NATO Üslerini Leylekler mi Getirdi...

NATO Üslerini Leylekler mi Getirdi...

Leylek-NATO-karikatürüUnlu bir deyiş vardır, ‘‘Her ülke bir ordu tarafından işgal edilir, bu o ülkenin kendi ordusu değilse başka bir ülkenin ordusudur’’. İhtimaldir bu cok veciz ve anlamlı soz ulus devletleri kuran burjuvazinin uluslaşma surecinde yani 18. yy’ın başında soylenmiştir.

Burjuvazinin dunyanın her hangi bir yerinde kendisine ait olmayan yerleri binbir entrika ve efsane ile cevirip parsellediği toprak parcasına ‘‘vatan’’, bunu koruyan askeri guce de ordu deniyor. Bu ordular ozel kanunlarla kurulurlar ve ulusal burjuvazinin kendi pazar alanı ilan edip gumruk duvarlarıyla koruduğu yerde, pazarı ve koleleştirdiği insanları yonetir.

Kapitalistler kendi cıkarlarının ve uretim araclarının koruma gorevini yapan ordularını her zaman halkın ordusuymuş gibi takdim etseler de kapitalist ulkelerin orduları sadece kapitalistlerin cıkarını korur. Ancak kapitalistler, ordularını butun ulkenin ve halkın koruyucusu ve gururuymuş gibi sunarlar ve bu konuda cok ustalaşmışlardır. İnsanların buyuk coğunluğu da, bayramlarda seyranlarda namlularını havaya kaldırmış zırhlı tankların dehşetli goruntusunun arkalarından sert postallarını yerlere vurarak uygun adımlarla yuruyen askerlerin, sofralarındaki lokmaların ne kadarını eksilttiğini duşunmeden goğuslerini kabartır. Askeri torenlerde ve ulusal bayramlarda oluşturulan mizansen gereği bol bol ulkenin etrafının duşmanlarla dolu olduğu vurgulanır. Ordunun ve silahlanmanın kacınılmaz ve tartışılmaz olduğu yoksul emekcilerin bilinclerine işlenir. O ulkenin kurulmasında burjuva sınıfının onderlerinin ve burjuvazi icin doğuşen askerlerin ne kadar fedakar, cesur ve yurekli oldukları anlatılırken, halkın esas duşmanlarının ve gercek tehdidin ulkenin kendi burjuvazisi olduğu gerceği bir sihirbaz edasıyla gozden ustalıkla kacırılır. Kapitalizmin ilk donemlerinde ortaya cıkan bu klasik ordu, vatan, ulusal gurur ve bu gururun surekliliği icin uydurulan ulusal illuzyon Behice Boran–ki bunlardan her ulusun tarihinde istemediğiniz miktarda bulunmaktadır- manzumesi gectiğimiz yuzyılın ilk yarısından itibaren oldukca farklı ve karmaşık yapılara burunur oldu. Yukarıdaki deyişte belirtilen ‘‘her ulkenin bir ordu tarafından işgali’’ hafiften ve sessizce şekil değiştirdi... Ulkelerin ozellikle az gelişmiş ulkelerin kendilerine ait bir orduları olduğu halde, bu ulkeler ABD ve AB orduları tarafından işgal edilmeye başlandı. Yani bizim gibi azgelişmiş ulkeler kısa surede iki ordulu oluverdiler. Biri kendi orduları oburu NATO’nun ve ABD’nin işgal orduları. Bir ulusun başka bir ulusun vatan topraklarında bulundurduğu asker ve askeri us miktarı o ulkenin ulusal egemenliğinden ne kadarını işgalci ulkeye devrettiğinin bir gostergesidir. Elbette bu işgal, o ulkenin emekcilerinin ve diğer yurtsever tabakalarının isteği ve ihtiyacından kaynaklanmaz. Az gelişmiş kapitalist ulkelerin burjuvazileri o kadar talancı, yağmacı ve azınlıktır ki kendi başlarına kendi halklarından gelecek tepkilerle baş edemezler. İşledikleri sucları en iyi kendileri bilirler. Bu nedenle kendi halkına karşı başka ulkelerin askeri gucleri ile ittifak yapmak zorundadırlar. Ulkemiz de İkinci dunya savaşı sonrası işbirlikci burjuvazinin partileri CHP ve DP tarafından adım adım boylesi bir ihanet ittifakının, NATO’nun icine itildi. Bahaneleri Stalin’in nerede ve ne şekilde soylediğine dair hic bir ciddi belgenin olmadığı toprak talebiydi, sebep ise kendi halklarından korkmalarıydı

NATO’ya Girişin İlk Siftahı, İkili Anlaşmalar

Ülkeyi adım adım ABD uydusu yapan koalisyonun siyasal kanadı; İnönü, Koraltan, Bayar ve Menderes kliği...1946... İktidarda CHP vardır, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü; Başbakan Hasan Saka’dır. Sozde Antiemperyalist CHP kapalı kapılar ardında ABD ile, halktan ve meclisten gizli bir dizi anlaşma yapar ve ulkeyi ABD emperyalizmine teslim eder. İkili anlaşmalara Turkiye siyaset yelpazesinin sadece sosyalist sol karşı cıkmıştı, bunun dışındaki geniş siyasal yelpaze tam bir uyum icinde ABD’ye teslim olunmasını savunmakta karşı cıkanları ise ihanet ve Sovyet casusu olarak suclamaktaydır.

TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar’ın TBMM’de yaptığı unlu konuşmada, 194O’lı yılardan beri ABD ve Turkiye hukumetleri arasında yapılan ikili anlaşmalar sonucunda ABD’ye 35 milyon metrekarelik toprağın us olarak kullanılması yetkisi tanındığını, 101 Amerikan ussunun bulunduğu ‘35 milyon metre karelik vatan toprağının işgal altında’ olduğunu, bu uslere Turk yetkililerinin giremediğini, Amerikan bayrağının dalgalandığı, bu uslerin birer kucuk Amerika olduklarını soylemiştir. Tabii ki bu Amerikancı koalisyon mecliste ustune yuruyecek ve onu ‘‘vatan hainliği” ile suclayacaktı. Kısaca ABD emperyalizminin Turkiye’ye yasal anlaşmalar ve bir dizi gizli sozleşmelerle sokulmasının oncusu CHP’dir.

Yakın gelecekte Turkiye’nin NATO’ya alınmasının bir on hazırlığı niteliğinde olan bu antlaşmalar donemin onurlu bilim insanı Türkaya ATAÖV tarafından ortaya cıkarılmış ve buyuk yankı bulmuştu. ‘‘Ulusalcılar’’ genelde CHP’sine ve onun Kemalist kadrolarına, ‘‘birazcık daha iktidarda kalabilselerdi Türkiye’yi tam bağımsız bir ülke yapacaklardı ama ne yazık ki iktidara Amerikancı DP geldi devrimler yarıda kesildi’’ diyerek Turkiye’nin tarihi gercekleri ile hic uyuşmayan misyonlar yukleseler de, Turkiyenin savaş sonrası ABD’nin yarı somurgesi haline getirilmesinin siftahını o gunun ‘‘kurucu iradesi’’ ve İslamcı milliyetci sağı temsil eden akımlar, partiler, onderler ve Turk ordusunun komuta kademesinin derin, gizli ittifakı ile gercekleştirmiştir.

‘‘Kore Yolu Allah yoludur’’

İncirlikteki Üste Türkiye halkından gizli nükler silahlar bulundurulduğu artık bir sır değil.Kore savaşı, Kore halkının 1950 yılında, ulusal bağımsızlığı elde etme ve birleşik bir Kore Halk Cumhuriyeti kurmak uzere başlattığı bir haklı savaştır. Geniş halk desteğinin de yardımıyla guneydeki işbirlikci rejim birkac gun icinde yenilgiye uğratılmıştı. Ancak Cin devriminden sonra bir Kore devriminin, emperyalist sisteme pahalıya mal olacağını duşunen ABD Kore’de vahşi bir katliam başlattı ve bu savaşta 2 milyon insanın canına kıydı. Kore topraklarına tonlarca bomba attılar.

İktidarı yeni ele gecirmiş olan Milliyetci-Mukadesatcı DP, Turkiye’yi; İngiltere, Danimarka, İtalya, gibi ulkelerle birlikte bu onursuz emperyalist saldırıda ABD’nin yanında savaşa soktuysa da bu emperyalist barbarlığın baş suclusu ABD’dir.

Her zamanki gibi, Turkiye, ABD ve NATO’ya ne kadar yaklaşırsa iktidardaki siyasi partilerin soylemleri o kadar ‘‘İslamileşmekteydi’’. İslam’ın, ‘‘Allah’’, ‘‘cihat’’ ve ‘‘gaza’’ kavramları hep Amerikan emperyalizmiyle yapılan gizli anlaşmaları ortmek icin kullanıldı. Turkiye’nin NATO’ya girmeye hazırlandığı donemde Demokrat Parti, Kore’ye asker gondermeye ilişkin yayınladığı broşurde aynen şoyle denmekteydi, ‘‘Kore Yolu Allah yoludur’’, ‘‘Kore Savaşı, cihat ve gaza mahiyetindedir’’. Siyasal İslam’ın arkaik partisi DP ve onun Adalet Partisi gibi takipcileri, başından beri İslamı Amerikan emperyalizminin cıkarları ve halkı kandırmak icin kullanmaktadır. ABD emperyalizminin cıkarları sadece siyasal partiler duzeyinde değil aynı zamanda din adamı kılığında camileri ve ilahiyat kursulerini işgal etmiş ruhban sınıfı, şeyhler, şıhlar, dervişler gibi parazitler tarafından savunulmaktaydı.

Demokrat Parti milletvekillerinden sahte şeyh Ömer Fevzi Mardini, Kore’ye asker gonderilmesini şoyle izah edi yordu. ’’Allahın bayrağını çekmiş hürriyetçilerin önünde canıyla malıyla savaşan ABD ile birlikte mukaddes bir vazifeye atılmıştır. NATO’ya girişimizi Kore’de ölen şehidlerimize ve orada savaşan gazilerimize medyunuz. Onlar kanlarıyla ve kahramanlıklarıyla bunu temin etmişlerdir.’’

TC ordusunun generalleri de ABD emperyalizmine yaranmakta CHP ve DP’nin işbirlikci kadrolarından aşağı kalmamaktadırlar. 1955’te Korgeneralliğe terfi ettirilmiş bir general, ‘‘Allah Amerikan milletine cennetin en iyi yerin versin, bizlere de hemen onların yanında bulunmayı nasip etsin’’ diyerek 1950’lerde esasında nasıl bir tukeniş ve teslimiyet ruh hali icinde bulunduklarını gostermektedir.

1950’de CHP’nin secimleri kaybetmesi ve iktidara DP’nin gelmesi de Turkiye ile ABD emperyalizmi arasındaki ilişkileri kesmemiş hatta artan bir uşaklık ruhuyla devam etmiştir. Eski iktidar sahibi CHP ile Amerika’ya yaranma yarışına giren yeni iktidar DP, Uzakdoğuyu koleleştirme girişimlerinin bir parcası olarak işgal etmeye hazırlanan ABD emperyalizmine 5000 civarında askerle destek vermiştir. Bir ordudan cok ‘‘Koblenz muhacirleri’’ (*) ruh hali icinde ne ve kimin icin savaştığını bilmeyen bir askeri destek guruhunu ulkesini savunan Kore halkına karşı savaşmak uzere gondermişlerdir. Milliyetci CHP ve Amerikancı sağı temsil eden partiler, akımlar, onderler ve Turk ordusunun komuta kademesi, yani buyuk Amerikancı Koalisyon’dan gene hic bir ciddi itiraz sesi yukselmemiştir.

Amerikalı General Walton Walker, Türk Tugayı Komutanı Tuğgeneral Tahsin Yazıcı’ya ‘Gümüş Yıldız’ madalyasını takarken.Amerika’nın Kore’ye asker gondermesine en onurlu karşı duruşu gene sosyalistler ve Markistler sergilemişlerdir. Amerikancı DP iktidarının Koreye asker gondermesine TKP acıkca tavır almış ve İsmail Bilen, ‘‘Kore Nire’’ adlı kitapcığında bu işbirlikci siyaseti mahkum etmişti. Gene o zaman TKP’ye yakın aydınlar Turkiye Barış Cemiyeti adı altında kurdukları girişimle Turkiyeli emekcileri ve yoksul koyluleri ABD’ye ve DP’ye karşı direnmeye cağırmışlardır. Yayınladıkları bildiriden oturu dernek yoneticileri Behice Boran ve Adnan Cemgil hapis cezasına carptırılır, Behice Boran universiteden atılır.

Sonucta Turkiye kendisinden 500 asker istendiği halde Kore’ye gonderdiği 4700 asker - Menderese gore şanımıza yakışmıyacağı icin- 1200’u Amerikan emperyalizminin cıkarları icin telef edilmiştir. Ancak bu kadar tepkisiz bir halk, Amerikayla kooperasyona bu kadar yatkın bir ordu ve siyasal ust yapı ABD emperyalizminin ağzının sularını akıtmıştır. Kore’de gosterdikleri kahramanlık (!) nedeniyle Turkiye ‘‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’’ diyerek tarihin en saldırgan uluslararası orgutu NATO’ya girmiştir.

NATO

Turkiyenin NATO’ya kabul edilmesinden sonra Turkiye kısa surede Amerikan askeri usleri icin uygun bir alan oldu. ABD, NATO şemsiyesi altında Turkiye’yi binlerce askeri ile işgal etti. Dunyanın ilk kurtuluş savaşını vermekle oğunen bir ulkenin egemen sınıfları din, iman, vatan, maskeleri altında koskoca bir ulkeyi halka sormadan, dunyada cıkabilecek butun catışmalara askeri mudahaleyi hedefleyen ve planlayan bir saldırgan orgute us yaptılar. Yazının başında da soylediğimiz gibi Turkiye ikinci bir ordu tarafından işgal edildi. Biri kendi ordusu diğeri NATO orduları. Bu arsız ihanet planının arkasında gene CHP ve CHP’den kopmuş siyasi kadrolar yani DP, ordunun ust kademeleri ve her turden İslamcı, Amerikancı şeriatcı orgutler yani Turkiye’nin derin ve gizli koalsiyonu vardı.

Türkiye’de konuşlanmış Nato Üsleri:

Turkiye NATO’ya girdikten sonra topraklarının onemli bir kısmı NATO ulkelerinin kurdukları askeri uslerle dolduruldu.

A.karahisar Askeri Havaalanı

İncirlik Hava Ussu

İzmir Hava Ussu:

Şile ussu:

Konya 3. Ana Jet Us Kom.

Balıkesir 9. Hava Jet Ussu

Muğla Aksaz Deniz Ussu

Ayrıca,

Ankara - Ahlatlıbel, Amasya - Merzifon, Bartın, Canakkale, Diyarbakır- Pirinclik, Eskişehir, İzmir-Bornova, İzmit, Kutahya, Luleburgaz, Siva - Şarkışla, İskenderun, Ordu-Perşembe, Rize-Pazar, Erzurum, Van-Pirreşit ve Mardin’de NATO’ya bağlı Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezleri (CAOC6) bulunmaktadır.

1950-1985 arası soğuk savaş yıllarında NATO butun kapitalist ulkelerin burjuvazisini Sovyet Devriminin yayılmacı etkilerine karşı koruduğunu iddiasıyla muthiş bir korku ortamı yaratarak halkları somurdu. Yaratılan korku ortamında emekcilerin odediği vergilerle oluşan ulke butceleri Amerikan silah tekellerine aktarıldı. Sınır boylarında yapılan provakasyonlar, kapitalist ulkelerin gecen yuz yıldan beri bitmez tukenmez toprak talepleri, makro duzeyde milliyetci ayaklanmalar, vs. Silah tekelleri her zaman catışan iki tarafa da silah satarak karlarına kar kattılar. Ulke butcelerinin yarısı silah harcamalarına gitti.

Muthiş bir Anti-Komunizm, iğrenc cadı avları ile Sovyet devrimine duyulan en kucuk bir sempatiyi, en cılız bir Anti-Amerikancı cıkışı casuslukla, vatana ihanetle suclayıp onlarca binlerce insanı oldurduler...

Bizim gibi az gelişmiş ulkelerin NATO uyeliği, halklarına sadece butcelerinden ayırdıkları paraların silahlanmaya gitmesinden zarar gormemiştir aynı zamanda NATO yapılanması, ulkenin butun uretimini, finansal sistemini, universitelerini, edebiyat dunyasını, eğitim sistemini ve dini kurum ve geleneklerini de NATO’nun cıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmiştir. Amerikancı eğitim, Amerikancı Savunma Doktrinleri; Amerika ve NATO aleyhinde tek kelime etmeyen CIA patentli tarikatlar; ırkcı, milliyetci, faşist GLADYO orgutlenmeleri hep bizleri bu gunlere getiren NATO’nun uzun vadeli planlarının urunudur. Menderes’ten Evren’e oradan bu gunku siyasal İslama uzanan butun siyasal parti yonetcileri ve ordu komutanları bu Amerikan ve NATO konseptinin zincir halkaları oldular.

Elli yıllık NATO’dan insanlığa kalan tek miras: ici boş bir milliyetcilik, kitabından koparılmış bir rivayet dini, akademik ozgurluğu olmayan bir universite, onemli komutanlarının tamamının West Point’te yetiştirildiği ve halkını tehlike olarak goren bir ‘‘milli (!) ordu; IŞİD, Taliban, El Kaide gibi cihatcı tarikatcı bataklıklar oldu...Ortadoğu’nun ABD askerleri tarafından yağmalanan muzeleri ve tarihi eserleri; IŞİD tarafından yıkılan yakılan kulturel mirası oldu...

(*) Fransız Devrimine karşı Koblenz kentinde toplanan paralı askerleri anlatmak için kullanılan bir deyim.

Yararlanılan Kaynaklar:

Türkiye’nin Ellili Yılları, Mete Kaan Kaynar, İletişim Yayınları, İst. 2015
İkili Anlaşmaların İçyüzü, Türkaya Ataöv, , İst. 1970
İncirlik Üssü, Selim M. Bölme, İletişim Yayınları, İst. 2012


Konuyla ilişkili diğer makaleler