına varmadan dilinizde türküye dönüşüyor; her sözcük bir çığlık oluyor kulaklarınızda. “Annem annem güzel annem/ acılar günün kutlu olsun/ acısına gül koyduğum annem...” dizelerin bittiği yerde, sanki güller yeniden, yeniden umut açıyor.

Naci Bahtiyar’ın ikinci kitabının ismi: Herkes Acısına Kabuk. Koyu, karamsar bir kapak olmasına karşın, kitaptaki şiirler oldukça düzeyli; şairin işlediği konular sosyolojik bir perspektifle ilerliyor. Sanki bir yerde bize ülkenin toplumsal yapısını çiziyor. Haksızlıkları, adaletsizlikleri, kanı, göz yaşını işaret ediyor. Tarihe not düşer gibi tüm iç titreten olguların altını kırmızı bir kalemle çizer gibi yerleştiriyor dizelere.

Her dizede, her şiirde sözcükler büyük görevler için var olmuş bir aktöre dönüşüyor:

(....)yolu iç kanamalarına düşen serüven/ oydukça kendini keder çıkartır toprağından/ böyle anlatılmış bilicinin cinneti/ hayat yine tükürmüş yüzüne bu şehrin.

Yazarın şiirleri için daha çok şey yazılabilir, çok şey söylenebilir. Ne var ki yarış bitmedi henüz. İnanıyorum ki sürdürdüğümüz bu yaşam yarışında Naci Bahtiyar’ın da söyleyecek daha çok sözü, dizelere geçirilecek çok şiiri olacaktır.

Biz okuyucular, şairin yeni yazdıklarını, yazacaklarını yazdıklarını okumak için burada olacağız...

 

SON NEFES

Issızlıklardan gelen yorgun ve sessiz gemiler

Şehrin sığ yerlerine dokunur elleriyle

Sahilde sararır ateşin benzi, uyur közünde

Rüzgârın eteğine sığınır, bir annenin akşam yorgunluğu

 

Yükü baldıran olanın denize gebedir suları

Umut körleşir fenerde, sözlenişlere ateşler fitilini

Dalgalar kırılır „söylenmeyen aşkın güzelliğine.“

Baygın salınışlar vurur kıyıya, giyinir sağnak geceyi

Sönmüş zamanda öperler gidilmeyen düşleri.

 

(.....) Öfkesini kıyıya bırakan sarışın kumullar

Incelikle yaparmış suyun ve rüzgârın resmini

Yel öpermiş tüy bitmemiş gamzeli yerlerinden

Yalnızlığını da alıp ölüme gülümseyen zaman

Maymunkeş zamanları sızlatan vicdan

Eskil resimler deşifre oluyor fırtına için limanlarda

aşkın korsanı sabrı nişanlıyor kıyıya

kaptana kalsın kalırsa, son nefesi.

 

(.....) Buruk akıyor dereler

Kardeşini hapseden yasalar

Töresini celladına bağışlıyor

 

Altından kanattıkça toprağımızı

Düşlerimizden uyandırır saldırganlık kokusu

Herkes acısına kabuk bağlar

Yer kendi kabuğunu.

Naci Bahtiyar


Konuyla ilişkili diğer makaleler