Politika Gazetesi’nin 11 Eylül 2015 Tarihli, HDP’ye, Kürt halkına Saldırılar ve Cizre Ablukası İle İlgili Açıklaması: İktidar Sıkıştığı İçin Saldırıyor...Onu Daha da Sıkıştıralım!

Politika Gazetesi’nin 11 Eylül 2015 Tarihli, HDP’ye, Kürt halkına Saldırılar ve Cizre Ablukası İle İlgili Açıklaması: İktidar Sıkıştığı İçin Saldırıyor...Onu Daha da Sıkıştıralım!

HDP mitinginden bir görüntüİşbirlikçi Tekelci Sermaye’nin AKP İktidarı henüz seçim sürecinde oy kaybedeceğini ve HDP’nin barajı aşacağını anlayıca sözde “çözüm süreci” masasını devirdi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerine tecrit uygulamaya başladı ve HDP seçim kampanyasına kanlı, bombalı cinayetler ile saldırmaya başladı. “Tarafsız” Cumhurbaşkan alanlara çıktı, AKP’ye oy istedi, HDP’ye nefret söylemleri ile sonuç alacağını sandı. Tüm oyunlar bozuldu. HDP 80 Milletvekili ile Meclis’e girdi. Cumhurbaşkanı’nın Başkanlık hayalleri suya düştü.

8 Haziran’dan itibaren kendi deyimleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin “fabrika ayarlarına” geri döndüler. Kısa bir sessizlik ve hazırlık devresinden sonra 20 Temmuz Suruç Katliamı ile düğmeye bastılar. IŞİD’i bahane etmek için MİT usulü bir provokasyon sonucu kendi Astsubaylarını katledip, bu olayı bahane ederek 2 uçakla Suriye’de boş arazileri 2 saat bombalayıp ardından asıl hedeflerine yöneldiler. Kandil Bölgesi ve Medya Savunma Alanlarına, ama aynı zamanda TC sınırları içinde kendi topraklarını, dağı, taşı, mezra ve köyleri 30-40 uçaklık filolarla saatlerce ve defalarca bombaladılar. Sivil yerleşim alanlarını yaktılar, yıktılar. Varil bombaları kullandılar. Bu uygulamaları hala sürmektedir.

Bu saldırılarına sert yanıt alınca ve istedikleri sonuçlara ulaşamayınca planın ileri evrelerini devreye soktular. İl ve ilçelerde terör estirmeye, halkı yıldırmaya, Kürt halkını sindirmeye yöneldiler. HDP’ye yüksek oy veren Kürt il ve ilçelerini resmen cezalandırma, intikam alma eylemlerine giriştiler. Bu da yetmedi, ırkçı, faşist yanlarını ön plana çıkararak Türkiye Kürdistanı dışında, Fırat’ın batısında HDP il ve ilçe örgütlerini, genel Merkezi’ne saldırdılar. Genel Merkez’de, Hopa’da, Alanya’da, Küçükçekmece’de binaları ateşe verdiler. O da yetmedi, Kürt esnafın işyerlerini yaktılar, yıktılar, yağmaladılar. Bununla da yetinmeyip, sokakta kürtçe konuştuğu için insanları öldürmeye, linç etmeye başladılar, Kürt illerinin taşımacılık şirketlerinin otobüslerini, içinde yolcular olduğu halde taşladılar.

HDP mitinginden bir görüntüAncak devlet asıl imha provasını Türkiye Kürdistanında uygulamaya soktu. Yüksekova, Silopi, Nusaybin, Kızıltepe, Lice ve Hani’de ilçeleri yakıp yıktılar, terör estirdiler ve en sonunda Cizre’de 130.000 nüfuslu ilçeyi ablukaya alarak, sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı uyguladılar. İnsanları gerekçesiz katlettiler. 35 günlük çocuk da 72 yaşında dede de nasibini aldı. Gelin, kaynana, 10, 12, 18 yaşında çocuklar öldürüldü. Doktorlar tehdit ve zor kullanılarak hizmetleri engellendi, itfaiyeciler kurşunlandı. Su, ekmek, elektrik, sağlık hizmeti engellenerek halk cezalandırıldı.

Ancak Kürt halkı yılmadı. Onbinlerce insan, başta kadınlar olmak üzere düşmanın üzerine üzerine yürüdüler. Dereleri yüzerek, dağları, tarlaları aşarak barikatları yıktılar. Kurşunlandılar ama dönmediler. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP’li bakan ve milletvekilleri Kürt halkına destek ve Cizre halkının sesini duyurmak için Cizre’ye barış yürüyüşüne başladılar. Türkiye’nin batısından işçilerden, emekçilerden, aydınlardan dayanışma yükselmeye başladı.

DİSK Genel Başkanı Kani Beko 6 Eylül Bakırköy Barış Mitingindeki konuşmasında şöyle dedi; “... Biz DİSK olarak her zaman barış ve demokrasi mücadelesinde dostlarımızla beraber kol kola omuz omuza yürüdük, yürümeye de devam edeceğiz. Biz DİSK olarak dostlarımızla beraber dün Suruç’ydık, Hakkari’de idik, Yüksekova’da idik. Kardeşliğin gereği bellidir: Kardeşinin canı nerede yanıyorsa orada olacaksın. Dün olduk, yarın da olacağız. (...) Barış emekle gelecek, barış işçilerin birliğiyle gelecek. Öyle ise hep beraber bir kere daha haykıralım: Yaşasın işçilerin birliği, yaşasın halkların kardeşliği !”

Kani Beko’nun bu sözleri çok önemliydi. Türkiye İşçi Sınıfı ile Kürt Özgürlük Hareketi’nin kader ve amaç birliğini ifade ediyordu. Bu açıklama Türkiye devrimci güçlerinin yaklaşımında yeni bir niteliği ifade ediyordu. Keza, TMMOB, TTB ve KESK’in, ama aynı zamanda HDK içinde yer almayan, Halkevleri, ÖDP, EHP’nin fiili dayanışması, gazetecilerin, aydınların, profesörlerin açıklamaları ve tüm bu güçlerin Barış Bloku içinde bir ataya gelmeleri büyük önem taşımaktadır.

Bütün bu saldırılar, terör ve imha planları devletin doktriner stratejisidir. AKP bunun taşeronudur. Cumhurbaşkanı ve AKP eliyle “Seçim Hükümeti” adı altında kurulan kabine bir savaş kabinesidir. Bu planları boşa çıkarmak mümkündür. Türkiye’nin ve Kürdistan’ın en geniş ulusal demokratik güçlerinin oluşturacağı birliktelik ve geliştirecekleri yığınsal halk direnişi, ülkede sömürü ve savaşa karşı, barış, demokrasi, emek, özgürlük eksenli, sosyalizm yönelimli antiemperyalist bir halk iktidarının yolunu döşeyebilir. Bu anlamda Fırat’ın batısında, her il ve ilçede, ulaşabildiğimiz her semt ve mahallede, Halk Meclisleri’nin, İşçi Meclisleri’nin, Barış Meclisleri’nin oluşması için hep beraber var gücümüzle mücadele etmeliyiz. Kürt halkı ile dayanışmayı Türkiye’nin tümünden daha da yükseltmenin en doğru ve kalıcı yolu budur. T.C. Devletinin Cizre, Yüksekova örneğinde görüldüğü gibi Kürt halkına ırkçı, faşist saldırıları sadece ve sadece kendisine zarar verecektir. Kürt halkı daha da bileniyor. Ama sadece Kürt halkı değil, bütün Türkiye’nin dürüst, sağ duyulu, demokrat ve ilerici kamuoyu da herşeyin farkında. Bu olanağı iyi değerlendirmek ve egemen sınıflara hak ettikleri dersi vermek bizlerin elindedir.

  • Yaşasın Halkların Kardeşliği!
  • Yaşasın Kürt Halkının Onurlu Direnişi!
  • Yaşasın Barış, Emek, Demokrasi, Özgürlük ve Sosyalizm Güçleri’nin Birlikte Mücadelesi!
  • Yaşasın İşçi Sınıfının Birliği!

Politika


Konuyla ilişkili diğer makaleler