POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 22.04-28.04.2019

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 22.04-28.04.2019

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 22.04-28.04.2019

YEREL SEÇİMLER VE YSK

Bu hafta YSK’nin seçime ilişkin alacağı kararlar açısından son derece kritik ve önemli bir hafta. Geçen hafta yapılan itirazları değerlendirmek üzere il ve ilçe seçim kurullarına tanınan 5 günlük inceleme süresi bugün sona eriyor.

Öyle ya da böyle YSK artık İstanbul seçimlerine ilişkin bir karar vermek zorunda. YSK’nin vereceği karar da Türkiye’de önümüzdeki günlerde devlet içindeki dengelerin nasıl şekillendiği ya da şekilleneceğini göstermesi açısından son derece önemli işaretler barındıracak. Yeni Akit bugün “Sandığa güven için seçim yenilenmeli” manşeti ile çıktı. YSK’nin hali hazırda AKP’nin isteği doğrultusunda seçim yenileme kararı alması sürpriz olmaz. Aksine, talebin reddedilmesi devlet içerisindeki dengelerin farklı şekillenmeye başlandığının işareti olarak kabul edilebilir. Ancak bu arada YSK, İyi Parti’nin Mustafakemalpaşa’daki sandık kurullarının usulsüz olduğunu belirterek seçimlerin iptal edilmesini istedi. Sandık kurulları 2 Mart'ta kesinleşti diyen YSK itirazı reddetti ve bu kararın İstanbul’a ilişkin alınacak kararda emsal olabileceğine yönelik beklentiler de var. Aslında son dönemlerde karşılıklı hamleler, yapılan açıklamalar, linç girişimleri hem doğrudan seçim sonuçlarının yansımasıdır ve hem de bir yanıyla da YSK’nin alacağı kararları etkilemeye yönelik hamleler olarak okunabilir.
 

AKP’NİN YALAN SALDIRILARI

Erdoğan hafta sonu yaptığı açıklamada, YSK’daki süreci sonuna kadar takip edeceklerini belirterek, adeta YSK’ya mesaj gönderdi. Ayrıca Erdoğan, partisinin Kızılcahamam Kampında yaptığı konuşmada, Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı sahiplenerek nerede durduğunu göstermiş oldu. Erdoğan, saldırının “Türkiye ittifakı, kızgın demiri soğutma” söylemlerini sabote etmeye yönelik olduğuna ilişkin yorumların aksine Soylu ve Bahçeli ile aynı çerçevede meseleye yaklaştığını gösteren açıklamalarda bulundu. “Saldırı HDP ile yaptığınız ittifakın sonucudur” sözleriyle meşrulaştıran ve saldırganlara sahip çıkan Erdoğan, tarif ettiği Türkiye ittifakının da “Anti-Komünist, Anti-Kürt, Anti-HDP bir ittifak” olduğunu da daha açık sözlerle dile getirdi. Bütün bu gelişmeler hem Saray’ın tümüyle milliyetçi kliğin denetiminde olduğunu gösterdi ve hem de Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırının Saray’ın kararından bağımsız olmadığını gösterdi. Erdoğan ve Saray’ın artık gittikçe kuşatıldığını gösteren daha fazla gösterge ve işaret mevcut. Bir süre önce herkes Erdoğan’ın söylem ve eylemlerine göre tutum takınırken, bir süredir Erdoğan’dan önce Soylu, Bahçeli ve Saray’ın İletişim Başkanlığı tarafından açıklamalar yapılıyor Erdoğan, buna göre tutum belirlemek zorunda kalıyor.
 

AÇLIK GREVLERİNE SALDIRI

Açlık grevlerine yönelik de geçtiğimiz hafta önemli gelişmeler yaşandı. Hafta boyunca pek çok açıklama ve girişim oldu. Annelerin cezaevi önlerinde başlattığı eylemler bütün saldırılara rağmen devam ederken bu eylem aynı zamanda kadınların Türkiye genelinde beyaz tülbentler ile oluşturduğu Yaşam Zinciri eylemlerine dönüştü. ODTÜ Devrim Stadyumunda yapılan eylemde Leyla Güven’e destek veren pankartlar açıldı sloganlar atıldı. Yine geçen hafta Türkiye’deki kimi aydınların Leyla Güven ve eylemcilere “grevi bırakın” çağrısına karşılık aralarında Desman Tutu ve De Klerk gibi önemli isimlerin de bulunduğu 10’u barış ödülü sahipliği Fizik, Kimya, Tıp, Ekonomi ve Edebiyat dallarındaki Nobel Ödülü sahibi 50 isim ortak bir bildiri yayınlayarak tecridin kaldırılmasını ve eylemcilerin taleplerinin karşılanması çağrısı yaptı. Yine Filistin, Güney Kürdistan’dan pek çok heyet Leyla Güven’i ziyaret etti ve en önemlisi de toplumun değişik kesimlerinden destekler artmaya başladı. Eylemci vekillerden Tayip Temel’in verdiği bir ropörtajda çağrı yaptığı meclis başkanı Mustafa Şentop, konuya ilişkin açıklama yapmak zorunda kaldı. Ancak, Şentop Güven’in talebinin kişisel olmadığını belirterek Leyla Güven’i ziyaret etmeyeceğini belirtti. Oysa geçen 23 Nisan haftasında HDP’li yetkililer Şentop ile yaptıkları görüşme sonrasında mecliste yapacakları eylemi ertelemişlerdi.

 

İDLİB VE AFRİN’DE GELİŞMELER

Geçtiğimiz hafta İdlib gündemi de yeniden öne çıkmaya başladı. AKP hükümetinin bir süredir Suriye’yi gündemden düşürmesine karşılık hafta boyunca Rusya ve Esad yönetiminden İdlib ve Türkiye’nin Suriye’deki varlığına ilişkin açıklamalar geldi. Kazakistan’ın Başkenti Nursultan kentinde yapılan 12. Astana görüşmeleri sonrasında açıklama yapan Rusya lideri Vladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, Türkiye ve desteklediği grupların İdlib’deki durumun kontrolünü kaybetmesinin, kendilerinde hayal kırıklığı yarattığını söyledi. Lavrentyev, “Türk dostlarımızla ılımlı muhalifler orada (İdlib) geriye kalan teröristleri yok etme çalışmalarını yerine getiremedi. Onların (Heyet Tahrir Şam militanları) bu toprakların büyük bölümünde kontrol sağlamış olabilmeleri, elbette ki pek çok soru işaretine ve bizde büyük bir hayal kırıklığına yol açıyor” açıklamasında bulundu. Aynı toplantı sonrasında konuşan Suriye'nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi, "Türkiye, İsrail’in işgal ettiği topraklarımızdan daha fazla toprağımızı işgal etmiş durumda" diye konuştu. Caferi ayrıca Türkiye’nin İdlib'in birkaç bölgesinde militanlara, Suriye ordusu ve sivillere karşı kullanmak ve sonrasında Şam yönetimini suçlamak amacıyla onlarca zehirleyici (kimyasal) madde içeren roket sistemleri tedarik ettiğini gösteren istihbarat verileri mevcut. Heyet Tahrir el Şam ve diğerleri gibi terör örgütlerinin arkasında kim var? Türk hükümeti ve istihbaratı var, onlar İdlib'de militanları destekliyor"" dedi. Türkiye’nin Suriye’deki varlığına yönelik bu gelişmeler yaşanırken, PYD Sözcüsü Salih Müslim Türkiye’nin Efrîn’e duvar ördüğünü ve Suriye’nin buna sessiz kalarak Türkiye ile anlaştığı kuşkusu yarattığını belirtti. Müslim, ayrıca Suriye hükümeti adına kararlar alan Rusya ve İran’ın Türkiye’ye taviz verdiğine işaret etti.


Konuyla ilişkili diğer makaleler