POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 17.12-23.12.2018
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE
Yerel Seçim hazırlıkları partiler arasında ittifak projeleri basitliğine tam olarak indirgenmese de seyir ağırlıkla o konudaki tartışmaları içeriyor. Bizim burjuva partilerine akıl verecek halimiz yok. Ama eğer ki İktidar ortakları ile muhalefet ortakları bu denli ortaklaşma çabasına girmişlerse, sorun seçimlerden çok devlet içindeki güçler dengesi hesapları ile bağlıdır.
Öyle olmasa her parti kendi gücüne dayanarak seçimlere girer ve ortaya seçmenlerin gerçek eğilimini yansıtan bir sonuç çıkardı. Seçmenlerin gerçek eğilimleri derken de, bu konunun değinilmesi gereken bir konu olduğuna inanıyoruz. Bizim izlenimlerimiz, görüşlerimiz ve en önemlisi güvenilir kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre 1 Kasım 2015 ve 24 Haziran 2018 seçimleri bilgisayar üzerinde yapılan tahrifatlar ile çıkarılan sonuçlara dayanıyor. O açıdan seçimlerde birbirine yakın yüzdeler düzeyinde olan sonuçlar doğal olarak iktidar partileri lehine ayarlanıyor. Bunu yapamadıkları yerler, muhalafetin ezici oy aldığı il ve ilçe sandıklarıdır. HDP’nin şansı da burada oluyor. Yüzde 60 ve üzeri ezici oy çoğunluğu sağladığı sandıklarda manipülasyon yapmakta zorlanıyorlar.
AKP ile MHP arasında ve CHP ile İyi parti arasında yapılan ittifak görüşmeleri konusunda daha fazla ve farklı bir yorumda bulunmak istemiyoruz. Kendilerine güvenseler her yerde her parti kendi adayıyla çıksa ve bu sonuçlar manipüle edilmese, seçmen eğilimi ortaya çıkar ve kim yönetecekse yönetirdi.
HDP’nin seçim stratejisine gelince. HDP Kürt illerinde varolan Belediye Başkanlıklarını koruyarak yeniden kazanmak ve bunların sayısını artırma hedefini önüne koyuyor. Bu çok doğru bir hedef. Bu iller dışında ve özellikle Batı metropollerinde ise nasıl bir seçim çalışması ve adaylık çıkarılacağı henüz kesinleşmiş değil. Merkezi olarak açıklanmasa dahi CHP ile birtakım temasların olduğu kesin. HDP, CHP adaylarını destekleyemez diye bir şart da yok. Ama bu destek karşılıklı ve ilkeli olmalı. Bir Büyükşehir örneğini ele alalım. Diyelim ki İstanbul. Birincisi; CHP’nin çıkaracağı Büyükşehir Belediye Başkan adayı, Kürt seçmenin ve ilerici, devrimci, demokrat, yurtsever seçmenin gönül rahatlığı ile seçebileceği nitelikte bir aday olmalıdır. Söz konusu seçmenin taleplerini de programına almalıdır. İkincisi; HDP oylarının yoğun olduğu İstanbul’un 3-4 ilçesinde CHP de HDP’nin ve diğer devrimci demokratik kuruluşların üzerinde ortaklaşacağı bir HDP adayı belirlemelidir. CHP bu ilçelerde kendi seçmenini bu adayı seçmeye çağırmalı ve aktif seçim kampanyası yürütmelidir.
Böyle bir strateji İstanbul dışında, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa, Mersin ve Adana’da da yürütülebilir. Eğer böyle bir işbirliği olmuyorsa veya olamıyorsa HDP tüm diğer devrimci kurum ve kuruluşlar ile ortaklaşarak kendi veya yerine göre ortak adaylarını çıkarıp seçimlere kendi adıyla katılmalıdır. Devrimci ve demokratik güçler burjuvazinin parlamenterizmine kapılmadan kendi mevziilerini kazanmak için seçimlere katılmalıdırlar. Değilse seçimlerin hiç bir anlamı yoktur.
ORTADOĞU’DA SICAK GELİŞMELER
ABD Başkanı Trump, ABD askerlerinin Suriye’den çekileceği yönünde bir açıklama yaptı, konu dünya gündemine oturdu. Kısmen gerçeklik payı olsa da bu bir algı operasyonudur. Güncel konuya girmeden yaşanmış bir örnek vermek istiyoruz. 1989 ile 1991 arasında Dünya Sosyalist Sistemi karşı-devrim’e maruz kaldığında ABD Federal Almanya’da konuçlu 700 bin askerinden 500 bini ile araç, silah ve mühimmatı çekeceğine dair anlaşmaya imza attı. Bu askerler, silah ve mühimmat ABD’ye mi döndü? Hayır! Kuveyt - Irak çatışmasını çıkardılar ve 500 bin askeri silah ve mühimmatı ile birlikte Suudi Arabistan çöllerine taşıdılar. Sonra savaşı genişlettikçe Irak, Kuveyt, Bahreyn, BAE’ne taşıdılar. Yetmedi, 2001’de 11 Eylül senaryosunu tezgahladılar ve Afganistan’a girdiler. İşte çekilen askerler bunlardı. Çünkü ABD ekonomisi 500 bin askeri ABD topraklarında hazmedemez, kaldı ki ABD emperyalizminin emperyal stratejileri bunu gerektirmez. F.Almanya’dan taşıdıkları silah ve araçlara süreç içinde iki üç katını eklediler ve bu operasyonlardan milyarlarca dolar gelir sağladılar.
Şimdi de durum farklı değil. ABD Suriye’de otuzdan fazla üs kurdu. YPG kuvvetlerini eğitiyor. Dolayısıyla üslerde görevli askerleri ve eğitmen ile danışmanları çekmesi söz konusu değil. Sadece operasyon kuvvetlerini çekecek, çünkü onların yerine de zaten YPG güçlerini eğittiler. Rusya Devlet Başkanı Putin yıl sonu konuşmasında sorulan sorulara yanıt verirken ABD böyle bir duyuru yaptı ama henüz bir hareket yok açıklamasını yaptı.
Pekiyi, ABD Suriye’de çekeceği operasyon kuvvetlerini nereye çekecek? Güney Kürdistan ve Pasifik bölgesine. Pasifik bölgesine neden çekeceği ayrı bir konu, ancak Güney Kürdistan’a çekmesi İran’a yönelik savaş senaryolarının artacağının işaretidir. Kısacası Ortadoğu önümüzdeki yıllarda ABD kaynaklı yeni savaş senaryolarına gebe.
Türkiye ise geçen hafta içerisinde Suriye’de Fırat’ın doğusuna yapacağı operasyonu ertelediğini açıkladı. Diğer yandan ise sınıra personel, araç, silah ve mühimmat yığmaya devam ediyor. Altını tekrar çizelim. Türkiye, ABD’nin onayı olmadan TC sınırları dışına burnunu dahi çıkaramaz. Eğer Türkiye Fırat’ın doğusuna gerçekten bir operasyon yapacaksa bu planın sadece Rojava değil, Güney Kürdistan ve Kuzey Kürdistan ile ilgili müzakere edilmiş ve üzerinde uzlaşılmış nedenleri vardır. Gelişmeleri önümüzdeki haftalarda hep birlikte izleyeceğiz.