POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 06.08-12.08.2018

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 06.08-12.08.2018

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 06.08-12.08.2018

BEKLENEN OLDU, KRİZ KAPIDAN GİRDİ, BUNDAN SONRA NE OLACAK?

Uzun zamandan beri süregelen ekonomik kriz en sonunda yüzeye vurdu ve herkes gerçeği kabullenmek zorunda kaldı. Düne kadar ekonomik güzellemeler ve hamaset yapanlar tabii ki durumu izah etmekte zorlanıyorlar. Ancak “suratına tükürsen, yarabbi şükür yağmur yağdı” diyenler bu sefer de “dış düşman” edebiyatına sarılmayı gündem yaptılar.

USD’NİN DEĞER KAZANMASI MI, YOKSA TL’NİN DEĞER KAYBI MI?

Önce doğruyu ifade edelim. Sözkonusu yaşadığımız USD’nin değer kazanması değil, açık açık TÜRK LİRASI TL’nin ABD DOLARI, AVRUPA EUROSU, İNGİLİZ STERLİNİ VE İSVİÇRE FRANKI karşısında değer kaybetmesi durumudur. Değilse örneğin dünya piyasalarında söz konusu bu yabancı para birimlerini son günlerde değer kazanmaları söz konusu değil. Oldukları yerlerde duruyorlar. Fakat TL’ nin durumu farklı. TL değer kaybediyor. Birincisi, bu gerçeği kıvırmadan kabul etmek ve doğru ifade etmek zorundayız.

İkincisi ise bu gelişmenin uzun zamandır beklendiği gerçeğidir. Bize göre MHP destekli AKP-SARAY Rejimi’nin erken seçim ilanı tamamen ekonomik krizin gelişine bağlı olmasıdır. Maksat, kriz dışarıya vurmadan seçimleri yapıp bitirmekti. Öyle de oldu. Umarız AKP ve MHP’ye oy veren milyonlarca yurttaşımız bu gerçeğin geç de olsa farkına varıyorlardır.

TL’NİN DEĞER KAYBETMESİ NE ANLAMA GELİYOR?

Türkiye nüfusunun ezici çoğunluğu, belki yüzde doksanı son altı ay içinde yüzde 50 oranında yoksullaşmıştır. Dolar 3,5 TL iken asgari ücret aylık net 1603 TL idi. 1603 TL o zaman 458 USD’a tekabül ediyordu. Bugün 1603 TL’lik aynı asgari ücret Dolar 7,2 TL olduğu için sadece 222,63 USD’ye tekabül ediyor.

Diyeceksiniz ki bize ne? Ben aynı parayı alıyorum. Türkiye ekonomisi dışa bağımlı ve özellikle ABD’ye ve uluslararası finans kuruluşlarına bağımlı olduğundan TL’nin döviz karşısında yüzde ellilik değer kaybı yaşamımızın tüm alanlarına sirayet edecektir. Yurt dışından USD ile ne satın alıyorsak onların doğrudan fiyatları ile, yakıt ve enerjinin artmasından dolayı ülkedeki herşeyin de ayrıca fiyatı artacaktır. Patates tarımı yapan köylü traktörüne USD ile yurtdışından alınan mazotu koyuyorsa, ki öyle, patatesin fiyatı da, elektrik, doğal gaz, mazot ve benzin kadar artacaktır. Bu arada eti de, fasülye ve pirinci de yurt dışından aldığımıza göre, onların da fiyatları artacaktır.

Alım gücü düşen ev sahipleri kendi dertlerine düşecekler ve kiraları artıracaklar. USD ile kira ödeyenler TL kazandıkları için bugün iki katı yarın belki üç-dört katı kira ödemek zorunda kalacaklardır. Dolmuş, minibüs, otobüs, metro, köprü, otoyol ve tünel ücretleri dahi artacaktır. Demek ki yaşamın her alanında bir zam furyası ile karşı karşıya kalacağız.

İKTİDAR NE YAPMAYI DÜŞÜNÜYOR?

Herkes biliyor ki devletin ve iktidarın elinde kayıt dışı kaynaklardan elde edilen milyarlarca USD’lik kayıt dışı kaynağı mevcut. Aynen 2001 yılındaki krizden sonra dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın açıkladığı “yer altından 20 milyar çıkardık sorunu bir defada çözdük. Devlet sırrı konusunda daha fazla konuşmam” gibi olacak.

Bugün bunun ilk sinyalleri verildi. Merkez Bankası piyasaya 5 milyar USD döviz ve 3 milyar USD Altın karşılığı USD sürdü. Neden? Bankaları rahatlatmak için. Nasıl? Bankalar temerrüte düşmesin ve temerrüte düşen normal işçi-emekçi yurttaş ile esnafa kredi sağlayıp krizin derinleşmesini engellemek için. Kuşkusuz ki bankalar da bu kredileri bedava vermeyecek. İnsanların zor durumlarından yararlanarak kazançlarına faiz yoluyla bir kez daha kazanç katacaklar. Son tahlilde parayı kredi olarak zor durumda olan mudilerine satacaklar.

TC piyasaya sürülen bu döviz miktarını önümüzdeki günlerde artıracaktır. Böylece piyasayı “rahatlatmış” olacaktır.

Diğer yandan kayıt dışı bu ABD Dolar’larını Rusya ve İran ile doğal gaz, petrol ve enerji alımında kullanacaktır. Bu ürünleri normalinden biraz daha yüksek bedele almayı göze alarak bu kayıt dışı döviz rezervini dolaşıma sokacaktır. Bu faktörler krizin etkilerini kendilerine göre görece olarak frenleyecektir. Çark dönmeye devam edecektir.

PEKİ BU ÖNLEMLER NE SONUÇ VERECEK?

Bu önlemlerin vereceği en önemli sonuç işçi, emekçi, yoksul, işsiz ve emeklilerin daha fazla fakirleşmesi olacaktır. Belki TC ekonomisi bir derecede yıkılmayarak ayakta kalabilecektir, ancak 6 ayda yüzde 50 yoksullaşan bu toplumsal kesimler daha da yoksullaşacaklardır.

Bu gelişmenin vereceği en önemli sonuç ekonomik yıkım ve ona koşut olarak süreklileşecek olan politik kriz koşullarında işçi sınıfı ve yoksul emekçilerin bilinçlenmeleri olacaktır. Çok acı bir gerçek ama biz bu bilinçlenme için bu koşulların yaşanmasının gerekli olmadığına inanmak isteyenlerdeniz. Ne ki yaşamın gerçekleri bunu bu şekilde dayatıyor. AKP, MHP, CHP ve İP’ye oy veren milyonlarca seçmen yurttaş şimdi seçimler öncesinde farkına varamadıkları acı gerçek ile yüzleşmektedirler.

Nakarat gibi tekrarlamamıza gerek yok. Sınıf savaşımı bu ekonomik, toplumsal ve politik gelişmeler koşullarında yeni bir aşamaya yükselecektir. Bugüne kadar düzene ayak uyduran sendikal konfederasyonlar aynı rahatlığı yaşamaya devam edemeyeceklerdir. Asıl görev bütün bu gelişmeleri bilimsel olarak ayırt edebilen, işçi sınıfının dünya görüşü ile donanmış kadroların ve öncü örgütünün üzerine düşmektedir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler