POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 11.11-17.11.2019

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 11.11-17.11.2019

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 11.11-17.11.2019

ERDOĞAN'IN TRUMP GEZİSİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan 13 Kasım'da ABD'ye giderek ABD Başkanı Trump ile görüştü. Bu ziyaret bir hafta boyunca tüm yazılı ve görsel medya araçlarını işgal etti. Henüz gitmeden başlayan yayınlar, ABD dönüşünde de sürdü.

Tartışılan ve üzerine konuşulan konular bir incir çekirdeğini doldurmayacak cinstendi. Farklı olması da beklenemezdi, çünkü ziyaretin ve görüşmenin içeriğinin kendisi bir incir çekirdeğini doldurmayacak cinstendi. Asıl amaç ABD'nin SDG ile olan ilişkiler konusunda ABD'yi etkilemekti. O konuda bir metre mesafe alamadılar. ABD durduğu yerde duruyor. Erdoğan Kongre'de konuşma yapmak istedi. Bu istemi kabul görmedi ama Trump üç tane senatör ile Erdoğan'ı görüştürerek konuyu geçiştirdi. Görüşmede Erdoğan bir propaganda videosu oynattı, SDG komutanı Mazlum Kobane'nin terörist olduğunu ispat etmeye hizmet eden video pek ilgi görmedi.

Diğer bir konu Fethullah Gülen'İn iadesi ile ilgili idi. Bu konuya Trump basın açıklamasında hiç değinmedi. SDG konusunda ise "siz de bizim müttefikimizsiniz Kürtler de müttefikimiz" diyerek pozisyonlarını yineledi.

Ekonomik konular hiç ele alınmadı veya en azından ticaret hacmi için konulan 100 milyar USD'lık hedef dışında detay verilmedi. 100 milyarlık hedefin de fersah fersah gerisinde olunduğu bilinmeyen bir gerçek değil.

Ermeni Soykırımı karar tasarısı konusunda ABD'nin bir geri adımı olmadı. Öyle yansıtılsa bile, senatör Graham konuyu veto etmeyi Suriye'de SDG'ye yapılan saldırıların durdurulması ve S-400'lerin kullanılmaması şartına bağladı. Bu da bu konuda Erdoğan açısından hiç bir ilerleme sağlanamadığı yönündedir.

Durum bu iken, TV ve gazeteler olayları tek yönlü olarak vererek propaganda faaliyetlerine devam etmektedirler. Bize göre Erdoğan'ın Trump ziyareti de Türkiye iç politikasına yönelik "tribünlere oynamak" dışında bir anlam taşımamıştır. Eğer ki söyledikleri gibi Trump'un 9 Ekim öncesi Erdoğan'a yolladığı alaycı mektubu iade ettilerse, bir de postacı vazifesi görmişler ve mektubu Washington'a ulaştırmışlardır.

Bu ziyaretin asıl dikkat çeken ve Türkiye basınında hiç ele alınmayan bir yanı ise, Trump'un ortak basın açıklamasının en başında Erdoğan'a iade ettiği ABD vatandaşı Türkiye kökenli şahsın iadesidir. Nasıl oluyor da bir Cumhurbaşkanı ABD'ye daha rahat ve "eli güçlü" olarak gidebilmek için yargı kurumlarını by-pass ederek bir tutukluyu serbest bırakabiliyor. Bu sorunun yanıtı verilmemiştir. Ve bu gerçek bilindiği için Türkiye basınında hasır altı edilmiştir.

 

SARI YELEKLİLER VE FAZLASI

Fransa'da yoksulların, işçi ve emekçilerin "sarı yelekliler" hareketi 16 Kasım Cumartesi günü birinci yılını kutladı. Sarı Yelekliler direnişi konusunda yaklaşık 6 aydır Türkiye ve dünya basınında hiç bir haber çıkmıyor. Neredeyse sarı yelekliler direnişinin bittiği izlenimi yaratılmaya çalışılıyor ve kısmen de başarılı oluyor. Halbuki sarı yelekliler direnişi başta Paris olmak üzerine Fransa'nın değişik kentlerinde her cumartesi aralıksız olarak sürüyor. Bir yılda 14 sarı yelekli öldürüldü ve 1145 tanesi yaralandı.

Mesele sadece Fransa'daki sarı yelekliler direnişi değildir. Son haftalarda Şili, Irak, İran ve Lübnan'daki gelişmeler kapitalizmin krizinin aşılamayacak olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Venezuella'da başarılı olamayan CIA, bu kez Bolivya'da halkın çoğunluk oylarıyla seçilen Eva Morales'e karşı bir darbe tertipledi. Ancak CIA'nin darbe girişimleri ve darbeleri de söz konusu olsa kapitalist emperyalist sistemin krizi aşılacak türden değildir. Uygulanan neo-liberal politikalar da ancak bir yere kadar işçi sınıfı, emekçiler ve yoksulların tepkilerini geçici olarak baskılayacak yetenektedir.

Fransa gibi emperyalist merkez olan bir ülkede yoksullar ayaklanıp direnişe geçiyorsa ve bu direnişin önüne geçilemiyorsa bu tür direniş ve ayaklanmaların kapitalist sistemin diğer ülkelerine de dalga dalga yayılacağını ön görmek için özel bir yetenek sahibi olmak gerekmiyor.

Dünyadaki servetin yüzde doksanının 9-10 aile ve tekel grubunun elinde toplanmış olması dünyadaki sömürü sistemini tartışmasız olarak belgelemektedir. Barbarlık rejiminin objektif olarak sür git devam etmesi mümkün değildir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler