Pandemi Sürecinde İşçi ve Emekçilerin Yaşamsal Sorunları

Pandemi Sürecinde İşçi ve Emekçilerin Yaşamsal Sorunları

Pandemi sürecinde işçi ve emekçilerin yaşamsal sorunları katlanarak arttı. Sorunların başında her zaman olduğu gibi aş iş ekmek, sağlık, eğitim ve can güvenliği yer almakta. Emekçiler bu sorunlarının çözümü için taleplerini haykırdıkça ona paralel olarak devletin, politik iktidarın baskı ve şiddeti artmakta. Yoksulluğa, haksızlığa, sömürüye ve asimilasyona karşı örgütlülüğün gelişmemesi ve büyük yığınsal halk hareketlerinin ortaya çıkmaması için sermaye sınıfının örgütlü gücü olan devlet ile politik sözcüsü olan MHP destekli AKP-Saray Rejimi tarafından her yol mubah görülmektedir.

İktidar pandemiyi sermaye sınıfının, işbirlikçilerinin ve yandaşlarının lehine bir fırsata çevirdi. Uluslararası büyük sermaye güçleriyle işbirliğini daha da geliştirerek gücüne güç kattı. Sokağa çıkma yasağı adı altında insanları eve mahkum etti. “Hayat, eve sığar!”, “Hepimiz aynı gemideyiz!” gibi teranelerle yoksulların ve emekçi yığınların bilincini alt üst etmeye çalıştı. “Biz üretimi durduramayız!” diyen iktidar çok ustaca bir politika yapmakta. Uyguladığı politikayı sürdürmeye kararlıdır.

Göreceli olarak uyguladığı “İşten Çıkarma Yasağı” süresinin 1 Temmuz 2021 tarihinde sona ermesiyle birlikte toplu işten çıkarmalar başladı. Haksız bir uygulama olan işten çıkarmalar devletin/iktidarın güvencesiyle yapılmakta. Kamusal özelleştirmeler hız kaybetmeden devam etti. Dahası kapılar, sokaklar yoksula emekçiye kapalıyken talancıya, yalancıya, yandaşa, işbirlikçiye sonuna kadar açık tutuldu. Halktan gizlenerek kapalı kapıların ardında ülkenin zenginliği, kamusal mallar ve değerler bir avuç zengin, holding, mafya, içi kirli dışı süslü püslü kesim tarafından bölüşüldü bölüşülmektedir. İnsanlığın yüz karası fuhuş, hırsızlık, uyuşturucu ticareti ve insan kaçakçılığı olağan hale getirilmektedir. Kirlilik içinde kirlilik yaratarak, havayı bulandırarak, sis içinde pusuya yatarak işine ekmeğine, çevresine, doğaya ve ülkesine sahip çıkan her onurlu insan kıskaca alınmakta. Tek tek insanların bir araya gelerek el ele vermesi, omuz omuza durması ve irade birliği yaparak antifaşist, devrimci yığınsal çıkışların doğmaması için polis ve askeri önlemler çoğaltılmakta ve sıkılaştırılmakta.

Bu kirlilik içinde işçi açlık sınırında yaşamakta, işsizlik katlanmakta, ürününü satamayan yoksul kır emekçisi geçim derdinde ve borç batağında, öğrenciler eğitim-öğretimden uzaklaşarak kopmakta. Gerçekleri dile getiren ilerici ve yurtsever yönetici ve parlamenterler baskıyla karşılaşmakta, ablukaya alınmakta, şipşak bir tempoyla haklarında fezlekeler düzenlenerek cezaevlerinin yolu gösterilmektedir.

Bugün kapitalist sistemin çarkları ritim içinde çalışamıyor, dişliler birbirine uymuyor, her tamir bakım ister istemez kısa bir süre sonra fos çıkmakta ve istenen sonucu vermemekte. Doğal çalışamayan sistem zoraki yollarla yürütülmeye çalışılmaktadır. İşçi ve emekçiler bıçak kemiğe indikçe gerçekleri görmekte, bilinçlenmekte ve güzel bir yaşam için kolları sıvayarak örgütlenmeye doğru gitmektedir. Var olan örgütlenmeleri korumak, aktif tutmak ve güçlendirmek için yapılması gereken tek şey direniştir. Sınıf penceresinden bakarak emekçileri, yoksulları, gençleri ve kadınları sermayenin hegemonyasının altından kurtararak emek güçlerini bir arada buluşturarak demokrasi cephesini örmektir.

Sermaye sınıfı işini iyi biliyor! Halkın bilincini çarpıtmakta becerikli! Böl-yönet politikası uygulamakta, yığınların örgütlenmesini engellemekte, direnişlerin kırmak için faşistçe davranmaktadır. Bugün polis, uzman çavuş, güvenlikçi, korucu olanlar yoksul ailelerin çocuklarıdır. Yoksulluğu yaratan açlığı dayatan da devlettir, iktidardır. Onları işe alan, sınır ötesine süren ve kanları üzerinde kirli politikalar yapan da. Halk deyişinin belirttiği gibi, ”Hem nalına hem mıhına” vurmakta.

Pandemi de yoksulların sağlık sorunu daha da arttı. Pandemiden dolayı hastane ve sağlık ocakları dolup taşarken kronik hastalar, diğer hastalar ve diş sorunu olanlar hizmet alamamakta/almakta zorlanmakta. İstihdam alanları daraldı. Güvencesizlikten dolayı işsiz kalmak korkusu, aç kalmak Demokles’in kılıcı gibi emekçilerin tepesinde sallanmakta. Milyonlarca insanı ‘Yarın ne olacak?’ belirsizliği sarmış bulunmakta. Belirsizlik güvencesizlik arttıkça korku büyümekte.

İşte, “Dişe diş bir mücadele” kavramı böyle kaoslarda kabuslarda önem kazanmakta, karşılık bulmaktadır. Tepkilerin direnişe, direnişlerin dönüşüme ve devrimci atılımlar böyle iklimlerde doğar. Yoksa güllük gülistanlık bir yaşamı boğmak, tersine çevirmek, karanlık dehlizler oluşturmak burjuvazinin, karanlığın, faşizmin işi olsa gerek!

Açlık artıkça, işsizlik çoğaldıkça, çocuklar ve gençler eğitim öğretimde uzaklaştıkça, köylünün ürünü tarlada kalarak para etmedikçe, kadınlar şiddete uğrayarak katledildikçe, küçük esnaf iş yapamaz duruma geldikçe, yoksul ve ezilen halklar ayrımcılığa uğradıkça ve inançları istismar edildikçe yaşamsal ekonomik, demokratik ve toplumsal sorunları daha da büyüyecek çözümü zorlaşacaktır. Ülkenin geliri ve zenginliği savaşa ve güvenlik politikalarına harcandığı müddetçe halkın refah düzeyi yetersiz ve düşük olacaktır. Tarımın bittiği, göçlerin hızlandığı, dört tarafında savaş ocaklarının körüklendiği, demokratik taleplerin baskılandığı, doğal güzelliklerin talan edildiği bir ülke karanlığa mahkumdur. Geleceğinin aydınlık olmayacağı apaçıktır.

Buraya kadar ülkedeki toplumsal yaşamın bir fotoğrafını ana hatlarıyla ortaya koymaya çalıştık. Fotoğrafın yüzü çirkin ve karanlık!  Bizim için önemli ve değerli olan fotoğrafı çizerek ortaya koymak değil, bu fotoğrafa çirkinlik ve karanlık veren gerçeğin ve olguların tersine çevrilmesi, güzel ve aydınlık bir yüze dönüştürülmesidir.

Buradaki özne kimdir, ne yapmalı, nasıl yapmalı? ‘Tarihi yapan halk yığınlarıdır. Büyük önder kişiler toplum içinde çok büyük rol oynar.’ Bu cümleyi her devrimci insan bilmekte ve kabullenmekte. Kuşkusuz sorgulamak, öğrenmek ve dile getirmek önemlidir. Olmazsa olmazdır. Ancak bütün bunlar sorunların çözümü için bir adımdır. Yeteri adım değil! Yeteri kadar adımlar atılmadıkça sorun ‘sorun’ olarak kalır gider. Onun için sorunların çözümünü sağlayacak yeteri kadar güçlü, bilinçli ve mücadele azmiyle dolu bir öznenin ortaya çıkması ve işçi, emekçi, yoksul ve ezilen halk yığınlarının örgütlenerek iradesinin ortaklaşması gerekmektedir. İş, barış, eşitlik, özgürlük taleplerini başa alan, el ele tutana ve omuz omuza duran en geniş yığınların birlikteliği ve pratiği! Ülkede akıl hocası çok, görmüş geçirmiş kadroların sayısı bir hayli fazla, bir birinden farklı duran, marjinal kalan ve yığınlarla bir türlü buluşamayan yapı ve örgütlerin sayısı kabarık. Dönemsel olarak ortaya çıkan devrimci demokratik yığınsal hareketlerin yükselişinin ardından çöken durgunlukla birlikte dağılmanın, tasfiyenin ve çürümenin olduğu açık. Lafazanların hiç bitmediği, her olumlu çalışmaya çomak sokanların olduğu bilinen bir gerçek…

Krizin içinde devrimci çıkışın tohumları da barınır. Devrimci dönüşümler kriz dönemlerinde gerçekleşmektedir. Kapitalizmin kriz dönemlerinde artan açlık, yoksulluk, adaletsizlik ve baskı koşullarında yığınlar kurtuluşu aramakta, bıçak kemiğe indikçe birbirlerine ses vermektedir. İşte bu noktada halkın nabzını duyan, elinde tutan, halkçı, devrimci, çelik disiplinli ve baş eğmeyen örgütlü bir güç, “Yığınlarla birlikte, yığınların önünde!” pratiğiyle karanlığı yararak aydınlığa kapıyı aralar.

Karadeniz bölgesinin doğal güzelliğinin talan edilmesine karşı duran, bedenini dozerlere siper eden kadınların, açlıktan sefaletten kendini yakan intihar eden onlarca insanın, cinayetlere, şiddete ve tecavüze karşı sokağa çıkan kadınların yığınsal çıkışları, Adıyaman ve Malatya’da tütün üreticilerinin “Tütünüme Dokunma!” belgisi altındaki yığınsal direnişi çok ciddi dersler vermektedir. İlerici, devrimci, yurtsever halk ve işçi hareketlerinin asırlık karanlıkları yararak ülkeyi güneş ile buluşturacağına inanmaktayız. Burada sormalıyız kendimize, “Ne yapıyorum, ne yapmalıyım, katkımı nasıl artırabilirim!” Unutulmamalıdır ki insan bir kere dünyaya gelir!


Konuyla ilişkili diğer makaleler