POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 21.09.-27.09.2020
HDP OPERASYONU, ACABA NEDEN?
Geçtiğimiz Cuma sabahının alaca karanlığında HDP'nin 2014-2015 yıllarında saylavlığını, MYK üyeliğini yapmış 82 kişi hakkında operasyon düzenlendi. Eş zamanlı yürütülen operasyon sırasında 82 kişiden 20'si gözaltına alındı. 4 gün gözaltı süresi belirlendi. Bugün gözaltı süresi 4 gün daha uzatıldı.
Arada 4-5 tane HDP'li yemek zehirlenmesi geçirdi. Geç olmakla birlikte hastaneye sevkedildi ve serum verildikten sonra tekrar Adliye nezarethanesine geri getirildi. Ayhan Bilgen bugün beslenme koşullarının değişmediğini belirterek sadece su içeceğini açıkladı. Buraya kadar olan normal basın haberlerinden de izlenebilen bölümü. Asıl merak edilen böyle bir operasyona neden gerek duyulduğu ile ilgili.
Operasyon Ekim 2014'de gerçekleşen Kobane ile Dayanışma eylemleri gerekçesi ile gerçekleştirildi. Halbuki HDP saylav ve yöneticileri Kobane Dayanışması eylemlerinden dolayı yargılanmışlar, kimisi beraat etmiş, kimileri de hala tutsak. Örneğin Selahattin Demirtaş ilk olarak Kobane Dayanışması eylemlerinden dolayı tutuklandı ve ceza aldı. Bu konuyu da geçelim. Operasyondan bir hafta önce HDP Meclis Grubu, Kobane Olayları olarak adlandırılan Dayanışma Eylemleri hakkında soruşturma ve inceleme açılmasını istediler. Bu öneri Meclis Genel Kurulunda reddedildi. Ardından bu operasyon gündeme geldi.
Kimilerine göre devlet HDP'ye karşı son kozunu kullanıyor ve yasaklama öncesi saldırıyor. Kimilerine göre devlet Kandil'de oluşturduğu ondan fazla karakola rağmen ilerleme kaydedemediği ve ciddi kayıplar verdiği için misillemeyi ülke içinde gerçekleştiriyor.
Bize göre bu operasyon ülkede devlet ve iktidarın içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal çıkmaz sonucunda nasıl ki Irak, Suriye, Libya, Akdeniz ve Ege'de çatışma noktaları yaratıyor ve dikkatleri oraya çekip "milli birlik ruhu" yaratmak istiyorsa, onun iç politikadaki uzantısıdır. Devlet ve iktidar kendinden bekleneni, kemdi niteliğine uygun olanı yapıyor. Başta sınıf hareketi ve Kürt devrimci demokratik hareketi olmak üzere tüm dinamik muhalefet odaklarını susturmaya, yok etmeye çalışıyor. Faşizan uygulamalarını kurumsallaştırıyor ve ömrünü uzatmaya çalışıyor. Buna verilecek en doğru yanıt, işçi sınıfı ve Kürt devrimci demokratik hareketinin en geniş muhalefet güçlerinin de katılımıyla birleşik mücadeleyle demokratik direnme ve bu düzeni değiştirme mücadelesini yükseltmektir. Her baskı (tazyik) aynı zamanda tepkisini de beraberinde getirir. Toplumsal olaylar da bu fizik kanunundan farklı değildir. Önümüzdeki süreç tepkinin dışa vurduğu döneme şimdiden işaret ediyor, her ne kadar bugünlerde bunun emareleri net olarak gözükmese de...
AZERBAYCAN ERMENİSTAN SAVAŞINI KİM KÖRÜKLÜYOR?
Bu sorunun yanıtını öğrenmek için resmî basın yayın organlarına ve sosyal medya paylaşımlarına yakından bakmak yeterli olacaktır.
Azerbaycan yıllardır Dağlık Karabağ çerçevesinde provokasyonlarını sürdürüyor. Geçtiğimiz hafta sonu yaratılan yeni provokasyonlara Ermenistan ordusu yanıt verdi ve birkaç Azerbaycan tankını imha etti. Azerbaycan da bu savunmayı gerekçe göstererek havadan ve karadan saldırıya geçti. Ne tesadüftür ki, Suriye’de IŞİD’den devşirme ve Türkiye’nin desteğindeki “Hamza Tugayları” mensubu çeteler bu provokasyon öncesi Türk Hava Kuvvetlerine bağlı transport uçakları ile Antep ve Hatay’dan Bakü’ye taşındılar. Ermenistan’a karşı kara savaşında bu çetelere görev verildi. Aynen Libya’da olduğu gibi.
Türkiye’de de anında “tek millet iki devlet” sloganı doğrultusunda Azerbaycan ile “dayanışma” sesleri yayılmaya başladı. Biliniyor ki MHP destekli AKP Saray Rejimi’nin ülkedeki sorunlardan dolayı dikkatleri farklı yöne çevirmeye ihtiyacı var. Bu da yetmez diyorsanız Türkiye Cumhuriyeti devletinin Ermenistan ile görmek istediği bir hesap var ve Azerbaycan’ı kendisine daha da yakınlaştırmak gibi bir hedefi var. Neki, evdeki hesaplar her zaman çarşıya uymuyor. Türkiye Azerbaycan’ı desteklerken, Rusya da Ermenistan’a destek veriyor. Bu da Türkiye ile Rusya’nın Suriye ve Libya’dan sonra bir de Ermenistan düzeyinde karşı karşıya gelmesini getirecek. Sonuçta Türkiye’nin bölgesel emperyal amaçları mı gerçekleşecek, yoksa “yanlış hesap Bağdat’tan döner” misali hezimet mi yaşayacak. Bunu süreç gösterecek ama ikinci ihtimal daha kuvvetle muhtemel. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz...