POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 01.10 - 07.10.2018
ERDOĞAN’IN HDP POLEMİKLERİ
Ağırlıklı Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda hunharca katledildiğinden şüphelenilen Cemal Kaşıkçı olayı, McKinsey tartışması, yerel seçim konuları gündemde olmasına rağmen Erdoğan’ın Kızılcahamam’daki AKP Buluşmasında sarf ettiği HDP ve CHP’yi hedef alan sözleri gazete manşetlerinde yer alıyor. Sabah Gazetesi Erdoğan’ın “8 Şehidimizin perde arkasında HDP ve CHP var” sözlerini manşete taşımış. Yine CHP’ye yönelik Erdoğan’ın suçlayıcı sözleri manşetlerdeki yerini almış durumda.
Bu durum, yerel seçim stratejisinin bir parçası olarak bir süredir Erdoğan tarafından kullanılıyor ve Erdoğan’ın temel amacı da HDP ve CHP’yi yan yana gelemez hale getirmektir. HDP’yi tümüyle saldırıların hedefine oturtan, doğrudan dışlayan bir dil ve söylem kullanan Erdoğan, CHP’yi de “aman ismim HDP ile anılmasın” hassasiyetine itmeyi amaçlıyor. Erdoğan’ın bu söylemlerini ve saldırılarını fırsat olarak değerlendirebiliriz. Öldürmeyen darbe güçlendirir. Erdoğan saldırdıkça toplumun muhalif kesimlerinin gözleri HDP’ye dönüyor.
Erdoğan dün bu stratejisinin ana unsuru olarak belirlediği “yeniden Kayyum atayacağız” açıklamasını bir kez daha tekrarladı. Bu, çok ince düşünülmüş bir stratejinin parçası olarak gündeme geliyor ve esas olarak seçim sandığına gittikçe mesafeli hale gelen seçmenimizi sandıklardan tümüyle uzaklaştırmayı ve seçime olan güvenini tümüyle bitirmeyi amaçlıyor. Son derece kritik olan bu konu üzerinde ısrarla durulması gerekiyor.
Erdoğan dünkü konuşmalarında HDP’nin meşru bir aktör olmadığını söyledi. Erdoğan’ın bu bize karşı söylem kuracağımız geniş bir hareket alanı tanıyor. HDP aştığı ve üzerinden var olduğu bütün engeller HDP’yi bu sistem içinde belki de en meşru aktör haline getiriyor. Üstelik HDP ile ilgili meşruiyet tartışması açan AKP ve Erdoğan’ın meşruiyeti tartışmalıdır. Erdoğan meşruiyetten bahsedebilecek son kişidir.
Bu söylemle birlikte HDP’ye yönelik gözaltı ve tutuklamalar da sürüyor. Batman’daki saldırıdan sonra başlatılan gözaltı operasyonlarında 10’larca kişi gözaltına alındı. AKP ve Süleyman Soylu bunu bir yöntem haline getirdi. Her eylemden sonra HDP’ye saldırarak Türkiye geneline yayılan gözaltılar başlatılacak.
Dün 6-8 Ekim olaylarına ilişkin Erdoğan’ın diline pelesenk ettiği görüşler çerçevesinde HDP’ye yönelik saldırılar yoğunlaştırılıyor. Sosyal medya da kampanyalar örgütlendiriliyor. HDP’nin bu işin asıl sorumlusu olduğuna ilişkin temel bir algı yaratılıyor. Oysa HDP’nin elinde gerçeğin böyle olmadığını gösteren tonlarca bilgi var fakat bunu kullanamıyor ve sansürden dolayı kamuoyuna ulaştıramıyor.
MC’KİNSEY TARTIŞMALARI
Türkiye ekonomisinin Ekonomik Kriz veri alınarak ABD Emperyalizminin en önemli ekonomik “danışma” şirketlerinden McKinsey’e ihale edilmesi bilinen bir gerçek. Türkiye Cumhuriyeti dış kaynaktan kredi kullanmak istiyorsa, McKinsey raporları olmadan ve bu raporlar olumlu olmadan beş kuruş kredi alamayacak. Ne zaman ki McKinsey bankalara yeşil ışık yakacak, o zaman TC kredi alabilecek. Bu yeşil ışığı yakmak için McKinsey TC’ye özellikle işçi ve emekçilerin ekonomik ve sosyal haklarının budanması ve elde kalan devlet hissesine sahip birkaç işletmenin özelleştirilmesi yönünde “tavsiyelerde” bulunacak. İşsizlik Fonu gibi işçinin, emekçinin maaşından kesilerek oluşturulan devlet fonlarının talanı ise ayrı bir konu. Bunlar öyle tavsiyeler ki, yerine getirilmezse “para ve kredi yok” diyecekler. Bunun için 16 Bakanlık dahil ülkenin tüm mali ve ekonomik planlaması McKinsey adlı emperyalist kuruma teslim edilmiş durumda.
McKinsey’e ilişkin bir süredir tartışmalar devam ediyor. Erdoğan en son bu firma ile çalışmayacaklarını ve yerli firmaların kullanılacağını açıkladı. Bununla ciddi bir manipülasyon yapılıyor. Şimdi herkes faturayı damat Albayrak’a çıkarıyor oysa McKinsey meselesinin doğrudan sorumlusu Erdoğan’dır. Bu anlaşma Erdoğan’ın Amerika’da olduğu ve fellik fellik para istediği, destek talebinde bulunduğu bir dönemde kendi adına Albayrak tarafından yapıldı. Muhalefette de yer yer Erdoğan’ı bu işin dışında tutan söylemler gelişiyor.
Ekonomik krize ilişkin de hem Albayrak ve hem de Erdoğan tarafından açıklamalar yapıldı. Albayrak dengeleme sürecine girildiğini, Erdoğan ise krizin olmadığını tekrarladı. Erdoğan aynı konuşması içinde “şirketlerin ve özel sektörün krizi fırsata çevireceğini” de sözlerine ekledi. Erdoğan’ın kendisi ile çelişmesi bir yana dün yayınlanan kimi yeni verilere göre son 8 ayda Türkiye’de 53 bin yeni milyoner ortaya çıkmış durumda. OHAL ile birlikte bu sayı 100 bini geçti. Yani Erdoğan’ın Sermaye için ilan ettiklerini söylediği OHAL süreciyle birlikte insanların büyük bölümü yoksullaşırken, Türkiye ekonomik kriz altında inim inim inlerken AKP yandaşları milyoner oluyor. Çünkü, İşsizlik Fonu yağmalanıyor.