POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 21.10-27.10.2019

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 21.10-27.10.2019

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ  21.10-27.10.2019

SOÇİ GÖRÜŞMELERİ VE SONUÇLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan 120 saatlik geçici ateşkes süresi bitmeden atar topar soluğu Soçi’de aldı ve RF Devlet Başkanı Putin ile görüştü. Görüşmenin 7 saat kadar sürmesi, aslında içeriğinde ne denli zorlanıldığı konusunda fikir veriyordu.

Zorlu görüşme sonrası iki ülkenin Dış İşleri Bakanları tarafından 10 Maddelik Mutabakat Metni okununca gerçek ortaya çıktı. “Harekat” bir daha başlamamak üzere bitmişti. Türkiye Suriye sınırına 20 tane gözetleme kulesi inşa etmeyi planlarken, Rusya ile Suriye Silahlı Kuvvetleri Suriye-Türkiye sınırının güvenliğini üstlenerek bu bölgeye 12 tane gözetleme kulesi inşa edeceklerini açıkladılar. SDG unsurları sınırın 30 km derinliğine çekilecek, ancak Türkiye “davetsiz misafir” olarak girdiği Afrin dahil, Serekaniye, Cerablus ve Haseke’de kısılıp kalıyor gibi gözükse de, bir süre sonra bu bölgeleri terketmek zorunda kalacağının sinyalleri Mutabakat Metninden anlaşılıyor. Kobane, Rakka ve Kamışlı gibi Türkiye’nin muhakkak hedefleri arasında olan iller ise Suriye Silahlı Kuvvetlerinin bu illere girmesi ile Türkiye açısından elde edilemeyen bir hedef oldu. İdlib de Suriye Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolünde kalmaya devam edecek. Türkiye’nin IŞİD ve El Nusra çetelerinden devşirerek oluşturup adına “Milli Suriye Ordusu” denen oluşum Mutabakat Metni ve Rusya’nın sonraki açıklamalarında terörist gruplar kategorisinde ele alınmıştır. Mutabakat Metninde SDG terörist grup olarak nitelendirilmemiştir, PKK veya YPG’nin isimleri geçmemiştir ve Türkiye bunun altına imza atmıştır.O açıdan bugün SDG yöneticileri hakkında başlatılan propaganda çalışması sadece Suriye’deki gerçek durumu örtmek ve iç politikada toplumu oyalamaya devam etmek amaçlıdır. Bu durumda milyarlarca dolar harcanarak, kahramanlık efsaneleri ile başlatılan “harekat” Türkiye açısından amacına ulaşmadan sonlanmış oldu. Faturası da yine her zamanki gibi işçi sınıfının, emekçilerin, yoksul halkların hesabına yazıldı.
 

İÇ POLİTİKADAKİ GELİŞMELER

Propaganda makinesi çalıştırılmaya devam ediyor. Böylece hevesi kurağında kalanlar ülke içinde tansiyonu düşürmeyerek toplumu oyalamaya devam etmeye çalışıyorlar. Bütün mesele dar gelirli ve yoksul kitleler başta olmak üzere geniş içi ve emekçi yığınlarının son yıllarda belini büken zamlara karşı sessiz kalmalarını sağlamak. Yerel seçimler ile kaybedilen mevziilerin gizlenmesi. Seçimlerle elde edilemeyen konumların hukuk dışı yöntemler ile Kayyımlar aracılığı ile ele geçirilmesi. Ve asıl olan da MHP destekli AKP-Saray iktidarının devamının sağlanabilmesi.

Burjuva muhalefet partileri bu alanda rejimin ekmeğine yağ sürüyorlar. “Tek tek partilerin önemi yok hepimiz Devlet Partisiyiz” söylemleri ile sadece rejimin uğursuz savaş politikalarına destek vermekle kalmıyor. Bu destek ile aynı zamanda rejimi iç politikada da güçlendirmiş ve desteklemiş oluyorlar. Bu da rejimin aradığı “Türkiye İttifakı” ’nın dolaylı olarak gerçekleştirilmiş olması sonucunu doğuruyor. Türkiye’nin barış, demokrasi, emek, bağımsızlık, özgürlük ve sosyalizm güçleri bu gerçeği görüyor, ancak ona karşı gerekli alternatifi oluşturup gerçekleştirmekte kısa kalıyor. Ülkede önümüzdeki dönemde ağırlaşacak olan ekonomik kriz bugün yeteri kadar yükselmeyen işçi sınıfının devrimci muhalefetinin gelişip yükselmesinin yolunu açacaktır. ABD’nin MHP destekli AKP-Saray Rejimine alternatif olarak kurguladığı AKP’den ayrılanlar, CHP’den çıkacak yeni liderler ve HDP koalisyonu biçiminde oluşacak bir alternatif gerçek alternatif değildir. ABD emperyalizmi ve NATO’nun politikalarını kölece uygulanmasının sadece devamıdır. Erdoğan Kasım ayında yapacağı ABD ziyareti ile bu alternatifin önünü almaya ve Trump ile anlaşarak iktidarını sağlamlaştırmaya çalışacaktır. Ne ki biz HDP’nin de içinde olduğu en geniş barış, demokrasi, emek, bağımsızlık, özgürlük ve sosyalizm güçlerinin bu mücadelede kazananın olması gerektiğine inanıyoruz. Bu anlamda birleşik mücadelenin adım adım örülmesi ve amerikancı çözümlerin engellenemsi gerektiğini vurguluyoruz. "MHP destekli AKP-Saray Rejimi gitsin de kim gelirse gelsin" anlayışı bizim anlayışımız olamaz. ABD projesi olan burjuva demokrat görünümlü alternatifler ülkemiz ve bölge halkları için çözüm olamaz.