Rüzgarın Hatıraları

Rüzgarın Hatıraları

Rüzgârın Hatıraları filmi, II. Dünya Savaşı yıllarında, çevirmen ve ressam olan Aram’ın siyasi nedenlerle hayatını kurtarmak için İstanbul’dan kaçışını konu alıyor. Karadeniz’de Sovyet-Gürcistan sınırındaki bir orman köyünde sıkışıp kalan Aram için bu kaçış, çocukluğuna dair kayıp bir zamanın izlerini aramaya dönüşüyor. Dönemin siyasi ve kültürel atmosferi içinde, aşk, zaman, ölüm, sürgünlük, yurt, sınırlar, özgürlük ve yüzleşme temaları, belleğin geri dönüşü olmayan karanlık koridorlarına açılan kapılar olarak beliriyor Rüzgârın Hatıraları’nda. Hatırlamak değiştiriyor her şeyi.

Rüzgârın esişiyle…

Sinopsis böyle oluşturulmuş... Geçenlerde kalabalık bir izleyici kitlesi ile izledik filmi. Özcan Alper kısa zaman önce girdi yaşamıma... Kendi deyişi ile bir üçlemenin son filmi oldu ‘Rüzgarın Hatıraları’ daha önceki ‘Sonbahar’ ve ‘Gelecek Uzun Sürer’den sonra...

Her biri ayrı tatta filmler. Kişisel kanım, sinemasal ve de özellikle İnsan Psikolojisinin derinliklerine inen yönü ile çok iyi bir film. Senaryo çok başarılı... Özcan Alper, Ahmet Büke ortaklığı çok güzel bir senaryo oluşturmuş.

Onur Saylak Aram karakteriyle bir kez daha dikkat çekiyor. Çıtayı bir üste çekiyor... İlk aldığım tat, Atom Egoyan’ın Ararat’ındaki Arshille Gorky karakteri ile benzerlik... Aynı karamsarlık, aynı karışık ve yaralayıcı ‘flashback’ler...

Bu topraklarda Ermeni olmak zor, hele ki komünist bir yazar, gazeteci olmak ondan da zor... Aram Pehlivanyan’ın (=Ahmet Saydam) yaşamından yola çıkılmış... Muhtemelen son yıllarda doğudaki gerilim çok etkilemiş Özcan Alper’i, bu yüzden olsa gerek karamsar bir senaryo ile karşı karşıyayız... Film sonrası söyleşide gelen sorular da bu çevrede yoğunlaştı... Neden kara bir film, neden küçük gülümsemeler dahi olsun yaratmayan bir film, neden sürekli rahatsız izledik? O bir sanatçı. Tarzı bu. Yapılan filmi bu gözle izlemek gerek...

Aram ülkenin karışıklığında dostlarının da telkiniyle kaçmayı düşünüyor. Kalsa yok edilecek. Sınırı geçmesi için beklemesi gerekecek... Küçük bir kulübede günler nasıl geçecek... Elbette ki kendine, 10 yaşında şahit olduğu vahşet günlerine dönecek... Kömüre sığınıyor, çiziyor... Çiziyor... Her çizgi ile biraz daha şekilleniyor geçmiş. Günle kıyaslıyor... İşin içinden çıkamıyor... Onu izlerken aynı açmaza düşüyor seyirci. Daralıyoruz. Çıkış yok... Ormanın kasveti, karanlığı, minicik kulübe üzerimize üzerimize geliyor. Ara ara kulağımıza takılan Ermenice ağıt bu duyguyu güçlendiriyor...

Dedim ya Onur Saylak muhteşem bir oyunculuk sergiliyor. 2016 da ‘En İyi Erkek Oyuncu’ adayım. Mustafa Uğurlu’yu da es geçmemek lazım...

... Ama özellikle de görüntüler. Özcan Alper’in işi bu. Sanki kare kare fotoğraflıyor filmi. Her üç filmden her hangi bir kareyi alıp tab edin, muhteşem bir fotoğraf ile karşı karşıyasınız. Bu bağlamda Andreas Sinanos’un kamerasını kayda geçmek gerek. Gerçekten muhteşem bir görsel ziyafet sunuyor bizlere... Bilmeyenler için Görüntü Yönetmeni’nin bir yapıtının adını verirsem ne dediğim daha iyi anlaşılacaktır belki de: Ulysses’ Gaze (=Ulis’in Bakışı), 1995.

Bir de küçük püf noktası: ‘Sonbahar’da içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye pencereli kareler nefis bir tat sunmuştu. Benzeri ‘Rüzgarın Hatıraları’nda da var. Belki de Özcan Alper her filminde ‘pencere’ metaforunu kullanacak bundan kelli... Ben kendi adıma memnunum, sizi bilmem.

Bir küçük eleştiri yer yer erotizme ulaşan sevişme sekansı ile ilgili olabilir belki... Öyle evrilmese, Aram’ın kadına sığınması noktasında dursa mıydı acaba?

Bu bir İnsan Psikolojisi’ne inen film olarak kayda geçmeli. Aram Pehlivanyan’ın o bizi etkileyen siyasi kişiliği beklentisi ile gidilmemeli salona...

... Ama mutlaka gidilmeli. Geçmişten bugüne bu topraklarda değişen pek bir şey yok... Faşizm hala yaşıyor... İliklerine işlemiş bu devletin... 100 yıl önce, 100 yıl sonra... Hatta şu an itibariyle.

 

TİHV’in bu yıl 6.’sını düzenlediği İnsan Hakları Belgesel Film Günleri’nin teması, “Yaşam Hakkı” ve “Barış”

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir’de İnsan Hakları Belgesel Film Günleri’nin afişiTürkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir’de İnsan Hakları Belgesel Film Günleri’nin 6.’sını düzenledi. 10-13 Aralık tarihleri arasında “Yaşam hakkı” ve “barış” temasıyla düzenlenen film günleri Fransız Kültür Merkezi’nde ücretsiz olarak seyirciyle buluştu.

Film günlerine ilişkin TİHV’den yapılan açıklamada, “TİHV’ in 20. Kuruluş Yılı kutlama etkinliklerini planlarken ortaya çıkan bir fikirle başladığımız ve bu yıl 6. kez düzenleyeceğimiz insane hakları belgesel film günlerinin bu yıl ki teması kutsallık atfedilen ‘yaşam hakkı’ ve ‘barış’. Çünkü her ikisi de ihlal edildiği takdirde diğer hiçbir hakkı kullanmak mümkün olamıyor.

TİHV olarak, dört gün boyunca İzmirli dostlarımız, insan hakları savunucuları ve tüm sinemaseverler ile bu etkinlikte birlikte olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyacağız” denildi.


Konuyla ilişkili diğer makaleler